VERİMLİ TARIM ARAZİLERİNE SALDIRI SÜRECİNDE, HUKUKA KARŞI HİLE GİRİŞİMİ
TEMA Vakfı, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası ve Bursa Barosu toplumun geleceğinin en önemli güvencesi olan ülke toprak kaynaklarının amaç dışı kullanımlarla talan edilmesi girişimlerine, her koşulda inançla bilinçle karşı durmayı, ulusal ve toplumsal sorumluluk ve ödev bilmektedir. Bu kuruluşlar ülkemizin çağdaş yönetimi açısından; sivil toplum kuruluşlarının kamu yönetimi sürecine sorumluluk anlayışıyla katılımlarını, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin olmazsa olmaz temel koşulu saymaktadır.
Türkiye’nin sanayiden kentleşmeye, ulaşımdan enerjiye kadar tarım dışındaki bir çok sektör ve hizmet alanının gelişmesi için, uygun yerlerde arazi kullanımına da hiç kuşkusuz ihtiyacı vardır.Gerekli alt yapıların gerçekleştirilmesi durumunda, bu türden kalkınma süreçlerinin gelişmesi ve konumlanması için, bu ülkenin verimli tarım alanları dışında yeterli arazisi olduğunu bilmek gerekmektedir. O nedenle; kalkınma amacı açısından zorunlu olan yatırımların, alternatif bir çok arazi varken verimli tarım alanları talan edilerek gerçekleştirilmesi girişimlerinin, toplumun geleceğine ipotek koymak anlamına geleceğinin kavranması da zorunludur.
Özetlenmeye çalışılan bu somut ve fiziki gerçeklere rağmen; ne yazık ki, kısa dönem yararlarını öne alan, yalnızca düşük yatırım maliyetini tek ölçü sayan sorumsuz girişimler nedeniyle, verim yeteneği düşük niteliksiz geniş araziler dururken, esasen ülkemizde son derece sınırlı olan verimli tarım arazileri, giderek artan bir talan saldırısıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Üstelik talan edici saldırıların sorumluları son derece sorumsuz yaklaşımlarla ve “Bu ülkenin fabrikaya da ihtiyacı var.” türünden çarpıtmalarla, alt yapının götürülmesi durumunda niteliksiz her arazide her türlü tarım dışı yatırımın gerçekleşebileceğini, ama bu toplumun yaşam güvenliği için zorunlu olan üretimin, ancak verimli arazilerden sağlanacağı gerçeğini görmezden gelmekte ve kamuoyunu aldatmaya çalışmaktadırlar.
Bilinmelidir ki; bu ülkenin tarım için kullanabileceği toprak potansiyeli kalmamıştır.Toprak varlığımızın ancak üçte biri tarıma uygundur ve bu alanın da ancak üçte biri verimli tarım arazisidir. Bilinmelidir ki; toprak yoksa sanayi yoktur, üretim yoktur, kalkınma yoktur, yaşam yoktur. Bilinmelidir ki; gelecek kuşakların sağlıklı yaşamı bu verimli tarım toprağına bağlıdır. Ve bilinmelidir ki; bir avuç toprak üretilemez bir kaynaktır. Bu yüzdendir ki, toprağın korunması devletin anayasal görevidir.
Özetle belirtilmeye çalışılan ve ülkenin verimli tarım arazilerine, dolayısıyla toplumun geleceğine yönelik bu saldırı süreci, hayret, dehşet ve ibretle izlenebilecek vahim bir yeni örnekle gündeme gelmiştir. Anayasanın 44 ve 45’nci maddelerinde “devlete ülke toprağının korunması” görevi verilmesine rağmen, devlet bu görevin gereğini yerine getirmek yerine, adeta verimli tarım arazilerinin talanına hukuksal kılıf hazırlama ödevini yüklenmiştir. Üstelik; devlet adına Başbakanlık bu süreçte kamu yararını savunan sivil toplum kuruluşlarının sorumluluk taşıyan çabalarını talihsiz bir yaklaşımla “bertaraf edilmesi gereken olumsuzluklar” olarak nitelemeye çalışmaktadır. Bu sakat tutumun bir örneği olarak hukuka aykırılığı yargı tarafından da karara bağlanmış kimi yatırımları korumak amacıyla Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda değişiklik öngörerek, toprak talanına adeta yol gösterme rolü üstlenmiş bulunmaktadır.
T.C. Başbakanlığından Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına gönderilen B.02.0.HUK.641.02S-2005-1666/3020 sayılı Nisan 2006 tarihli yazıda, Cargill Firmasının Bursa’da gerçekleştirdiği ve hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan yatırımını kurtarmak amacıyla, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun; “Toprak Kurullarıyla ilgili maddesinde tanımlanan yetkinin tarım ürünü işleyen sanayiler için kullanılmaması, sivil toplum kuruluşlarının yanlış uygulamalar karşısındaki hukuksal gücünün engellenmesi ve Geçici Madde 1 ile izinsiz yatırımlar için getirilen af süresinin uzatılması” yönünde değiştirilmesi açıkça emredilmektedir.
Bursa İli Orhangazi İlçesi ilçesinde bulunan ve Cargill Firmasının 212.240 metre kare alanda “mısır işleme tesisi” kurduğu arazi, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planında “Tarımsal niteliği korunacak alan.”olarak ilan edilmiştir. 26.10.1995 tarihinde yapılan 1/25.000 ölçekli İznik Gölü Çevre Düzeni Planında ise bu arazilerde “ileri teknolojili salça tesisleri, un fabrikası ve yem fabrikası gibi tesislerin kurulmasına” olanak tanınmıştır. Cargill Firması tarafından bu plana dayanılarak “Tarımsal niteliği korunacak alanda” mısır işleme tesisi kurulmuştur.
Cargill Firmasının yatırımına olanak sağlayan ikinci plan Danıştay 6. Dairesinin 26.11.2002 tarih ve E:2002/4839.K:2002/5652 kararıyla iptal edilmiş ve bu karar İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca onaylanmıştır. Plan yargı tarafından iptal edildiğinden, Cargill Firması yatırımının hukuksal dayanağı da ortadan kalkmıştır.
Danıştay’ın bu kesin kararına rağmen, söz konusu yatırıma hukuksallık kazandırmak amacıyla; 4737 sayılı Özel Endüstri Bölgeleri Kanununda 22.6.2004 tarihli ve 5195 sayılı Kanunla gerçekleştirilen değişiklikteki “kurulduğu dönemde geçerli olan imar planları uyarınca gerekli izinleri alarak faaliyete geçmiş, mülkiyeti yatırımcılara ait alanların mülk sahibi gerçek ya da tüzel kişilerin başvurusu ve Bakanlığın uygun görmesi üzerine, kurulun değerlendirmesinin ardından Bakanlar Kurulu kararı ile özel endüstri bölgesi olarak ilan edilebileceği” hükmü kullanılmıştır. Bu hükmün tanıdığı yeni olanakla yabancı firmanın yatırım yaptığı arazi Bakanlar Kurulunun 5.7.2005 tarih ve 2005/8944 sayılı kararıyla “Özel Endüstri Bölgesi” ilan edilmiştir.
Bu karar üzerine açılan yeni dava sonucunda; “kurulduğu dönemde geçerli olan imar planları ifadesinin idari yargı yerince hukuka aykırılığı saptanarak iptal edilmiş planları kapsamadığı, geçerli sayılan planların hukuka uygun planlar olmadığı ve esasen hukuka aykırılığı belirlenmiş imar planlarının geçerli sayılması yolunda yargı kararlarını etkisiz kılacak yasal düzenlemelerin de yapılamayacağı” gerekçeleriyle, Danıştay 10. Dairesi tarafından 8.2.2006 tarihinde Cargill Firmasının yatırım yapmasına olanak sağlayan Bakanlar Kurulu Kararının yürütülmesinin durdurulması kararı verilmiştir.
Başbakanlık tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına gönderilen yazı ile hukuka aykırı gerçekleştirildiği yargı organınca defalarca karara bağlanan yabancı firma yatırımının sürdürülmesi için, yeni bir hukuksal gerekçe oluşturulmaya ve bu amaçla Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu değiştirilmeye çalışılmaktadır. Anayasanın 44 ve 45’nci maddeleriyle ülke toprağını korumakla ödevli kılınan devletin en üst organının, toprağı talan ettiği yargı kararıyla belgelenen bir yabancı yatırımın sürmesi amacı ile bu firmanın da katıldığı toplantılarda çözüm arama çabası içine girmesi, ulusal egemenlik ilkesi bakımından da kanımızca ürkütücü ve ibret vericidir.
Anayasanın 6’ncı maddesinde dile getirilen “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.” temel ilkesine rağmen, devletin yabancı bir kuruluşun yararı için ve o kuruluşla birlikte hukuk dışı çözüm araması çabası, kanımızca açık bir Anayasa ihlali girişimidir. T.C. Başbakanlığı böylece bir yabancı firmanın ofisi anlamına gelecek biçimde kullanılamaz ve yabancı firmalara verimli arazileri pazarlayan bir konuma düşürülemez.
Bu amaçla bir sayın milletvekili tarafından verilen ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun “izin alınmadan tarım dışı kullanımlara açılmış yatırımlar için bir af niteliği taşıyan” Geçici 1’nci maddesindeki sürenin uzatılmasını öngören Kanun teklifinin, ilgili Komisyondaki görüşmelerine katılmayan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tutumunu, Başbakanlık talimatının bu Bakanlığımızca da benimsenmediği biçiminde anlamak istiyoruz.
Bu ülkede ulusal kaynaklarımızın korunmasını toplumsal bir görev sayan yurtsever yetkililerin, görevlilerin ve siyaset insanlarının, her koşulda var olacağına içtenlikle inanıyoruz.Kuruluşlarımız ulusal egemenlik ilkesine, demokratik sorumlu sivil katılımcılığa ve ülke yararlarına aykırı bu girişimlerin geriletilmesi ve gündemden çıkarılması için, demokratik olanaklarını kullanmakta kararlıdır.
Kamuoyunu toplumsal sorumluluk yaklaşımımıza, omuz vermeye ve çabalarımıza destek olmaya çağırıyoruz.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
Gökhan GÜNAYDIN
Bursa Barosu Başkanı
Av. Asude ŞENOL
TEMA Vakfı Danışmanı
Mahir GÜRBÜZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.