TOPLARDAMARDA PIHTILAŞMAYA ETKİLİ ÇÖZÜM
Yeni geliştirilen Aspirasyon Trombektomi ve Kateterle Trombolitik Tedavi, Derin Ven Trombozu (DVT) hastalarına umut oldu. Başarı oranı çok yüksek olan bu yöntemin Türkiye’de sayılı sağlık merkezinde uygulanabildiğini belirten Medical Park Gebze Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği’nden Doç. Dr. Mert Dumantepe, “Bu tedaviyle hastalığın ölümcül bir komplikasyonu olan akciğer embolisi ve tekrarlayan DVT oluşumu yüksek oranda engellenebiliyor” dedi.
Her yıl 10.000 kişiden 5-20’sinde görülen Derin Ven Trombozu (DVT) vücudun derin toplardamarları içerisinde pıhtı oluşumuyla seyreden bir hastalık. Görülme sıklığı 60 yaş üzerinde yüzde 1’e kadar yükselebiliyor. Bu oranın her yıl ABD’de meme kanseri ve AIDS’e bağlı ölümlerin toplamından daha fazla olduğu düşünüldüğünde hastalığın ciddiyeti bir kez daha ortaya çıkıyor. DVT; kanın akışkanlığının değiştiği ve pıhtılaşmaya eğilimin olduğu büyük cerrahi ve ortopedik ameliyatlar, pıhtılar, immobilite (hareketsizlik), uzun yolculuklar, obezite, hamilelik, hormon tedavisi, kanser ve bazı kalıtsal kan hastalıkları durumlarında ortaya çıkıyor.
Toplardamarlardaki pıhtı hastalığı olarak da bilinen DVT, akut döneminde ağrı, şişlik, kızarıklık gibi belirtilerle ortaya çıkıyor. Erken tanı ve doğru tedaviyle hastalığın ölümcül bir komplikasyonu olan “akciğer embolisi” ve “tekrarlayan DVT” oluşumu yüksek oranda engellenebiliyor. Hastalığın tedavi sonrası uzun dönem seyrinde ise Post-Trombotik Sendrom (PTS) ve Kronik Venöz Yetmezlik hayat kalitesini etkileyen komplikasyonlar olarak ortaya çıkabiliyor.
GELENEKSEL TEDAVİ PIHTININ KENDİSİNİ ERİTMEZ
Konuyla ilgili bilgi veren Medical Park Gebze Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Mert Dumantepe, DVT’nin geleneksel tedavisinde farklı yollarla kullanılan kan sulandırıcılara başvurulduğunu ancak bu yöntemin pıhtının kendisini eritici etkisi olmadığının altını çizdi. Dumantepe, “Antikoagulan, yani kan sulandırıcı tedavi, pıhtı genişlemesini ve embolizasyonu (pıhtıdan kopan bir parçanın başka organlara gitmesini) etkin bir şekilde engeller ama bilinenin aksine, hastalığı tedavi etmez. Kan sulandırıcı tedavinin en önemli yan etkisi, kanamalar olabilir ve bu durum kimi zaman hastanın yaşamı tehlikeye sokacak dereceye varabilir. Bu nedenle kan sulandırıcı kullanan hastalar düzenli olarak kan tahlili yaptırarak kanın sulanma oranını ölçtürmeli” dedi.
MODERN TIP İLE PIHTI ERİTİCİ ÇÖZÜM
Doç. Dr. Mert Dumantepe, modern tıptaki gelişmeler ve kateter yöntemleri sayesinde hastalığın erken döneminde, özel kateterler ile direkt pıhtının içine girilerek erimesinin sağlanabildiğini ve toplardamarlar içinde yer alan kapaklarda harabiyet gelişmeden önce hastalığın tedavi edilerek komplikasyonların önlenebildiğini belirtti.
Doç. Dr. Dumantepe, yeni yöntemin uygulanmasına ilişkin detayları ise şöyle aktardı: “Şu an aktif olarak kullandığımız ve lokal anestezi altında uygulanan “Aspirasyon Trombektomi ve Trombolitik Tedavi’de, ‘Anjiojet’ denilen özel bir kateteter sistemiyle bir iğne deliğinden direkt olarak damarın içine giriyoruz. Ardından da pıhtıyı damarın içinden vakumlayarak (aspirasyon) temizleme işlemini gerçekleştiriyoruz. Kateter yoluyla uyguladığımız trombolitik tedavide, pıhtı eritici ilacı direkt pıhtının içine verdiğimiz ve çok az miktarda kan sulandırıcı kullandığımız için önemli kanama oranı diğer yöntemlerle kıyaslanmayacak derecede düşük. Bu tedavinin uygulandığı hastalarda literatürde bildirilen akciğer emboli, ölüm ve major kanama oranları yüzde 1’ler seviyesindedir.”
/Ege Basın Grubu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.