Tarık Uslu Yazıyor

İŞİNİN EHLİ OLMAK

Ehil kelime anlamı olarak layık, bir işi yapmaya ehliyetli demektir. İşinin ehli insan olabilmek için kişinin insanı sevmesi, dolayısıyla insana hizmeti sevmesi gerekir ki işiyle ilgili gelişmeleri takip edip, halkına daha da iyiyi, daha da güzeli verebilsin. Yoksa insan her şekilde karnı doyar.
Gökdelenler kralı Donald TRUMP"ın şöyle bir sözü vardır; “Ben işi para için yapmıyorum. İş yapmak, iş bitirmek benim sanat yaklaşımımdır.” Sanat yaratıcılığın ifadesidir. Kişinin kendi işini sanat olarak görmesi, işinde yaratıcılığını kullanması demektir. Bir sanatçının da tek beklentisi vardır, insanların ufkunu açmaktır. Onun içindir ki sanatçılar hep halka hizmeti, halkın beğenilerini odak noktası haline getirmişlerdir.
başarıya giden tek yol insanın kendi bildiği işte ilerlemesidir. Yetilerini geliştirip halkı ve ülkesi için mesleğini severek uygulamasıdır. Ancak ve ancak herkes bildiği ve başarılı olduğu işi yaptığı gün tüm dünyanın önünde yükselir ve yüceliriz.
Ünlü düşünür Eflatun (Platon)"un tasarladığı devletin bir özelliği de kunduracının sadece kunduracı olması ve kunduracı iken aynı zamanda kılavuz olmaması, tarımcının sadece tarımcı olması ve aynı zamanda yargıç olmaması, savaşçının sadece savaşçı olması ve aynı zamanda tüccar olmaması; böylece bütün herkesin kendi hünerini yerine getirmesi.
Eflatun"un da vurguladığı gibi bir topluluğun ekonomik açıdan ve yaşam standardı olarak refaha ulaşabilmesi için herkesin ehil olduğu işte uğraşması gereklidir. Başarının ve yücelmenin sırrı budur.
Siyaset de iş bitirmeye odaklı bir hizmet yoludur. Hizmet iki kulplu bir testidir. İster sağdan geçip tutun, ister soldan geçip tutun ama tutuca da sımsıkı tutun. Suyolunda kırılan çok testiler olmuştur. Testi de kırılınca bunun cefasını kıran kişi değil tüm halk çekmiştir.
Bir spor karşılaşmasında oyun yavaşladığı anda ateşleme yapması için fizik kondisyon açısından yüklü kişiler aranır ve antrenörler o anda gençleri oyuna alırlar. Birikmiş enerjileriyle koşsunlar, tuttuklarını koparsınlar diye. İşte toplum olarak yanlışımız burada başlıyor. Gençlere hep sıkışılınca görev veriliyor. Ve sonuç da hüsran oluyor.
Bir gencin olgunlaşıp, gelişebilmesi için ona sorumluluk verilmesi gerekir. Bir işle ilgili üstat olabilmenin sırrı da o işe gençken girmektir. Çünkü sadece gençlerin bütün alıcıları açıktır. İnsanlara genç yaşta görevler verilirse genç araştırmacı ve sorgulayıcı ruhu ile o işi hemen kavrar ve üzerine daha çok bilgiler koyarak o işte çok kısa zamanda ehil olur.
Toplumlara sanatçı gençler gerekir. İşini çıkar için değil, halklarının beğenilerini ve sevgilerini kazanmak için yapan gençler gerek. Büyükleri tarafından sen işe yaramazsın, senin yaşın daha küçük, sen bize fedailik yap diye kenara atılmış gençler ülkeyi kalkındıramaz tersine bitişinin nedeni olur.
Ey genç arkadaşım! Bize düşen görev dersimize sımsıkı sarılmak, çevremizdeki olayları gözlemleyip etüt etmek ve işimizde uzman olduğumuz zaman bu yanlışlara karşı koymaktır. Ancak bu şekilde Ata"mızın dediği gibi ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarabiliriz. Bu ülkenin sana çok ihtiyacı var. Bunu bilerek, buna göre hareket ederek ve sonunda işimizin ehli olmalıyız.
Kemal Atatürk de biz gençlere şöyle sesleniyor; “Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.” İşte biz de bu yolda yorulsak da yürüyeceğiz. / Tarık USLU İnş. Müh.