“Yaptığınız her işte mükemmeli hedefleyin. Mevcut olanın en iyisini alın ve daha iyi yapmaya çalışın. Eğer en iyi yoksa siz yapın.”
Rolls-Royce Motor Cars Baş mühendisi ve Kurucusu Sir Henry Royce’un 100 yıl önce bu sözleriyle özetlediği felsefesi, şirketin bugünkü yaklaşımının temel taşlarından birini oluşturmaktadır.
Yeni Phantom, 2003 Ocak ayında tanıtıldığında, otomotiv dünyasının en ünlü markası için, yani “mükemmel” ile eş anlamlı olan bir marka için, rönesans niteliği taşımaktaydı.
BMW Group’un markayı satın almasıyla sonuçlanan ve 28 Temmuz 1998’de başlayan ‘Project Rolls-Royce’ operasyonu sonucu doğan Yeni Phantom, sadece yepyeni bir otomobilin değil, aynı zamanda yepyeni bir şirketin ve Güney İngiltere’de yeni bir fabrikanın doğuşunu simgelemektedir. Dört yıllık çok yoğun bir tasarım ve mühendislik programının ürünü olan Yeni Phantom, “son gerçek macera” olarak otomotiv tarihine damgasını vurmuştur.
Phantom’un her yanında izleri bulunan klasik tasarım özellikleri 21. yüzyılın mühendislik teknolojisi ile birleşmiştir. Gövde tasarımına uzun kaput ile aks mesafesi, kısa ön ve uzun arka çıkıntılar, güçlü bir C-sütunu ve benzersiz arka cam hakimdir ve tüm bu özellikler Rolls-Royce modellerinin özgün havasını taşıyan bir otomobil ortaya çıkarmaktadır.
Geniş iç hacim ve hakim oturma konumu bir otorite hissi uyandırmaktadır. Arka koltukta oturan yolcular öndeki yolculardan biraz daha yüksekte oturmaktadır ve Spirit of Ecstasy heykelciğini rahatlıkla görebilmektedir. C sütununun yanı başında, arka camın altında ve klasik salon tasarımının oldukça gerisinde bulunan arka koltuktaki yolcular benzersiz bir mahremiyet ve güven duygusu hissederler.
Yeni otomobilin tasarımında uygulanan geliştirmeye değil baştan yaratmaya yönelik yaklaşım ile Rolls-Royce Phantom özellikle alüminyum uzay şasi tasarımıyla en gelişmiş teknolojilere sahiptir. Benzer ebatlardaki çelik bir iskeletten çok daha hafif ve çok daha sağlam olmasıyla yol tutuşu ve konforu çok daha yüksek seviyededir.
Tasarımın odak noktası kolay kullanımdır. Bu özellik daha yüksek sürücü oturma konumundan, kumandaların kolaylıkla kullanılabilmesinden ve motorun üstün kaliteli performansından anlaşılabilir.
BMW tarafından Rolls-Royce için özel olarak üretilen 6.75 litrelik V12 motor benzersiz yakıt ekonomisine rağmen çok yüksek güç ve tork üretmektedir: dikkat çeken rakamlar arasında 5.7 saniyelik 0-100 km/s hızlanması ve EU şehir dışı yakıt tüketimi döngüsünde 100 km’de 11.0 litre yakıt tüketimi bulunmaktadır. Azami gücü 453 bg ve azami torku 3.500 dev/dak.’da 720 Nm’dir. Daha da önemlisi, bu torkun yüzde 75’i 1.000 dev/dak.’dan itibaren kullanılabilmekte ve güç çok kolay bir şekilde yola aktarılabilmektedir.
Çekiş gücü “kablo kontrollü” altı ileri otomatik şanzıman vasıtasıyla arka tekerleklere aktarılır. Önde çift salıncaklı, arkada çok bağlantılı süspansiyon sistemi dört tekerlekte de otomatik yükseklik ayarlı havalı yaylarla tamamlanmıştır.
Rolls-Royce Phantom için özel olarak devasa jantlar ve lastikler geliştirilmiştir. Michelin tarafından üretilen PAX run-flat lastiklerin standart olarak sunulduğu dünyadaki ilk otomobildir. Goodyear lastiklerle kullanılan bir 21 inç ebatlı jant seçeneği de bulunmaktadır ve bu jantlar Phantom’un sportif özelliklerini yansıtmaktadır.
Doğal olarak otomobilde en yüksek düzeyde işçilik ve en yüksek kalitede malzemeler kullanılmıştır. Örneğin yumuşak doğal deri döşemenin tamamlanması için 16 ile 18 adet arasında hayvan derisi kullanılmakta ve bu döşemeye çok özel ahşap aksesuarlar ve kaplamalar eşlik etmektedir.
Rolls-Royce Phantom modelinde esas amaç en büyük, en hızlı veya en güçlü olmak değildir. Tüm bu özelliklerin mükemmel bir dengesini ve çok daha fazlasını bulmaktır.
Rolls-Royce’da mükemmellik detaylarda saklıdır. Yeni düşünce yapısı ve özen Phantom’un pek çok özelliğinde fark edilebilir – kapılar giriş ve çıkışı mümkün olduğunca şık bir hale getirmek üzere tasarlanmıştır, Spirit of Ecstasy heykelciği bir düğmeye basılarak gizlenebilir, arka kapıların içerisinde teflon kaplamalı şemsiyeler bulunmaktadır ve jant göbeklerinde bulunan RR logoları sürekli dik duracak şekilde tasarlanmıştır.
Mükemmel özelliklerin yanı sıra Phantom’un bir diğer karakteristik özelliği de insanda süzülerek uçma hissi yaratması.
“Süzülerek uçma” tabirinin kökeni geçtiğimiz yüzyıla uzanmaktadır. 1907 yılında İngiliz otomobil dergisi Autocar’ın bir muhabiri Rolls-Royce 40/50 bg ile yolculuk etmenin “...köy yollarında rüzgarda süzülerek uçmak gibi” olarak tanımlamıştır. Rolls-Royce mühendisleri de bu hissi tanımlamak için “süzülerek uçma” tabirini kullanmaya başlamıştır. Süzülerek uçma özelliği çeşitli şekillerde sağlanmaktadır. Bunlardan biri düşük motor devirlerinden itibaren çok kolay hızlanmadır. Neredeyse tamamen sessiz çalışma da bir diğeridir. Kabinin üstün kalitesi ve konforu ile araç yolcularına çok sıcak bir ortam sunmaktadır.
Ancak “süzülerek uçma” aracın dış hatlarında bile belirgindir: Park halindeyken bile Phantom her an kanatlanıp uçacakmış izlenimini verir. Kumandaların kullanımı çok basittir ve sürücünün üzerindeki yükü alır. Bu his sürücü koltuğundan uzun ön kaputun, çamurlukların, Spirit of Ecstasy heykelciğinin üzerinden ileriye uzanan manzaranın verdiği hakimiyet duygusunda bile bulunabilir.
100 yıldan beri Rolls-Royce otomotiv tasarımının ve mühendisliğinin yıldızıdır. Marka otomotiv endüstrisinin çok daha ötesinde bir mükemmellik seviyesiyle eş anlamlı hale gelmiştir. Tüm tarihi boyunca Rolls-Royce en gelişmiş teknolojileri kullanarak ve dünyanın en iyi otomobillerini üretmeyi amaçlayarak standartları belirlemiştir. Şirket işte bu özellikleri ile yeni yüzyıla adım atmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.