SEBAHATTİN KARACA YAZDI: PAMUK PAZARINDA BEYAZ KÖPEK...
Foça / Aliağa Haber / Ege Hakimiyet Gazetesi / Demokrat Foça Gazetesi / Günaydın Ege / Alfa Tivi
Güzel ülkemizin, her bir köşesinde konaklama ihtiyacını karşılayabilecek birbirinden güzel olmak üzere çok sayıda otel yapılmıştır ve işletilmektedir.Ancak bunların tamamının gereği gibi, iyi işletildiği konusunda, “uzman” olanlar fikir birliği içinde değillerdir. Kalite, Müşteri Memnuniyeti, Hijyen, Tutum ve Davranış, Fiyat Politikaları konularında çok ciddi yanlışlar yaşanmaktadır. Bu bağlamda aşağıda ki örnekler çok çarpıcıdır.
Reception da kayıdını yaptıran müşteri, bavullarını göstererek görevliye sorar.
-- Affedersiniz bavullar için Bellboy var mı acaba? Sorusuna aldığı cevap;
-- Karşında hamal yok. Herkes kendi bavulunu kendi taşır. Arkadaş!
-- Bir başka yerde otelci; kahvaltı sırasında açık büfeye 3 defa giden ve tabağına yiyecek alan müşterinin yanına yaklaşarak:
-- Maşallah bugün iştahınız çok açık, büfeyi bitirdiniz hala doymadınız diye “güya” kendince espri yapar.
Bir diğer otelde 10 günlük konaklama bedelini peşin ödeyen ve odasına yerleşen, 3 gün sonra otelden ve hizmetlerden memnun kalmayan müşteri;
-- Hizmetlerden memnun değilim ödediğim para karşılığında yeterli hizmet alamıyorum, paramın geri kalan kısmının iadesini istiyorum, dediğinde;
Aldığı cevap şudur:
-- Alınan para geri ödenmez. İster kal, ister git, istersen mahkemeye başvur.
Başka bir yörede başka bir otelde;
Müşteri otelciye: Affedersiniz gece çocuk altına kaçırdı, çarşafı değiştirmeniz mümkün mü? Diye sorduğunda; aldığı cevap çok ilginçtir.
-- Çarşafları haftada 2 defa değiştiriyoruz. Kusura bakmayın, değişmesi için daha 1 gün beklemeniz lazım.
-- Gece yarısı çocuğu ile otele gelen çift, oda isteyince çocuğa bakan otelcinin cevabı;
--“Çocuklu aileye oda vermiyoruz” olmuştur.
Müşterinin cevabı düşündürücüdür;
-- Çocuk olmasa biz arabada da yatardık.Esasında biz de çocuk için oda aramıştık. Olmuştur.
Üçüncü çayını isteyen müşteriye bir çalışanın çıkışı aynen şöyledir;
Daha yeni içtiniz. Allah! Allah! ne bu ya !!
Bahçede rampaya konulan tahta merdivenin kırık olan son iki basamağında,
Karanlıkta kaza yaşayanlardan, sol kolu mosmor olmuş bir bayan, ertesi gün soluğu müşteri ilişkilerinde alır ve durumu anlatır.
Aldığı cevap hiçbir zaman bir otel çalışanına yakışmayan türdendir.
Cevap aynen şöyledir.” Lüzum görseydi yönetim değiştirirdi”
Yukarıdaki olumsuz örneklerden çıkışla, bu gün değinmek istediğim konu; esasında turizm sektörünün karnının şiş olduğu en önemli noktalardan biridir. İnsanların değişen talepleri doğrultusunda, Dünya’da sürekli tıp gibi kendini yenileyen turizm sektörü içerisinde, ülkemizde işin uzmanı ve ehli olmayan on binlerce otelci ve personel çalışmaktadır. Eğitilmemiş elaman ile yürütülmeyecek mesleklerin en başında gelen turizm sektörünün içindeki en önemli mihenk taşı olan, konaklama tesislerindeki vasıfsız yönetici ve personel önce otele sonra sektöre kötü imajla birlikte zarar verir. Özellikle turizm dalında kalkınmakta olan küçük beldelerde vasıfsız elemanlarla yürütülmeye çalışılan sektör, çok daha büyük yara ve darbe alır ve turizmin gelişmesi zorlaşır. Çünkü turizm sektöründe müşteri memnuniyetini baz alarak hizmetlerin verilmesi gerekir. Müşteri memnuniyetsizliğine yol açan, her türlü davranış, önce otelin kendisine, sonra da otelin bulunduğu beldeye zarar verir. Bir kere gelen bir defa daha gelmeyeceği gibi eş ve dostunun da gelmesini engelleyerek, beldenin adını kötüye çıkarır. Artık sır olmayan ve herkesin bildiği bir gerçek vardır, o da tüm ülkelerin birbirleri ile acımasız rekabet içerisinde oluşudur. Bu rekabet zaman zaman, tatlı tatlı kendi seyrinde giderken, birden bire devlet politikaları haline dönüşür. Devletler Turizm pastasından daha fazla pay almak için, acımasızca birbirleri ile fiyat, süspansiyon, KDV indirimi ve diğer teşviklerle rekabet ederler.
Oysa rekabetin en doğrusu, kalite yarışı ile olmalıdır. Turizm sektöründe kaliteyi yakalayabilmenin tek yolu vardır. O da eğitilmiş personel ile sektörü yürütmekten geçer. Nezaket, Kibarlık ve incelik, Turizm mesleğinde çalışan her insanın birinci mesleği olmalıdır. Bu çerçevede düşünüldüğünde, meslekte çalışan herkesin kendisini “ben işimi yaparken nereye kadar nazik ve kibarım’’ diye sorgulaması gerekir. Tatlı dil ve güler yüz seyahat etmekte ve dinlenmekte olan her turistin görmeyi arzuladığı bir haktır.
Piyasayı ve pazarı bozanlar için eskilerin güzel bir deyimi vardır; “ BEYAZ KÖPEĞİN PAMUK PAZARINA ZARARI OLUR ’’ maalesef bu deyim turizm sektöründe ve sektörün içinde faaliyet gösteren pek çok tesiste yoğun biçimde görülmektedir. 350 gün boyunca çalışırken,15 günlük “güzel tatil hayalİ” kuran bir müşterinin psikolojisini bilerek, davranışları ayarlamak gerekir. Özellikle bu konuda sektör temsilcileri, yöneticileri ve çalışanları kendilerini eğitim yolu ile geliştirmelidirler. Ancak bu yolla çalıştığı tesise ve tesisin bulunduğu yöreye, dolaysıyla Ülkemiz Turizminin kalkınmasına faydalı olabilirler. Ehli ve emin ellerde daha iyi bir turizm anlayışının ülkemizde yerleşmesi dileğimle. Sebahattin Karaca
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.