"Örgütlü Mücadeleye Çağırıyoruz"

SOSYAL GÜVENLİĞE DARBE YASASI YÜRÜRLÜĞE GİRİYOR...... !
İzmir Barosu Yönetim Kurulu olarak 24/04/2006 tarihinde basın ve kamuoyuna “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” Hakkında Basın ve Kamuoyuna aynen şu açıklamayı yapmış, Sayın Cumhurbaşkanını bu yasayı veto etmeye davet etmiştik:
“Emekli Sandığı , Bağ Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumları yani tüm sosyal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplama gerekçesi ile 5487 Sayılı “ Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu “ adı altında yeni düzenlenme yapılmıştır .
Yine, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı Meclis Genel Kurulunda kabul edilmiştir.
Anayasamız ; 2.nci maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirtmiş, 60.maddesinde ise; herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğuna vurgu yaptıktan sonra devlete, bu güvenliği sağlayacak önlemleri alma ve gerekli örgütü kurma ödevi yüklemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen ve onay için Cumhurbaşkanlığı makamına sunulacak düzenlemeler , her ne kadar kamuoyuna sağlık hizmetlerini tek çatı altında toplama amacıyla çıkarıldığı biçiminde sunulmakta ise de; tasarı tümüyle incelendiğinde :
Sosyal Güvenlik Kurumu Yasasında “ yabancı ülkelerle yapılacak sosyal güvenlik sözleşmelerine ilişkin gerekli çalışmaları yürütmek “ kurumun amaçları arasında sayılmıştır.
Bu durumda söylenenin tersine :
1) Sağlık hizmetlerinin özelleştirme adı altında şirketlere, özellikle uluslararası şirketlere terk edilerek ve bu hizmetlerin “ ihtiyaca odaklılık “ adı altında kamu hizmeti olmaktan çıkarıldığı , akçalı hale getirilmek istendiği görülmekte ve gözlenmektedir.
2) Yaşamının en güzel günlerini çalışmakla geçiren emeklilerin ve emekli olacaklar ile onların eş ve çocuklarının haklarına ağır darbeler indirilmekte, yurttaşların sağlık ve sosyal güvenceleri , reform adı altında önemli ölçüde kısıtlanmakta , yıkıma uğratılmaktadır.
Türkçe sözlükte Reform : “Daha iyi hale getirmek için yapılan düzeltme , iyileştirme” olarak tanımlanmaktadır . Yapılan şey reform değil, sosyal güvenlik hakkını ile kurumlarını ve kamuya ait sağlık birimlerini aşamalı olarak ortadan kaldırmaktır.
Örneğin ; emeklilik yaşı 65 yaşa çıkarılmakta, emekliliğe esas prim ödeme gün sayısı aşamalı olarak yükseltilmektedir. Kamuoyunda bu durum haklı olarak “mezarda emeklilik” olarak adlandırılmaktadır. Bir başka anlatımla , yeniden yapılandırma adı altında sosyal güvenlik hakkının içi önemli ölçüde boşaltılmakta , açıkçası bu hakkın özü yok edilmektedir.
Şu anda emeklilere ödenen aylık, onların ve ailelerinin insanca yaşayabilecekleri gelir düzeyinin çok çok altında sefalet ücreti denebilecek düzeydedir.
Bu nedenle , Türkiye'de pek çok emekli yaşamını sürdürebilmek için çalışmak zorunda kalmaktadır.”
Yasa mevcut haliyle anayasanın belirtilen temel ilke ve kurallarına tümüyle aykırıdır.
Yasanın TBMM' de aynen kabulunden sonra Anayasa Mahkemesi' ne bu yasanın iptali ve iptal edilinceye değin yürürlüğünün durdurulması için iki ayrı dava açılmıştır. Davalardan birini Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet SEZER, diğerini ise Samsun Milletvekili Haluk KOÇ , İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU ile birlikte 118 Milletvekili açmıştır. Açılan bu davalar daha sonra birleştirilmiş ve Anayasa Mahkemesinin gündemine alınmıştır.
Yasa mevcut haliyle yürürlüğe girdiği takdirde 01 Ocak 2007 tarihinde itibaren;
Çalışmaya mecbur olan emeklilerin bu aylıklarından asgari ücretten az olmamak üzere bildirecekleri aylık gelirin %33,5 oranında kesinti yapılacaktır.
Emeklileri ve aile bireylerine insanca yaşayabalicekleri bir gelir ve yaşam düzeyi sağlanmadıkça ; sefalet ücreti olan emekli aylığından destek pirimi adı altında da olsa kesinti yapılması haksızlığın da ötesinde yurttaşlara zulum yapma anlamına gelmektedir.
Haksızlığın adına ,ya da onun yasaya bürünmüş de olsa kılık veya kılıfına hukuk denemez. Mevcut yasal düzenleme ile yapılması öngörülen kesintiyi sosyal adalet ve sosyal devlet ilkesiyle bağdaştırmak olanaksızdır. Bu düzenleme anayasamızın 2., 48., 49. ve 60.maddelerine de açıkca aykırıdır.
Geldiğimiz noktada siyasal gücü elinde tutanlar , reform adı altında demokratik, laik , sosyal hukuk devletini tüm kurum ve kuruluşları ile tasfiyeye tabi tutmakta, adeta IMF ve dış odakların yönlendirmesi ile tasfiye kurumu gibi işlev görmektedir.
Kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyete ve onun kurumlarına darbe üstüne darbe indirilmektedir.
İktidar, yaptığı yasal düzenlemeler ile DEMORATİK , LAİK SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ, TEDRİCİ BİÇİMDE DEĞİŞTİRMEKTE , REJİMİ HIZLA ANAYASANIN TANIMLADIĞI KURALLARIN DIŞINA İTMEKTEDİR.
İzmir Barosu Yönetimi olarak çalışanların çalışma özgürlüğü sosyal güvenlik özgürlüğü gibi halkımızın temel hak ve özgürlüklerine ve kazanılmış haklara yönelik bu olumsuz tutumu kamuoyunun dikkat ve bilgisine bir kez daha sunuyor, tüm kişi ve kurumları bu darbe girişimi karşısında birlikte davranmaya ve örgütlü mücadeleye çağrıyoruz.
Saygılarımızla.
Avukat Nevzat ERDEMİR
İzmir Barosu Başkanı