Özgür ve Demokratik Bir Türkiye İçin Eşitlikçi Özgürlükçü Bir Sol Seçenek İçin
KORKULARA DEĞİL, UMUDA OY VER!
İNANDIĞIN PARTİYE OY VER!
İlk kez böyle bir durumla karşı karşıyayız. Seçim süreci ‘kriz‘den çıkış için bir umut değil, bizzat kendisi bir kriz kaynağı olarak ortaya çıkmış durumda. Devletçi-statükocu bir egemen odak, bütün gelişmeleri istediği gibi yönlendirmek için her türlü yola başvuruyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, egemenler arası çatışmanın yükseldiği bir süreç olarak yaşandı. Önce ‘laiklik‘ elden gidiyor, yaşam tarzımız tehdit altında denilerek bir kriz yaratıldı. AKP Hükümeti eliyle gerici kadrolaşma, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yapılan dayatmalar bir anda ‘şeriat tehlikesi‘ üzerinden yaratılan korkuya dönüştürüldü. Yüzbinlerce insan çeşitli kentlerde yaşam tarzlarına yönelik tehdit karşısında miting meydanlarını doldurdu.
AKP‘nin, temsil özürlü Meclis‘teki gücüne dayanarak Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek belirleyici olmaya çalıştığı ortamda bir ordu muhtırası gündeme bomba gibi düştü; ardından Anayasa Mahkemesi 367 şartıyla AKP‘nin Cumhurbaşkanı seçmesini engelledi. Siyasetin üzerine muhtıranın gölgesi düştü.
Henüz bu tepkiler canlıyken, bir anda artan asker cenazeleri ve Kuzey Irak‘a operasyon düzenlenmesi ihtimali gündeme oturdu. ‘Şeriat‘ tehlikesi birdenbire, ama şimdilik unutuldu ve bu kez de ‘terör‘ baş sorun ve baş korku haline geldi. Ardından bir ordu muhtırası daha ortaya çıktı.
Bu seçimler darbe ve savaş tehlikesinin gölgesinde yapılıyor. Siyasetin merkezi yeniden tahkim edilsin diye, her şey göze alınmış gibi. Yeter ki, mevcut düzen yara almasın, darbe de, savaş da, linç de mubah. Ancak şu çok açık ki, her ne gerekçeyle olursa olsun askeri vesayetin artması, darbe ihtimali ve Kuzey Irak operasyonu bu ülke için bir felaket olacaktır.
Bu koşullar da gösteriyor ki, ordunun siyaset üzerindeki vesayetine, siyasal alanı daraltan militarizme karşı mücadele temel bir önem taşıyor. 12 Eylül hukukunun mirası olan Seçim Yasası ile siyaseti işlevsizleştiren anlayışa karşı siyasetin etkinleştirilmesi, kitlelerin karar alma mekanizmalarına seslerini taşıyacak kanalların korunması ve genişletilmesi gerekiyor.
Öte yandan kapitalist küreselleşmenin ortaya çıkardığı yıkımın sonuçları yoğun biçimde yaşanıyor. Yeni liberal politikaları uygulayan AKP eliyle yoksullaşma, işsizlik, kamu hizmetleri ve tarım alanında köklü bir tasfiye olanca hızıyla sürüyor. Sosyal devlet uygulamalarının tasfiyesi, yoksulluğun, işsizliğin ve dışlanmanın derinleşmesi, geniş halk kitlelerinin sermayenin küreselleşmesinden mağdur olmalarına yol açıyor. AKP, toplumda tarihsel kökenleri olan muhafazakarlığın ve gericiliğin argümanlarını kullanarak arkasına aldığı kitle desteğini kullanarak yeni liberal politikaları fütursuzca uyguluyor.
Bu süreç yükselen bir ırkçı ve milliyetçi dalga ile beslenip örtüşüyor. Siyasete yabancılaşma ve ekonomik yıkım, mağdur olanlar arasında, devletçi-statükocu güçlerin kendinden olmayanı yok sayan anlayışına eklemlenen ve ‘yabancı olan‘a karşı bir savunma aracı olan ırkçı milliyetçi düşüncelere yönelişe neden oluyor.
Bir çıkış yolu var mı? Evet!
Yaşam tarzımızı korumak ve geliştirmek için, laikliğin elden gitmemesi için korkuya değil, özgüvene ihtiyacımız var. Yaşam tarzımızı garanti altına alabilecek tek şey, daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasidir, özgürlükçü bir laiklik anlayışının yaygınlaşmasıdır. Siyasetin sivilleşmesi ve toplumsallaşmasıdır.
Bir çıkış yolu var mı? Evet!
Her gün can verdiğimiz çatışmaların bitmesinin yolu, daha fazla barışın sesini yükseltmek, milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı daha kararlılıkla karşı çıkmaktır. Birarada yaşamanın ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel yollarını hep beraber bulmaktır; barıştır, kardeşliktir. İşi savaş olanların barışı getiremeyeceğini bilerek davranmaktır.
Bir çıkış yolu var mı? Evet!
Solun kendini büyütebileceği alan, sermayenin küreselleşmesinden mağdur olan, ancak bugün ırkçı ve milliyetçi düşüncelerin hegemonya alanı içinde yer alanları da örgütleyecek politikalardan geçiyor. Dolayısıyla, ırkçı-milliyetçi düşüncelere karşı mücadele ile sermayenin küreselleşmesinin ve emperyalist müdahalelerin yarattığı yıkıma karşı sosyal ve siyasal alandaki eşitlik ve adaleti kapsayan somut gündelik talepler mücadelesi bir gelecek umudu inşa etme çabasıyla gündemin başında yer alıyor.
***
Evet, Türkiye zor günlerden geçiyor. Türkiye‘de yaşananlar hepimizi endişelendiriyor. Korku ve vicdansızlık, adaletsizlik ve eşitsizlik her yere hakim oluyor.
Üstelik bütün partiler birbirine benziyor. Aralarındaki yarış, hangisinin yeni liberal politikaları daha iyi uygulayacağı; hangisinin daha milliyetçi olduğu yönünde.
Kırk yılın sağcıları ‘sol‘ diye bilinen partilerden; solcuları ise ‘sağ‘ diye bilinen partilerden aday oluyor, aday gösteriliyor. Demokrasiyi savunuyorum diyenler darbeci, muhtıracı kesiliyor. Demokrasi için, barış için mücadele edeceğim diyenler ırkçılığı savunuyor. Sol gösterip, sağ vuruyor.
Bir yandan anti-demokratik yasalar, diğer yandan toplumsal baskılar insanları suskunluğa ve korkuya itiyor. Gece yarısı verilen e- muhtıralar, kışladan fısıldanan sözcükler karşısında tüm partiler esas duruşa geçiyor.
İnsanları ezmek ve sindirmek için savaş borularının yarattığı korku kullanılıyor.
Bugün muhtıraya ve savaşa karşı durmak için özgürlüğün ve demokrasinin sesini ve taleplerini yükseltmek gerekiyor.
Aynı zamanda emeğin, ezilenlerin ve dışlananların sesini ve taleplerini yükseltmek gerekiyor. Çünkü ezilenler, dışlananlar, emekçiler IMF politikalarından, ABD emperyalizminin sultasından kurtulmak istiyor. Parasız eğitim, parasız sağlık hizmeti, güvenli bir gelecek için halkın yararına işleyen bir sosyal güvenlik sistemi istiyor. Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin olmadığı bir ülke istiyor.
Doğanın tahrip edilmesine, farklı kültürlerin bastırılmasına, özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı çıkıyor. Kadınların ezilmesine, gençlerin işsiz kalmasına, üniversite kapılarına yığılmasına isyan ediyor.
Biz iş, aş, sosyal güvenlik ve sendikal haklar istedikçe onlar ‘ekonomi çöker‘; özgürlük ve demokrasi istedikçe ‘bölücülük ve şeriat tehlikesi var‘; barış istedikçe ‘vatan elden gider‘ diyorlar. Bunları söyleyenler umudu bile halka çok görüyorlar.
Ama biz biliyoruz ki, halkı yoksullaştıran, işsizliği arttıran partilerin ve politikacıların tek vaatleri olan IMF programına ve kapitalist küreselleşmeye mahkum değiliz. Biz IMF‘ye, ‘bizim yakamızdan düşün‘ diyoruz.
Kendi kaderimizi elimize almalıyız, bunun için "Korkuya Teslim Olmamak" gerek diyoruz.
Öncelikle kendi gücümüze inanalım. Çünkü işsizlik, yoksulluk ve eşitsizlik ülkeyi yönetenlerin sınıfsal ve politik tercihlerinden kaynaklanıyor. Onların tercihleri iç ve dış sermaye çevrelerinden, güç odaklarından, yolsuzluk ve yoksulluk düzeninden beslenenlerden yanadır.
Bizim tercihimiz ise emeğiyle geçinenlerin, işsizlerin, emeklilerin, köylülerin, kadın ve gençlerin insanca yaşam koşullarının sağlanmasıdır. Bu ülkenin kaynaklarını halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanmak, iş ve aş sağlayacak bir üretim ekonomisine dönmek bugünün acil görevidir.
Biz gelir dağılımı adaletsizliğinin üreticilerin ve emekçilerin lehine düzeltildiği, çalışanların emeklerinin karşılığını aldığı, eşit ve hakça bir düzeni kurmak için mücadele ediyoruz. Hedefimiz işsizlerin, toprağından koparılan köylülerin, hastane kuyruğunda bekleyen yurttaşların, üniversiteye girme umudunu kaybeden gençlerin, kısacası tüm ezilenlerin, dışlananların ve yok sayılanların sorunlarına çare bulmaktır.
Biz, ekonomisi halkın ihtiyaçlarına göre şekillenmiş, eşitlikçi, özgürlükçü ‘Başka bir Türkiye‘nin mümkün olduğuna inanıyoruz.
HALKIN İHTİYAÇLARINA CEVAP VEREN BİR EKONOMİ MÜMKÜN!
Biz, paylaşma, dayanışma, eşitlik gibi insani değerlere sahip çıkıyoruz. Mücadelemiz emeğiyle geçinenlerin, dar gelirlilerin, yoksulların insanca yaşaması içindir.
O nedenle üretmeden borçlanarak, ithalatı patlatarak, elde avuçta olanı satarak şişen ekonomik model sona ermelidir. Biz çevreye uyumlu ve sürdürülebilir bir sanayileşmeyi, teknolojik atılımı, verimlilik artışını ve herkese istihdamı hedefleyen yatırımcı ve üretimci bir ekonomiyi savunuyoruz. Adil ve eşitlikçi bir paylaşımın bu koşullarda gerçekleşebileceğini düşünüyoruz.
Bu atılımı kamusal kaynaklarla, özellikle azgelişmiş yörelere öncelik vererek gerçekleştireceğiz. Özelleştirme adı altında hepimize ait varlıkların yağmalanmasına son vereceğiz. Kaynaklarımız halkın yararı doğrultusunda seferber edilecek.
Bizim tercihimiz kaynakları iç ve dış borç ödemelerine aktarmak değil, ekonomik büyüme ve üretime kullanmak yönünde olacaktır. Ayrıca servet, faiz ve borsa üzerinden alınacak vergiler, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasından sağlanacak gelirler de kaynağımızdır.
Karnını doyuramayan, temiz içme suyu bulamayan insanların kol gezdiği, başını sokacak bir yuvası dahi bulunmayan çocukların sokaklarda gecelediği bir ülkede huzur içinde yaşanamaz. Temiz bir çevrede yaşamak, kendimiz ve ailemiz için parasız eğitim ve sağlık hizmeti beklemek her yurttaşın haklı bir talebidir.
Bugün korkulara teslim olmama günüdür. Biraz cesaret yeter! Devletten, sermayeden, kışladan gelen emirlere itaat etmezsek, yüreğimizin sesini dinlersek, inandığımız partiyi desteklersek, "Başka bir Türkiye" düş değil, gerçek olur.
BU VİCDANSIZ DÜZENİ DEĞİŞTİRELİM!
Biz emekçi, yoksul halk kitlelerinin sesi ve vicdanı olmaya; sokaktaki mücadeleyle büyüttüğümüz sesi Meclis‘teki temsiliyetle bütünleştirerek, halkın iktidarına giden yolu örgütleyeceğiz.
Biz, adaletsizliğin, haksızlığın, yolsuzluğun, vicdansızlığın, yoksulluğun bulunduğu her yerde ezilenlerin, horlananların, dışlananların, haksızlığa uğrayanların, yok sayılanların yanında olacağız.
Biz, hakkını isteyen kamu emekçilerinin ve işçilerin, tacize uğrayan ve dayak yiyen kadınların, coplanan üniversite öğrencilerinin, toprağını kaybeden ve ürünü değersizleşen çiftçilerin, kepenk kapatmak zorunda kalan esnafın, hastane önlerinde, maaş kuyruklarında çile çeken yurttaşların taleplerinin yanında olacağız.
Şimdi sahte solculara, IMF‘ci solculara, sağcıları liste başı ve baş tacı yapan, sol gösterip sağ vuranlara, adı ak kendi kara olanlara, "hadi oradan" diyebilme yürekliliğini gösterip özgürlükçü ve eşitlikçi sola fırsat verme zamanıdır.
Bu cesareti gösterebilirsek, Türkiye halkı üzerinde korku yaratan "baskıcı devlet" de olmaz; ekonominin borsa, faiz, döviz dalgalanmalarına teslim olduğu "borsa devleti" de. Hele hele yurttaşın devlet için var olduğu "kutsal devlet" hiç olmaz. "Devletin güçlü olması için yurttaşın zayıf olması gerekir" anlayışı yıkılır, bu düzen kökten değişir.
Yurttaşlar ülke kaynaklarından hakça pay alabilir, bilgi ve enerjilerini kullanabildikleri bir işe sahip olurlar.
Eşit, parasız, kaliteli eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden yararlanabildikleri "sosyal bir Türkiye"de yaşarlar. İnsanca yaşayacak konutlara, ulaşım ve haberleşme imkanına sahip olurlar.
Özgürlükleri ve demokratik hakları alabildiğine kullanırlar. Devletin hiç bir din ve inancı kayırmadığı, para aktarmadığı, herkesin din ve vicdan özgürlüğüne sahip olduğu özgürlükçü bir laiklik yaşam bulur. "Özgür ve demokratik bir Türkiye" gerçekleşir.
Türkiye ancak IMF‘ci olmayan, kapitalizme karşı mücadelesini özgürlükçü ve demokratik bir sosyalizm anlayışıyla önüne koyan bir solla büyüyebilir. IMF reçetelerine, TÜSİAD taleplerine cevap vermeye çalışanlarla değil; ücretli çalışanların, emeklilerin, işsizlerin, köylülerin, gençlerin ve kadınların taleplerine sahip çıkan bir solla değişebilir.
ÖZGÜR VE DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE MÜMKÜN !
Biz ‘ÖZGÜR VE DEMOKRATİK TÜRKİYE‘Yİ mümkün kılmak için yapılması gerekenleri biliyoruz. Ekmeğimizi ve hayallerimizi çalanlara dur demenin, geleceğimize sahip çıkmanın zamanı geldi. Gelin, insanca bir düzeni ve geleceği birlikte kurmak için bir adım atalım.
ÖDP‘ ye verilecek her oy haklarımız ve geleceğimiz için atılmış bir adımdır. "Oylar boşa gitmesin" diyerek düzen partilerinin desteklenmesini isteyenlere gerekli yanıtı sandıkta verelim. "Oy‘un ziyan olur" diyenlerin tuzağına düşmeyelim. Korkuya teslim olmayalım, beş yılı daha ziyan etmeyelim.
EZEN DEĞİL, HİZMET VEREN DEVLET
Bugüne kadar ülkeyi yönetenler ve egemen kesimler, devleti küçültüyoruz diyerek, sosyal harcamaları, eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe yatırımı kesiyorlar.
Bize göre yapılması gereken, bu durumu tersine çevirmektir. Biz baskıcı devleti küçültecek, sosyal ve yatırımcı devleti büyüteceğiz. Devlet sanayileşme, sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, araştırma-geliştirme gibi alanlara kaynak aktaracak. Gelir dağılımının düzeltilmesi, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi, ekolojik dengenin korunması için kamu fonları devreye girecek. Türkiye‘ye ucuz emekle üretim yapan bir çevre ülke konumunu layık gören bugünkü ekonomi politikalarını değiştireceğiz.
Ekonominin temel üretim ve yatırım kararlarında, halk temsilcilerinin ve emekçi örgütlerinin öneri ve kararları ile yönlenen demokratik planlama organları belirleyici olacak. Bu kararların uygulanmasını gerek işletme ölçeğinde, gerekse bölgesel ve ulusal düzeylerde emekçi örgütleri ve temsilcileri denetleyecek.
Bütçe, mali sermayenin ihtiyaçlarına göre değil, toplumun eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, konut, toplu taşımacılık gibi temel gereksinimlerinin karşılanması önceliğiyle düzenlenecek. Kamu bütçesinde askeri ve bürokratik harcamalarda köklü bir kesintiye gidilecek. Faiz dışı fazla uygulamasına son verilecek.
VESAYET DEMOKRASİSİ DEĞİL, DOĞRUDAN DEMOKRASİ
Türkiye bugün hala birçok yasakla yönetiliyor. Geçmişten kalan anti demokratik yasalar yetmezmiş gibi, seçimlerden hemen önce AKP-CHP uzlaşması ile yeni bir Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası çıkarıldı. Bu yasayla polis devleti uygulamalarının önü açılıyor. Bazı yasalar değişse bile, uygulamada anti demokratik zihniyet hakimiyetini sürdürüyor. Yolsuzluğun, para ve güç ilişkilerinin egemen olduğu siyasette, halkın talep ve çıkarları yer bulamıyor.
Temsilde adalet duygusunu hiçe sayan yüksek seçim barajları, lider sultasına dayalı siyasal parti yapıları ve sonuçta halkın seyirci haline geldiği bir siyaset oyunu sürüyor.
Biz bu tür bir siyaset anlayışını reddediyoruz. Halkın karar süreçlerine doğrudan katıldığı; yerel ve yerinden yönetim anlayışının merkezi bürokratik yapı karşısında güçlendirildiği, kısacası söz, karar ve yetkinin halkta olduğu bir siyaset tarzını benimsiyoruz.
Her bireye insanca, sağlıklı ve onurlu yaşam olanakları sunulmasını kamusal bir yükümlülük olarak görüyoruz. Tüm yurttaşlara eşit haklar, özgürlükler, fırsatlar sunma sorumluluğu taşıyoruz.
Siyasetin, toplumsal yaşamın demokratikleşmesini, tüm çalışanlara özgürce örgütlenme hakkının tanınmasını savunuyoruz. Siyasetin bir profesyonel politikacı sınıfının elinde kalmasına, lider sultasına karşı çıkıyoruz. Doğrudan ve yerinden demokrasiyi savunuyoruz. Geniş halk kitlelerinin sesini ve taleplerini ancak böyle duyurabileceğine ve gerçekleştirebileceğine inanıyoruz.
SAVAŞ DEĞİL, BARIŞ ! HALKLAR KARDEŞTİR!
Türkiye‘yi yönetenler sınırlarımızda veya uzakta, neredeyse dünyanın bütün çatışmalarına emperyalizmin yedeğinde müdahil oluyor, askeri güç gönderiyor. Bu tutumlarıyla kapitalist küreselleşmeden mağdur olan ülkelerin ve halkların yanında değil, karşısında yer alıyor; barışı değil savaşı savunur hale geliyor. Kendi halkına da, hem insani hem de mali açıdan yüksek bir fatura yüklüyor.
Dünyadaki gelişmelere emperyalizmin değil, barışın yanında taraf olmayı hedefliyoruz. Terör ve savaş tehlikesi bahanesiyle insan hak ve özgürlüklerinin, uluslararası hukukun ihlaline, evrensel normların çiğnenmesine tavır alıyoruz.
İNSANCA DÜZEN...
BASKICI DEĞİL, DEMOKRATİK SOSYAL DEVLET
* Baskıcı, bürokratik, piyasacı devletin yerine, demokratik, özyönetimci, sosyal hizmetlerin genişletildiği bir sosyal devlet hedeflenecek. Bu amaçla güvenlik harcamalarında köklü bir kesintiye gidilecek.
* Eğitimin ve sağlığın bütçedeki payı halkın asgari ihtiyaçlarını karşılayacak oranda arttırılacak. Bu sayede bütün halkın sağlık ve eğitim ihtiyacının nitelikli ve parasız bir şekilde karşılanması mümkün olacak.
* Devlette israf ve lüks kaldırılacak; kamu çalışanlarına insanca yaşama olanağı tanınacak, ücretleri iyileştirilirken lojmanları, kreşleri, tüm sosyal tesisleri geliştirilecek.
BORÇ EKONOMİSİNE SON
* IMF ve Dünya Bankası‘na olan kamu borçları silinecek. Diğer iç ve dış borçlar yeniden yapılandırılacak, kamu kaynaklarının talan edilmesi engellenecek.
* Sermaye hareketleri vergilendirilecek, giriş ve çıkışları kontrol altına alınacak.
VERGİDE DEVRİM
* Temel gıda ve ihtiyaç maddeleri, eğitim, sağlık, kültür ve sanat ürünleri üzerindeki KDV ve diğer dolaylı vergiler sıfırlanacak. Bu şekilde yoksul halkın üzerine çöken hayat pahalılığı yükü belirli oranda azaltılacak.
* Büyük varlık sahiplerinin servetleri bir defalık özel olarak vergilendirilecek. Sermaye gelirleri ve servet üzerindeki vergi yükü arttırılacak.
* Faiz ve hisse senetleri üzerinden sermaye kazancı başta olmak üzere finansal gelirler vergilendirilecek.
* Kayıtdışı ekonomi kayıt altına alınarak vergilendirilecek.
* İstihdam üzerinden alınan vergiler azaltılacak.
İŞSİZE İŞ İMKANI
* Çalışmanın bir insan hakkı olduğundan hareketle ücretlerden kesinti yapılmaksızın 35 saatlik çalışma haftası uygulamasına geçilecek. Böylelikle resmi rakamlarda 2.6 milyon gözüken işsiz yurttaşa iş bulunacak. Sayıları 3.3 milyonu bulan, geçici, yarı zamanlı işlerde çalışan veya iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramayan, toplumsal dışlanmaya uğrayan yurttaşlara da yeni iş imkanları açılacak.
* Çalışma saatlerinin düşürülmesiyle emekçiler adil bir ekonominin gerek duyduğu katılımcı bütçe, demokratik planlama uygulamalarının daha aktif bir öznesi olacak. Hem hakça bir paylaşım, hem de ekonomik karar süreçlerinde çalışanların söz sahibi olduğu ekonomik demokrasi gerçekleşecek.
* Toplu işten çıkarmalar yasaklanacak, işsizlik sigortası yaygınlaştırılacak, kapsamı genişletilecek.
* Çalışma hayatı demokratikleştirilecek ve örgütlenme önündeki tüm engeller kaldırılacak.
* Bütün işyerlerinde sendikalı çalışma düzenine geçilecek. Sendikalaşma, grev ve toplu sözleşme yasakları bütün kamusal ve özel işletmeler için ayrım gözetmeksizin kaldırılacak, askeri personel ve güvenlik personeli de dahil bütün ücretliler için sendikalaşma yasayla teminat altına alınacak.
* Kamu mülkiyetindeki işletmeleri, orada çalışanlar hepimiz adına yönetecek. Yöre halkı, emekçi kitleler tüketici kimlikleriyle, çevreciler doğadan yana duyarlılıklarıyla, meslek kuruluşları uzmanlıklarıyla bu süreci denetleyecekler.
* Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasıyla 4 milyona yakın çalışan sosyal güvenlik sisteminin koruması altına alınacak.
ASGARİ ÜCRETE VERGİ YOK
* Asgari ücret. (sendikaların şu anki 4 kişilik bir ailenin sadece mutfak masraflarının 626 YTL olduğunu belirlediği gözönünde bulundurularak) en az net 700 YTL olarak belirlenecek ve vergiden muaf tutulacak.
* Ev içi emeğin görünür kılınarak asgari ücret hesaplamasına yansıtılması sağlanacak.
HERKESE YURTTAŞLIK PAYI VE BARINMA HAKKI
* Herkese kamu bütçesinden, sırf bu ülkenin yurttaşı, doğal ve fiziksel kaynaklarının asli bir paydaşı oldukları için, şu anki koşullarda her yıl 400 YTL yurttaşlık payı ödemesi yapılacak. Bu tutar ücretli çalışanlara daha az vergi ödemeleri yoluyla, işsizlere ise doğrudan gelir olarak yansıtılacak.
* Temiz ve bakımlı bir konutta yaşamak her yurttaşın hakkıdır. Bu hakkı yok sayan ve kentsel dönüşüm olarak adlandırılan projelere son verilecek, kentsel düzenlemelerde demokratik yönetim ve karar mekanizmalarının işletilmesi esas olacak. Kamusal toplu konut projeleri yaygınlaştırılarak her yurttaşın bir ev sahibi olması veya hane gelirinin %20‘sini geçmeyecek kiralarla insani koşullarda yaşaması sağlanacak.
PARASIZ VE NİTELİKLİ EĞİTİM
* 12 yıllık kesintisiz eğitim herkes için bir haktır. İnsanların maddi koşulları dikkate alınmaksızın, herkesin bu haktan yararlanması sağlanacak. Parasız eğitim herkesin en temel hakkı olacak. Bu alandaki kâr amaçlı bütün faaliyetler kamusal yarar esasına tabi hale getirilecek.
* Ticarileşmiş, dershanelere endeksli, özel okulculuğu teşvik eden eğitim anlayışı yerine, toplumun öz kaynaklarının eşitlikçi bir anlayışla yeniden dağılımını sağlayacak kamusal bir eğitim planlaması gerçekleştirilecek.
* Üniversitede harç, ilk öğretimde katkı payı uygulamasına son verilecek.
* Ders kitapları ve araç gereçler parasız sağlanacak.
* Öğrenci seçme sınavları ve YÖK kaldırılarak eğitim düzeni yeniden yapılandırılacak, idari, mali ve bilimsel özerklik sağlanacak.
* Her gencin kendi yeteneğine göre, insanca yaşama koşullarına sahip olacağı bir eğitim, okul öncesinden yükseköğretime kadar bütünlüklü olarak sağlanacak.
* Gençler başta olmak üzere her yurttaşın yabancı dil ve bilgisayar öğrenmesi için kamusal olanaklar yaratılacak.
* Her gencin ve çocuğun anadil öğrenimi hakkından yararlanması sağlanacak, din dersleri zorunlu olmaktan çıkartılacak.
* Özgürlükçü, katılımcı ve demokratik bir eğitim geleneğinin yaratılması için okullarda yerinden ve sürekli katılıma dayanan öğrenci-veli-yönetici-öğretmen örgütlenmelerinin oluşturulması teşvik edilecek.
SAĞLIKLI VE GÜVENLİ BİR YAŞAM
* Sağlık hakkı, yaşam hakkının bir parçası olarak en temel yurttaşlık hakkıdır. Bu anlayışla tüm yurttaşların parasız, eşit ve nitelikli sağlık hizmetine ulaşabilmeleri sağlanacak.
* Sağlık alanındaki özel kuruluşlar kamuya devredilecek. Kamudan özel sektöre kaynak aktarımına son verilecek. Sağlıkta özelleştirme uygulamaları durdurulacak.
* Sağlık hizmetlerinin finansmanı bütünüyle genel bütçeden sağlanacak. Bütçe içinde sağlığa ayrılan pay, sağlık temel öncelik olarak kabul edecek biçimde arttırılacak. Kamu sağlık yatırımları birinci basamak ağırlıklı olmak üzere arttırılacak.
* Sağlık hizmetinden yararlanmak için yurttaş olmak yeterli olacak. Sevk zincirine uymak kaydı ile yurttaş istediği sağlık ünitesine başvurarak sağlık hizmetinden yararlanacak. Muayene, tetkik, tedavi ve ilaç ücretsiz olacak.
* Koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilecek, bu hizmetler herkesin en kolay ulaşabileceği biçimde ve yerde verilecek. Sağlık eğitimi yaygın ve etkin biçimde yürütülecek. Sağlık evleri, sağlık ocakları, işyeri hekimliği, okul hekimliği gibi sağlık üniteleri aracılığı ile toplumun değişik kesimlerinin sağlık konusunda doğru ve yeterli olarak bilgilendirilmesi sağlanacak.
* Temel sağlık göstergeleri insani ve sosyal gelişme endeksleri açısından ulusal hedefler belirlenerek ona uygun eylem planları oluşturulacak.
* Sağlıkta doğu-batı; kır-kent arasında var olan eşitsizlikleri en aza indirmek üzere sağlık evleri, devingen sağlık birimleri oluşturulacak.
* İlaç ve aşı üretimine ve bu konularda teknoloji üretimine özel önem verilecek. İlaca ulaşımın önündeki engeller kamu eczaneciliği uygulaması ile giderilecek.
* Kamuda çalışan sağlık personelinin tam gün ve kadrolu çalışması esastır. Sağlık çalışanlarından mahrumiyet bölgelerinde çalışanlara maaşının tamamına varan oranlarda ücret artışı yapılacak, tüm sağlık çalışanları grev ve toplu sözleşme hakkına sahip olacak.
* Hizmet verimliliği artırılacak.
* Eğitim hastaneleri/tıp fakülteleri ile birinci basamak arasında ilişki kurulacak.
* Sağlık emekçileri başta olmak üzere, sağlıkla ilgili meslek odaları, sendikalar, dernekler; sağlık hizmetlerinin planlanmasında ve yürütülmesinde söz, yetki ve karar sahibi olacak.
EMEKLİLERE İNSANCA YAŞAM
* Üretim sürecinde yer almış, toplumsal değer üretmiş ve ileri yaşlarında insanca bir yaşam sürmek isteyen emeklileri, üzerlerinden kar etmek mümkün değil diye toplumun dışına iten anlayışa son verilecek.
* Sosyal güvenlik hizmetinin özel emeklilik fonlarına teslim edilmesi engellenecek; emekliler, yönetimlerinde yer alacakları, idari ve mali özerkliğe sahip kamu kuruluşları niteliğindeki sosyal güvenlik kuruluşları aracılığıyla sosyal güvenlik hakkından yararlanacak.
* Emekliler, ulaşım hizmetlerinden, elektrikten, haberleşme hizmetlerinden indirimli ve öncelikli yararlanacak.
* En düşük emekli maaşı, en az, yeniden belirlenecek asgari ücret (net 700 YTL) tutarında olacak.
TARIMA DESTEK
* Tarımda küresel şirketlerin sözcülüğünü yapan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‘nün politikaları değil; çiftçilerin ve onların örgütlerinin katılımıyla oluşturulacak demokratik ve sosyal bir tarım programı uygulanacak.
* Tarımda destekleme alımları sürecek. Tarım ürünlerinin fiyatları maliyetin üzerinde belirlenecek. Maliyetin üzerine insanca yaşam payı eklenecek. Doğrudan Gelir Desteği, üretim planlaması için ek olarak verilecek.
* Çiftçiliği meslek olmaktan çıkarmaya yönelik Tohum Yasası gibi yasalar yürürlükten kaldırılacak.
* Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) üretimini ve ithalini yasaklayan, halk sağlığını ve ekolojik dengeyi esas alan bir Biyogüvenlik Yasası çıkarılacak.
* Küresel şirketlerin endüstriyel gıda üretimi karşısında, küçük üreticinin hakim olduğu ve ekolojik esaslara dayalı küçük aile üretimini esas alan sürdürülebilir köylü tarımı desteklenecek.
* Küçük üreticilere başta olmak üzere düşük faizli tarımsal kredi desteği genişleyerek sürecek.
* Köylülerin sosyal güvenliği eksiksiz olarak garanti altına alınacak.
* Tarım alanındaki kadınların emeği ücretlendirilip sosyal güvenlik kapsamına alınacak. Köylü kadınların kırsal alana yönelik olarak uygulanacak teşviklerden öncelikli olarak yararlanmasının önü açılacak. Kırsal bölgedeki kadınların eğitim alabilmesine öncelik verilecek.
* Üreticilerin sendika ve demokratik kooperatifler içerisinde örgütlenmesi ve yönetime doğrudan katılımları güvence altına alınacak.
* Tarımın ve canlı yaşamın temel unsurları olan toprak ve suyun korunması için gerekli tüm çalışmalar yapılacak. Arazi sulaması için kullanılan kaynak arttırılacak ve bu işle ilgili olarak merkezi planlama yapılacak.
* Hayvancılık yeniden hayatiyet kazanacak ve ithal ürünler istilasına karşı korunacak.
* Tarıma destekler tüketicinin sırtından, yüksek fiyat politikalarıyla değil, bütçe kaynaklarından yapılacak. Özellikle bazı temel gıda maddelerinin yoksul şehirli ve köylülere ucuz fiyatla ulaşması sağlanacak.
* Tarımsal alanların ve ormanların yapılaşma ya da sanayi tesisleri kurma yoluyla amaç dışı kullanımına son verilecek, tarım ve orman arazilerinin bütünlüğü sağlanacak.
ESNAFA VE KOBİ‘LERE DESTEK
* Türkiye ekonomisinde önemli bir yer tutan KOBİ‘ler ve küçük esnaf desteklenecek.
* KOBİ‘lere ucuz ve uzun vadeli kredi sağlanacak.
* Yüksek teknolojili makinelerle üretim yapılması ve istihdam yaratılması teşvik edilecek.
DEMOKRATİK HUKUK DEVLETİ
* Anayasa başta olmak üzere, tüm yasalardaki anti demokratik düzenlemeler kaldırılacak, yasalar uluslararası hukuk normlarına ve demokratik haklara uyumlu hale getirilecek. 12 Eylül yargılamaları bütün siyasi sonuçları ile ortadan kaldırılacak.
* Köklü bir yargı reformu gerçekleştirilecek. Yargı bağımsız ve imzalanan uluslararası anlaşmalara uyumlu hale getirilecek.
* Demokrasilerde seçilmişlerin üzerinde belirleyici olan bir irade kabul edilemeyeceğinden, MGK‘nın bu tür bir anayasal kurum olmasına son verilecek.
MİLLETVEKİLİ AYRICALIĞINA SON
* Milletvekili dokunulmazlığı kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılacak, adi suçlara kalkan olması önlenecek.
* Milletvekillerinin her yıl mal ve servet beyanında bulunması, doğrudan veya dolaylı olarak kamu kesimi ile çıkar ilişkisine girmemeleri sağlanacak.
BİRARADA YAŞAMI SAVUNALIM
* Türkiye‘de iç barışın gelişmesi ve sağlamlaşması için çok kültürlü, çok inançlı, çok kimlikli ülke gerçeğinin gereği olan tüm yasal düzenlemeler yapılacak.
* Kürdüyle, Türküyle, Sünnisiyle, Alevisiyle tüm yurttaşların eşit ve özgür bir ortamda yaşamaları, kendi kültürlerini geliştirmeleri ve özgürce kullanmalarının önündeki engeller kaldırılacak.
* Kültürel ve demokratik alanlardaki yasal düzenlemelerle yetinmeden, bunların uygulanması için varolan önyargıların ve engellerin aşılması yönünde çaba harcanacak.
* Bölgesel eşitsizliği gidermek, Doğu ve Güneydoğu‘nun ekonomik sıkıntılarının çözümü için kamu kaynakları değerlendirilecek, istihdam olanakları yaratılacak.
* Hiçbir din ve inanç devletçe kayrılmayacak. Alevilere yönelik ayrımcı uygulamalara son verilecek.
* Okullarda zorunlu din dersi kaldırılacak. Din dersi Anayasa hükmü olmayacak.
* Diyanet İşleri‘ne devletten para aktarılmayacak, personeli farklı alanlarda istihdam edilecek.
KADINLARA ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK
* Kadınların işgücü piyasasında ayrımcılığa uğraması engellenecek, tam zamanlı çalışabilmeleri için ücretsiz kreş uygulaması getirilecek. Eşit işe eşit ücret ve eşit istihdam zorunluluğu getirilecek.
* Aile içinde ve toplumda cinsiyete dayalı iş bölümünün ve pratiklerin dönüşümü sağlanacak. Kadınları erkeğin arkasında gören her türlü geleneğe karşı mücadele edilecek.
* Ev işçisi kadınlara sosyal güvence sağlanacak ve ev içi emek sosyal güvenlik kapsamına alınacak.
* Aile içi şiddetin suç sayan uluslararası anlaşmalar imzalanacak, yaptırımlar ağırlaştırılacak.
* ‘Kadına yönelik suç‘ kavramı yasalarda yer alacak. Yasalardaki kadınlara yönelik ayrımcılık kaldırılacak.
* Her ilde bağımsız kadın sığınma evleri açılması teşvik edilecek, gerekli fon kamu kaynaklarından sağlanacak. Şiddet mağduru kadınlar için rehabilitasyon merkezleri oluşturulacak.
* Kadınların tüm siyasal yaşamda ve TBMM‘de temsilini artırabilmek için önlemler alınacak ve en az %30 oranında temsil edilmeleri sağlanacak.
* Tüm yasalar cinsiyet ayrımcılığından arındırılacak
GENÇLERE SÖZ, YETKİ VE KARAR HAKKI
* Gençlerin siyaset yapmasının önündeki engeller kaldırılarak, gençlerin özgür ve aktif siyaset yapmasını mümkün kılacak düzenlemeler yapılacak.
* Gençlerin kendini gerçekleştirme imkânlarının, eleştirel bakabilme yeteneklerinin, baskı ve kapitalizmin tüketici kimliği ile yok edilmesine karşı, gençlerin kendilerini özgürce gerçekleştirmeleri için eğitim ve toplumsal yaşam alanları demokratikleştirilecek, gençlere söz, yetki ve karar hakkı tanınacak.
* Çalışma yaşamındaki genç işçilerin sigortasız ve kötü koşullarda çalıştırılmasına son verilecek. İstihdam sorununu çözecek adımlar atılarak, gençler ‘diplomalı işsizlik‘ ile yüz yüze bırakılmayacak.
* Eğitim bütün düzeylerde parasız ve kamusal nitelikte olacak, herkese eşit, parasız ve nitelikli eğitim hakkı sağlanacak.
* Öğrencilerin ulaşım, barınma ve sağlık gibi hizmetlerden indirimli faydalanması sağlanacak.
* Gençlerin örgütlenme haklarının önündeki engeller kaldırılacak.
* Üniversiteler demokratik bir niteliğe kavuşturulacak, öğrenciler söz, yetki ve karar sahibi olacak.
* Liselerde öğrenciler üzerinde baskı unsuru olan disiplin yönetmelikleri kaldırılarak, okul yönetimleri demokratikleştirilecek.
* Gençlerin demokratik mücadelesine karşı geliştirilen saldırılar karşısında gereken önlemler alınacak.
* Seçilme yaşı 18‘e indirilecek, gençlerin siyaset yapma zeminleri güçlendirilecek.
* Çalışma hayatındaki gençler örgütlenme imkanlarına kavuşturulacak.
* Zorunlu askerlik kaldırılacak, kamu hizmeti temeline çekilerek gönüllülük temeline bırakılacak.
ENGELLİLERE DAHA ÇOK HAK
* Ülke nüfusunun %12‘sini oluşturan engelli yurttaşlarımızın yalnızca %2‘sinin istihdam, %3‘ünün eğitim imkânlarına ulaşabiliyor olması kabul edilemez. Engellilerin diğer insanlar gibi çalışma yaşamına ve sosyal hayata katılma olanakları geliştirilecek.
* Kent düzenlemelerinde, kamu ulaşım araçlarında engellilerin yaşamını kolaylaştıran düzenlemeler yapılacak; bina ruhsatları buna göre verilecek.
* Engelliler için özel bir sosyal güvenlik şemsiyesi oluşturulacak, lehte ayrımcılık uygulanacak.
* İş bulamamış ya da çalışamayacak durumdaki engellilere her ay asgari geçim düzeyini sağlayacak bir ücret ödenecek.
* Engelli yurttaşların tıbbi bakım ve rehabilitasyonları konusunda sunulan hizmetler arttırılacak, ücretsiz bakım hizmeti verilecek; cihaz, protez gibi ihtiyaçlar parasız olarak sağlanacak.
UCUZ, TEMİZ, YENİLENEBİLİR ENERJİ
* Enerjinin kamu hizmeti özelliği içermesinden yola çıkılarak, enerjide piyasalaştırma ve özelleştirme uygulamalarına son verilecektir. Enerji sektörü tek bir çatı altında özerk, özyönetimci bir yapıya kavuşturulacak.
* Yeni liberal politikaların uzantısı olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kaldırılacak.
* Küresel iklim değişikliği nedeniyle yüz yüze olunan ekolojik kriz karşısında, fosil yakıtlara bağımlılığa dayalı enerji politikaları gözden geçirilecek, ısı ve elektrik enerjisi üretimi politikalarında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına öncelik verilecek.
* Ucuz, temiz, yeterli ve güvenilir enerji temini için uzun vadeli bir planlama yapılacak.
* Yenilenebilir enerji kaynaklarının payı her yıl % 1.5 oranında arttırılacaktır. Özellikle yeni ve yenilenebilir enerji teknolojilerinde (güneş, rüzgar ve yakıt hücreleri gibi) AR-GE faaliyetlerine bütçeden yoğun pay ayrılacak.
* Enerjide ithal bağımlılığı aşağı çekilecek, öz kaynaklarımızın tamamı değerlendirilecek.
* Enerji tarımına önem verilecek, biyoyakıt oranı % 7‘ye çıkarılacak. Enerji ve tarım politikaları birlikteliği sağlanarak tarımda istihdam alanı yaratılacak.
* Nükleer santrallerin inşasından vazgeçilecek.
* Kirli sanayilerin, enerji verimliliği düşük teknolojilerin ve zararlı atıkların ülkemize girişine izin verilmeyecek.
* Sanayi politikaları yeniden ele alınarak, kirli ve enerji yoğun sanayileşmeden vazgeçilecek.
* Su kaynaklarının insanlık ve kamu yararına kullanılmasını sağlamak amacıyla, farklı toplumsal kesimlerin ve örgütlerinin katılımıyla, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı sağlayacak bir Su Yasası hazırlanacak. Özelleştirilen yer altı ve yer üstü su kaynakları kamulaştırılacak. Yer altı kaynaklarımız kamu eliyle çıkartılacak ve işlenecek.
* Petrol Kanunu yeniden düzenlenecek., petrolde aramalara hız verilecek.
* Enerjinin etkin ve verimli kullanımı sağlanarak, enerji tasarrufu yaygınlaştırılacak. Dağıtım hatlarındaki kayıpların azaltılması için yatırımlar yapılacak. Elektrikte arz güvenliği sağlanacak, kayıplar dağıtımda % 7‘ye çekilecek.
* Çevreyle ilgili uluslararası sözleşmeler imzalanacak ve yükümlülüklere uyulacak.
* Sanayi tesislerinin, kara ve demiryollarının, hava alanlarının, barajların ve enerji santrallerinin planlanması ve inşasındaki karar süreçlerine yerel halkın katılımı sağlanacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.