ÜÇ ÇOCUKTAN İKİSİ ÇALIŞIYOR
Sokakta çalışan çocukların yüzde 92’sinin babasının örgütlü düzenli gelir getiren, sosyal güvenlik kapsamı içinde yer alan işlerde çalışmadığını açıklayan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.Ercan Tatlıdil,
2006-11-24 23:12:43
HER ÜÇ ÇOCUKTAN İKİSİ AİLESİNİ GEÇİNDİRMEK İÇİN ÇALIŞIYOR
Sokakta çalışan çocukların yüzde 92’sinin babasının örgütlü düzenli gelir getiren, sosyal güvenlik kapsamı içinde yer alan işlerde çalışmadığını açıklayan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr.Ercan Tatlıdil, “Başta Mardin olmak üzere Güneydoğu’dan gelen ailelerin çocuklarının üçte ikisi ailelerinin geçimini sağlamak amacıyla çalışırken, üçte biri kendi ihtiyaçlarını karşılamak için sokakta çalışmaktadır” dedi.
“Hızlı Kentleşmenin Sokakta Çalışan Çocuk Üzerine Etkisi: İzmir Örneği” konulu araştırma; ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Bilgi ve teknolojideki hızlı gelişmelere eğitim yoluyla ayak uyduramayan gecekondu nüfusunun kentsel işsizlik oranlarının artmasına neden olduğunu açıklayan Prof.Dr.Tatlıdil, “Kronik işsizlik tehdidi altında kalan kentler makro düzeyde ekonomik kayıplara neden olurken kişi başına düşen gelir farklılaşmasında da etkisi olmaktadır. Kentsel yaşamda işsizlik oranları artarken, özellikle kırsal kesimden kentsel alanlara göç, iş bulma umuduna dayanmaktadır” diye konuştu.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ TÜM DÜNYANIN SORUNU
Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye’de işsizliğin en önemli özelliğinin yapısal bir nitelik taşıması olduğunu açıklayan Prof.Dr.Tatlıdil, “Ekonomide aktif olmayan nüfusun, başka bir anlatımla 16 altı yaş grubunun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 36 civarındadır. Bu oran AB üyesi toplumlarda yüzde 15’dir. Türkiye’deki işsizlik bir yönü ile bu dengesizlikten sürekli etkilenmektedir. Marjinal sektör olarak adlandırılan sosyal güvenlik kapsamı ve çalışma örgütlerinin dışında kalan yeni bir işgücü oluşumunun ortaya çıktığı, sayısal olarak da artış gösterdiği izlenmektedir” dedi.
Çocuk işçiliğinin hemen hemen tüm dünyanın bir sorunu olarak varlığını devam ettirdiğini belirten Prof.Dr.Tatlıdil, “Yapılan araştırmalar sosyal ve ekonomik entegrasyona hazırlanması gereken çocukların ekonomide çocuk emeği olarak işe çekildiğini ortaya koymaktadır. Çocukların sokakta bulunmalarının nedeni kültürel, coğrafi, ekonomik ve sosyal koşullara göre farklılık gösterdiği için ortak tanımda buluşulamamaktadır” diye konuştu.
Sokaklarda gelir elde etmek amacıyla çalışan çocuklarla çalışma alanlarında görüşmeler yaptıklarını açıklayan Prof.Dr.Tatlıdil, şöyle devam etti:
“İzmir’in Konak, Bornova, Karşıyaka, Bostanlı semtleri çalışmamıza temel oluşturdu. İzmir’de sokakta çalışan çocukların doğum yerleri incelendiğinde, yaklaşık yarısının İzmir dışından özellikle babalarının ve annelerinin doğum yeri olan Güneydoğu Anadolu’nun Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt; Doğu Anadolu’nun Erzurum, Erzincan, Kars, Tunceli, Elazığ, Bitlis gibi kentlerinde doğdukları görülmektedir. Hemen hepsi gecekondu bölgelerinde otururken, çok azı Menemen, Çiğli, Gaziemir, Torbalı gibi İzmir’in çevre ilçelerinde yeni yerleşim alanlarında oturmaktadır. Kentin planlı yerleşik dokusunda oturanlara rastlanılmamıştır.”
EĞİTİM OLANAKARINDAN YOKSUNLAR
Bu çocukların anne ve babalarının eğitim düzeyinin Türkiye ortalamasının altında olduğunu açıklayan Prof.Dr.Tatlıdil, “Anneler arasında çalışmama oranı yüksektir. Babaları ise sürekli bir işte çalışmamaktadır. Yaptıkları iş klasik tanımlama içinde yer alan bir meslek kategorisine girmemektedir. İzmir’e gelen aileler kentsel yaşam alanlarında tutunabilmek, ailenin tüketim ihtiyacını karşılamak için çocuğun çalışmasını desteklemektedir. Araştırmaya katılan hiçbir çocuk ailesi tarafından çalışmak yerine, okula gitmesi konusunda teşvik edilmemiştir. Sadece kentte kalış süresi daha uzun ailelerde çocuktan hem okula gitmesi hem de çalışarak aileye gelir sağlaması istenmektedir.Özellikle seyyar satıcılık yapan babalar ile beceri gerektiren işlerde çalışan babaların çocuklarını hem çalışmasında hem de okulda kalmalarında ısrarlı davranmaktadır. Kız çocukları temel eğitimin ilk yıllarında erkek çocuklara göre okula devamda daha şanslı görülmüştür. Bununla birlikte yaşları büyüdükçe okuldan ayrılma eğilimi de yükselmektedir” dedi.
Çalışan çocukların aile içi etkileşimleri incelendiğinde bu ailelerin kentsel değerlerden çok kırsal-geleneksel değerleri devam ettirdiğinin gözlendiğini açıklayan Prof.Dr.Tatlıdil, “Ailede karar alma sürecinde babanın ön plana çıkması ve çocuğun karar alma sürecine katılmada etkin olamadığı anlaşılmaktadır. Özellikle göç yoluyla İzmir’e gelen çalışan çocukların aileleri, çocuğun kendisi ile ilgili kararları almasında rehberlik etmede yetersiz görülmektedir. Aile etkileşiminde baba otorite kaynağı olarak görülürken, anne koruyucu, yardıma hazır ebeveyn olarak algılanmaktadır. Babaya karşı duygu ve isteklerini açabilen çocuk sayısı yüzde 20’nin altında kalırken annede bu oran yüzde 60’ların üzerine çıkmaktadır” diye konuştu.
AKRANLARIYLA İLETİŞİMLERİ İYİ
Ev dışı sorunların çözümü ve yardımlaşmada özellikle 12 yaş üst grubu çocuklarda akran grubu veya yakın arkadaşların ön plana çıktığını belirten Prof.Dr.Tatlıdil, “Aile ile ilgili sorunlarda arkadaşlara başvurmak akrabalardan önce gelmektedir. Ailesinin beklediği parayı kazanamadıklarında arkadaşlardan para temin edilmesi oldukça sık rastlanılmaktadır. Ayrıca baba ve annelerin eğitim düzeylerinin düşük olması ve kentte kalış sürelerinin daha kısa olması eğitimin çocukları için uzun vadede yararını görmelerini engellemektedir. Araştırmada çalışan çocukların okuldan ayrılma nedenleri incelendiğinde ise üçte bir oranında çocuğun ekonomik nedenlerden etkilendiği görülmektedir. Ekonomik koşulları iyi olmayan ailelerin çocuklarının okula gitmeme nedeni, çocuğun çalışma yaşamından elde edeceği gelirin vazgeçilmeyecek kadar önemli olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca okula giden çocuğun eğitim harcamalarının da aile bütçesi üzerinde olumsuz etki yarattığı anlaşılmaktadır” dedi.
Çocuğun sokakta çalışmasından koparılıp okula yönlendirilmesinde aile ile birlikte ortak çözüm yollarının bulunması gerektiğini vurgulayan Prof.Dr.Tatlıdil, “Ailenin en az çocuk kadar ulusal ve yerel politikalarda sosyal, ekonomik ve kültürel politikalarla desteklenmesi öngörülmektedir. Özellikle ailenin kente geliş nedenleri ve kentte kalış sorunları anlaşılmadan çocukların sokaktan kurtarılması ve okula yönlendirilmesi mümkün görünmemektedir. Özellikle çalışan çocukların babaları ve annelerine yönelik meslek edindirme programlarının ve işe yerleştirme politikalarının oluşturulması gereği ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda çalışan çocuğa yönelik çok yönlü hizmet merkezlerinin açılması, bu merkezlerde sosyolog, psikolog, eğitimci, sosyal hizmet uzmanlarının istihdamının sağlanması bir zorunluluk olarak görülmektedir. Özellikle kentlileşme sürecinde kente yeni gelenlerin uyumunu destekleyecek programları uygulamada hukuki ve ekonomik olanaklara sahip olmalıdır” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.