05 Aralık 2024
  • İzmir8°C

TOPLUMSAL EM-AR

Engin CİVAN

23 Nisan 2017 Pazar 18:05

TOPLUMSAL EM-AR

Engin CİVAN / Yeni Vizyon Gazetesi

Türkiye Doğu-Batı ekseninde köprüdür deniyor. Asya'dan Avrupa'ya uzanan bir kısrak başıdır deniyor. Önüne gelen kafasına göre, konu üzerine ihtisas yapmamış olsa da, sürekli olarak toplumsal mühendislik-mimarlık söylemi içinde. Eskilerde en favori milli eğlence çöp çatanlıktı şimdilerde sosyal mühendislik revaçta.

Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşması sosyal mühendisliğe yüksek enerji kattı.

Referandum ve önceki seçim sonuçları gösterdi ki toplum ortadan ikiye bölünmüş vaziyette. Gezi olaylarında da 'Öteki yüzde elli' vardı. Bugün de referandum sonuçlarında 'Diğer yüzde elli' var.

Eşyanın tabiatına uygundur bir şey ortadan ikiye bölündüğü zaman kenarları keskin olur.

İşte bende bu keskin taraflardan sual açmak istiyorum.

Hasta doktoru muayene eder, kesin bir sonuç alamazsa MR çektirir. Bugün benzer bir şekilde bende toplumsal MR denemesi yapmayı düşünüyorum.

BURJUVA ÜYELİĞİNDE TEKEL KALKTI

Fransızlar ilginç millet. Dünya nüfusunun yüzde 1'ini oluşturmalarına karşın yarattıkları burjuva değerleriyle tüm dünyada orta sınıfa rol modelini oluşturmuşlar.

Dünya milletler ailesine mensup tüm ülkelerde, siyasi sistem ne olursa olsun, orta sınıfın yani burjuvazinin kabul ettiği ve desteklediği siyasetçi kaptan köşkünde oturur.

Sovyetlerin ısrarla bu gerçeği kabul etmemeleri sonlarını hazırladı, Çinliler bundan ders aldı Komünist bir ülkede burjuva sınıfına yer vermek zorunda kaldı.

KAPİTALİZM ÖNLENEMİYOR

Hani her tarafa beton dökersiniz ama yine bir yerden bir ot fışkırır, bir fide uç verir, bireysel kapitalizm de bunun gibi bir olgu. Ne önlem alırsanız alın, hangi sistemi uygularsanız uygulayın mutlaka bir yerden boy veriyor.  Neden? Çünkü merkezinde insan var. İnsanın içinde olduğu sistemde kin var, ihtiras var, kıskançlık var, öç alma var. Kısacası var oğlu var.

TÜRKİYE'DE ORTA SINIF HARMANLANIYOR

Osmanlı'nın son zamanlarından günümüze baktığımızda, zamanında Saray etrafında kümelenen orta sınıf, yeni kurulan cumhuriyetle beraber bürokratik bir özelliğe bürünmüş.

Bugün orta sınıfa, hatta üst katmanlarına yakından baktığımızda, üyelerin çoğunun bir önceki nesilde ( üniformalı-üniformasız ) bürokratik aile bağlarından kopup geldiğini görmekteyiz.   

MERKEZ SAĞ SALLADI AMA DÜŞÜREMEDİ

Menderes'ten bu yana orta sınıfı bürokratik kabuğundan çıkarmak için siyasi liderler çok çaba sarf etti ama tarihin estirdiği rüzgarlar bu değişimin net olarak AKP iktidarında başlamasına izin verdi.

ORTA SINIF HARMANLANIRKEN

Hayır oylarında da evet oylarında da kanatlarda etnik kimlik, dini kimlik gibi oyuncular var; fakat orta saha mücadelesi - ki oyunun sonucunu belirler- orta sınıf arasında geçiyor. Daha doğrusu orta sınıf kontenjanını kimin dolduracağı mücadelesi veriliyor.

Böyle bir mücadelede ister istemez bir servet transferi var ve bu transfere ekonomik çatışma eşlik etmekte.

Bana ilginç gelen unsurlardan birisi her iki tarafın da ( bunlara pratik olarak Laik-Atatürkçü ve Dindar-İslami kesim diyelim ) aşırı derecede kapitalist davranış içinde olması. Kısacası her iki kesim de aşırı 'marka' meraklısı, aşırı derecede gösteriş tüketimi meraklısı. Şekilcilik o kadar öne çıkmış ki konuşma dili ve tarzı saldırgan iletişim modunda. Karşılıklı konuşmalar küstah, patavatsız ve kaba.

BERABER YAŞAMA SEÇENEĞİ VAR MI?

İnsan sormadan edemiyor. Eğer dindar kesime aitsen teveccüh bir erdem ve nihai hedef olmalı. Ziynet takma ve benzeri gösteriş tüketimine karşı çıkan onlarca ayet ve hadis var.

Eğer laik-Atatürkçü kesime aitsen, kamusal alanda hoşgörü, siyasette liberal düstur prensibin olmalı.

Bugün tüm bu ana kuralların yerine ne görüyoruz? Ortadan ikiye ayrılmış iki keskin tarafın sürtüşmesini. Kendi özüne, kendi felsefesine ters düşen ve tutarsızlığa varan davranış bozukluğu günlük yaşamın parçası.

Bu sürtüşme medyada da kendini bulmuş durumda. Neticede bu medya da bu toplumun bir parçası ve her ikisi arasında organik bir bağ, bir ozmos var.

Bu karşılıklı etkileşim ekranlarda, köşe yazılarında, birbirine bağıran, çağıran yalap şalap argümanlarla komplo teorisi üreten bir medya esnafı gürûhu oluşturmuş durumda. Toplumda her iki taraf da gerçeği değil kulağına hoş geleni duymak istiyor.

MR NE DİYOR?

Toplumsal sürtüşmenin keskin taraflarının çıkardığı duman yangına dönüşmeden bu durum hız kesmeli. Acil bir şekilde tansiyon düşürülmeli. Düşürülmeli de bu nasıl olacak?

Çevremize bakınca boş ve naylon bir özgüven görüntüsü altında cebi biraz para görmüş tipler etrafımızı sarmış. Adam sanki dünyanın merkezi. Afra tafra tavırlar, ben yaparım olur şarki kurnazlığı duruşlar. Halbuki bulunmaz Hint kumaşı havalarındaki zatın davranış benzetmesine ismini veren Hindistan orta sınıfında onun gibi 160 milyon kelle var. En az onun kadar paralı, en az onu kadar 'başarılı!'

Bizim 'Marka Canavarı' görüntüsüyle caka satarken, Amerika'da Starbucks’da sohbet ettiğim ayağı tokyo terlikli, tişörtü yıkanmaktan solmuş vatandaş bana mezun olduğu üniversiteye 500 bin dolar bağış yaptığını anlatıyor. Kolunda marka saati ayağında marka ayakkabısı ve sırtında marka ceketi yok.

Peki nesi var? Primini ödediği 2 milyon dolarlık hayat sigortası var, ölünce 500 bin doları mezun olduğu üniversiteye kalacak.

Bizim 'İvedikli İrecep'e hayat sigortan var mı? diye sorarsanız alacağınız cevabı şimdiden söyleyeyim , 'Allah Kerim'

NAPOLYON'DAN BU YANA KESİNTİSİZ EVRİM GEÇİREN BURJUVAZİ

Burjuva olmak başka, burjuva görüntüsü yaratmak başka bir şey.

Amerika aşağı Amerika yukarı diyerek hedef tahtasına oturttuğumuz bir ülke var ama o ülkenin kapitalizmde en son aşama seviyesinde olduğunu da bilmekte fayda var. Önce bu olguyu bileceksin sonra yerli burjuva olarak ders alacaksın.

Karl Marks 'Lümpen' proletarya deyiminin babası. Ben de ondan esinlenerek Türkiye'de 'Lümpen' burjuva var ve bu lümpenler hızlı bir şekilde kültür kirliliği yaratıyorlar diyorum.

Eğer Türkiye dünya klasmanında bir yerlere gelecekse, daha doğrusu demokratik ve güçlü bir ekonomi olarak G-20'deki yerini koruyacaksa, lümpen burjuva olmaktan kurtulması gerekmekte.

SON SÖZ: İlkel kapitalizmde 'Para Konuşur' ileri kapitalizmde  'Varlık Fısıldar'. Bunu böyle bilelim.