SON SARRAF ALİ ERKAL
Ali Erkal, Kemeraltı sarraflarının en eskilerinden, tam 80 yaşında. Ali Usta, yakın tarihimize tanık olmuş, Türkiye’nin kaderini etkileyen en önemli olayları yaşamış çok yönlü bir insan. Ali Erkal, sarraflığının yanı sıra bir savaş gazisi ve araştı
2006-12-28 22:22:52
SON SARRAF ALİ ERKAL
Ali Erkal, Kemeraltı sarraflarının en eskilerinden, tam 80 yaşında. Ali Usta, yakın tarihimize tanık olmuş, Türkiye’nin kaderini etkileyen en önemli olayları yaşamış çok yönlü bir insan. Ali Erkal, sarraflığının yanı sıra bir savaş gazisi ve araştırmacı yazar. Kore Gazisi Ali Usta’nın biri savaş anılarını anlattığı, diğeri ise Kemeraltı tarihi ile ilgili 2 yayınlanmış kitabı bulunuyor, Girit tarihini konu alan kitabının çalışmaları ise devam ediyor…
KORE’DE BİR İZMİRLİNİN SAVAŞ HATIRALARI
Ali Erkal, Kore’de bizzat muharip olarak savaşa katılmış, Türk birliğinde, cephenin en önünde kahramanca savaşmış. Ama yazmaya ve tarihe meraklı Erkal, Kore’de bulunduğu süre içerisinde günlük tutmuş. Erkal, birikimlerinin ve anılarının üstüne, araştırmalarını da ekleyip ‘’Kore, Resimli Savaş Anıları’’ adlı kitabını, 2005 yılında yayınlamış.
Ali Erkal, yazdığı Kore Anıları kitabında, savaştan kalan unutulmaz hatıralarını, özlemlerini ve savaş sonrası yurda dönüşünü, şöyle anlatıyor : Mevzii olarak savaş devam ediyor, her iki taraf da karşılıklı keşif taarruzları gerçekleştiriyordu. Vatan hasreti, sıcak, rutubet, sivrisinek bizi iyice bunaltmıştı. Sinirlerimiz iyice gerilmişti. Sık sık ruhi bunalıma girip görev dışı kalanlar oluyordu. Ruhi bunalım geçirenlerin hemen hepsi, tabur doktorumuz Cüneyt Bey tarafından tugay sıhhiye kademesine gönderiliyordu. Bu arkadaşların hiç birinin tabura döndüklerini görmedim. Bu gibi hastaların yurda döndükleri anlaşılıyordu…’’
KORE’DEN İZMİR’E DÖNÜŞ
‘’ Gemimiz 22 Eylül 1952 günü İzmir’e geldi. İzmirli yöneticilerin birkaç gün önce tugayın ilk kafilesini karşılamış olmaları nedeniyle, resmi karşılamada beklediğimizi bulamadık. Kordon bizi karşılamaya gelen yakınlarımızla ana baba gününe dönmüştü. Geminin etrafı, içinde yakınlarımızın bulunduğu sandallarla kuşatılmıştı. Herkes eşini, oğlunu, kardeşini görmek için can atıyordu. Nihayet beklenen an geldi ve karaya çıkmaya başladık. Halkın arasından geçerek Sarı Kışla’ya geldik. Benim ailemde sabırsızlanarak bir sandala binip gemiye yanaşmış, iyi olduğumu gördükten sonra sahile geri dönmüştü. O gün beni karşılayanlar arasında başta annem ve babam olmak üzere, babaannem, kardeşlerim, amcalarım ve kuzenlerim vardı.’’
Sarraf Ali Usta’nın filmlere konu olabilecek bir hayat hikayesi var. 1927 doğumlu olan Erkal, sarraflık mesleğine 1946 yılında Söke’de babası Naim Bey’in yanında başlamış. Neredeyse Cumhuriyet tarihiyle yaşıt olan hayat öyküsünü, Ali Erkal şöyle anlatıyor: ‘’Ben sanat enstitüsünde okurken, haberimiz yok, bizim bütün okul masraflarımız Milli Savunma Bakanlığı tarafından ödeniyormuş, bu nedenle de astsubay olarak mecburi hizmetim varmış. Ben mezun olduktan sonra, zaman Kore Savaşı, beni apar topar 19 yaşında kıdemli üstçavuş olarak askere aldılar, Kore’de savaştım. Kore’den döndükten sonra, mecburi hizmetim 2 yıl daha devam etti ama tatillerde sarraf olan babamın yanında çıraklık yapmaya başlamıştım. Görevim bittikten sonra, amacım bir arkadaşımla birlikte araba yedek parçası üzerine bir iş yeri açmaktı ama olmadı, bende böylece baba mesleğine yöneldim. Babam huysuz ve aksi bir adamdı ama çok dürüsttü, öyle dürüsttü ki Söke’ye gelen hayvan satıcıları, o zamanlar banka falan yok, paralarını saklaması için babama verirlerdi, o da parayı kasaya koyar zamanı geldiğine de geri verirdi, bende babamdan gördüğüm şekilde yaptım bu mesleği. Uzun yılar Söke’de sarraflığa devam ettim daha sonra 1960 yılında İzmir’e geldim ve Kemeraltı’nda bir dükkan açtım, o gün bu gündür de Kemeraltı’ndayım ve artık sıra torunlarımda...’’
SARRAFLIK ARTIK YAŞAMIYOR
Ali Erkal sarraflık mesleğinin artık son ustalarından… Çünkü, bu usta, kendi ifadesiyle ‘’bu güzelim mesleğin’’ yani sarraflığın öldüğüne inanıyor.
‘’Ben kuyumcu değilim sarrafım. Kuyumcu, kendi ürettiğini satana denir, sarraf ise bir banker, bir pazarlamacı gibidir. Eskiden seyyar sarraflar vardı. Bu sarraflar, bir doktor çantasının içine birkaç parça altın takı koyar, çevre köyleri gezerlerdi ve gittikleri yerlerdeki herkes onları tanır, sarraf diye çağırırdı. Kahvehanelerde özel köşeleri olurdu sarrafların, insanlar alışverişlerini bu tezgahlarda yapardı. Saygın bir meslekti, güvenilirdi. Alışverişe gelen köylüler, sandıklı altını, mahmudiyeler ve yirmilikler getirirdi, alırdık satardık. İnsanlar o dönemlerde altını yatırım aracı olarak görürdü bu günkü gibi borsa, dolar yoktu. O zamanların yatırım aracı altın, bankeri de sarraflardı artık bu kalmadı. Öte yandan, Tarihi Eserleri Koruma Kanununun çıkması da sarraflığı olumsuz etkiledi. Çünkü asıl işimizi yapamaz olduk, bizim işimiz altını üretmek değil alıp satmak, bu gün bir Osmanlı altını üretilemeyeceğine göre biz ne alıp ne satabiliriz, hiç… Böylece, ne yazık ki bu güzelim meslek artık kalmadı, öldü.’’
KEMERALTI DEMEK İZMİR DEMEK
Ali Erkal, Kemeraltı Çarşısı’nın geçmişini ise özlemle anımsıyor. Kemeraltı’nın gerçek bir çarşı olarak İzmirliler için ne kadar önem taşıdığını vurguluyor: ’’ Kemeraltı demek o dönemlerde İzmir demekti. İzmir deyince akla Kemeraltı gelirdi. Alışveriş yapmak için insanlar İzmir’in her yerinden buraya akın ederlerdi adeta, o zamanlar her yerde kuyumcu bulunmazdı. Müşteriler babadan oğula alışveriş yapardı, babası babamdan, oğlu da benden alırdı, bir bağlılık vardı. Şu zamanda ise, her yerden farklı fiyat alan müşteri kapı kapı dolaşıyor en ucuzunu arıyor haklı olarak. Kemeraltı’nda esnaflarda bu günkü gibi değildi, bir aile gibiydik, insanların birbirlerine güveni vardı, bizim aramızda senet sepet olmazdı söz yeterliydi. Ayrıca herkes sarrafta olamazdı. Sarraf olmak için uzman olmak gerekir, ben bir altına uzaktan baktığım zaman sahte mi değimli anlarım. Bu anlayış kalmadı Kemeraltı’nda. Parası olan herkes sarraf oldu. Artık hiçbir şey o dönemdeki gibi değil. O dönemde 300 bin olan İzmir nüfusu bu gün 3 milyon, değişti tabii İzmir, doğal olarak Kemeraltı da değişti.’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.