23 Kasım 2024
  • İzmir18°C

SEN NEYMİŞSİN BE BAKKAL MAHMUT

Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi / Ege Haberleri / Aliağa Haber / Foça HaberAliağa / Dikili Haber / Bergama Haber / Karşıyaka Haber/ Menemen Haber /

Sen neymişsin be Bakkal Mahmut

06 Mayıs 2016 Cuma 18:09

SEN NEYMİŞSİN BE BAKKAL MAHMUT
 
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi - Önceki gün, ‘Bir Vapur Geldik Bir Sandal Kaldık’ başlığı altında kaleme aldığım yazıma çok olumlu tepkiler aldım.
 
Hatırlayacağınız üzere;  o yazımda yıllardır dilden dile anlatılan Foça hikâyelerinden birini paylaşmıştım sizlerle…
 
Foça’nın renkli simalarından rahmetli Arife Teyzemizin hikâyesi o kadar çok beğenilmiş ki, okurlarım beni adeta e-posta yağmuruna tuttular.
 
Teşekkürlerini iletmek adına telefon açanlar, SMS gönderenler ve bizzat yolda karşılaştığım okurlarım da cabası…
 
Herkesin ortak temennisi Foça hikâyelerinin tamamını öğrenmek yönünde…
 
Bu bağlamda kiminle konuşsam,  “Allah aşkına bildiğin, öğrendiğin hikâyeleri yazmaya devam et” diye ricada bulunuyor.
 
Açıkça ifade etmem gerekirse;  benim şahsen bildiğim Foça Hikâyelerinin sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
 
Zira ben bildiğim hikâyeleri paylaşmaktan da imtina etmem! Ancak bu konuda asıl kapısı çalınması gereken kişi de önceki yazımda da ifade ettiğim gibi sevgili ağabeyim İbrahim Gürsu’dur.
 
Kaldı ki İbrahim ağabeyimin arşivinde 100’e yakın hikâye bugün hazırda bekliyor. Ama kendisi haklı olarak bu hikâyeleri sanal âlemde harcamak yerine, tek bir kitapta toplamak istiyor.
 
Hal böyleyken her yıl tanımadığımız insanların ‘Deniz Öykülerini’ kitap haline getirterek, basımını üstlenen Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ,  Foça’nın özbeöz hikâyelerine nedense sahip çıkmıyor.
 
Bu köşede (tabiri caizse) kuyruğuna basıldığında hemen telefona sarılan Başkan Demirağ,  Foça Hikâyeleri konusunda ise kendisine yapılan çağrıyı duymazlıktan geliyor. 
 
Neyse lafı uzatmanın alemi yok!
 
Bu noktada o kitabın Gökhan Demirağ’a rağmen er ya da geç, ama bir şekilde basılacağının bir kez daha altını çizerek, yine sizleri güzel bir Foça hikayesiyle baş başa bırakmak istiyorum.
 
Bugünkü hikâyemizin başrolünde Mahmut Irmak var.
 
Eskiler onu ‘Bakkal Mahmut’ diye tanır.
 
Foça'nın en eski esnaflarından biri olan Mahmut Irmak,  uzun yıllar bakkallık ve tüpçülük yapmış Foça’da…
 
Mahmut Irmak, ben kendimi bildim bileli İsmet Paşa Mahallesi’nin de Muhtarıdır.
 
Toplum tarafından sevilen sayılan, sözü dinlenen ve herkese elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışan müstesna bir insandır Mahmut Irmak…
 
Bunun içindir ki Muhtarlık seçimlerinde karşına rakip bile çıkmaz Mahmut Amcamızın…
 
Biliyorum ben konuyu uzattıkça siz sabırsızlanıyorsunuz. En iyisi mi sözü daha fazla uzatmadan anlatalım hikayemizi…
 
Mahmut Amcamızın Bakkallık yaptığı dönemde, Bakkalie Mohamed adında Suudi Arabistanlı bir adam Foça’da ki Fransız Tatil Köyünde Barlar Şefi olarak çalışmaktadır.
 
Bakkalie Mohamed, Foça’ya tatil için gelen güzel bir kadınla tanışır.
 
Bu tanışıklık kısa zamanda ateşli bir aşka dönüşür.
 
Bakkalie Mohamed,  kısa zamanda çok şey yaşar sevgilisiyle…
 
Lakin günler çabuk geçer, kadıncağızın tatili sona erince de haliyle ülkesine dönüş yapar.
 
Döner dönmez de ilk işi unutamadığı yaz aşkı Bakkalie Mohamed’e mektup yazmak olur.
 
İşte o mektup önce Foça merkez postanesine gelir.
 
O yıllarda Foça’ya gelen mektupları adreslerine ilçemizin efsane Postacısı Eyüp amca dağıtmaktadır.
 
Eyüp amcamız yine alelade bir günde mektuplarını sahiplerine dağıtırken sıra hikayemize konu olan mektuba gelir.
 
Eyüp amca mektuba bakar, mektup Eyüp Amcaya…
 
Eyüp Amca, mektubun üzerinde ki, ‘Bakkalie Mohamed’ ismini  ‘Bakkal Mahmut’ olarak okur.
 
Ve mektubu bizim Mahmut Irmak’a götürüp teslim eder.
 
Mahmut Irmak mektubu açar ama o da ne!
 
Mektubun içinde yazanlar tamamen yabancı kelimelerle dizilidir, haliyle okuyamaz!
 
Ancak Mahmut Irmak’ı ciddi bir merak sarar; “Acaba mektupta ne yazıyor?” diye…
 
Hemen yabancı dili olan birini bulup okutur mektubu...
 
Mektupta aynen şöyle yazmaktadır:  “Bakkalie Mohamed, benim büyük aşkım, seninle yaşadığımız o güzel geceleri hiç unutamıyorum! Hele o son gecemiz hiç aklımdan çıkmıyor. Tıpkı bir İspanyol Boğası gibiydin, senin o güçlü kollarında bulutların üstünde geziniyor gibiydim, benim çikolata sevgilim”
 
Mektupta yazanlar sesli bir vaziyette Türkçeye tercüme edilirken Mahmut Amca haliyle şaşkınlığını gizleyemez!
 
Etrafındakiler; “Ooo Mahmut Efendi sen ne yere bakan yürek yakanmışsın da biz bilmiyormuşuz” diye takılır Mahmut amcaya…
 
Mahmut Irmak  2 elini birden havaya kaldırır ve şöyle der: “Yok vallahi..  Nerede bizde öyle bulutların üzerine çıkaracak kadar kudret?”
 
Vesselam iş öyle bir sarpa sarmıştır ki; Mahmut Amca arkadaşlarının çenesinden kurtulmak için vaziyeti aydınlatmak zorunda kalır.
 
Hemen araştırmaya başlar, çok geçmeden hata ortaya çıkar.
 
Mektubun Bakkal Mahmut’a değil Fransız Tatil Köyünde çalışan Bakkalie Mohamed’e geldiği belirlenir ve Eyüp amcamız mektubu götürüp asıl sahibine teslim eder.
 
Amma velakin Mahmut Irmak,  hikayeyi bilenlerin çenesinden on yıllardır kurtulamaz.
 
Kimin aklına gelirse; “Sen neymişsin be ağabey” diye takılır Mahmut Amcaya...
 
NOT: Sürçü lisan ettiysek affola.  
 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.