23 Kasım 2024
  • İzmir14°C

SELAHATTİN DUMAN YAZDI

Şakran nam beldenin girişinde bir benzin istasyonu var.. Evvel ezel vardı.. Onun da iki yüz metre ilerisinde Bölük İbrahim’in kahvesi.. Anadolu ahalisi kelimeden tasarruf edip zengin olacağına inandığından İbrahim’ini atmış.. Olmuş sana Bölüğ

Selahattin DUMAN Yazdı

2006-08-24 02:00:07

Meşhuuur Kol Böreğiii..
Şakran nam beldenin girişinde bir benzin istasyonu var.. Evvel ezel vardı.. Onun da iki yüz metre ilerisinde Bölük İbrahim’in kahvesi..
Anadolu ahalisi kelimeden tasarruf edip zengin olacağına inandığından İbrahim’ini atmış.. Olmuş sana Bölüğün Kahvesi..
Önündeki çayırlık alan da kamyoncu milletinin içtima yeri.. Molalar burada verilir.. Somunun arasına artık ne katık edilmişse İbrahim Ağa’nın çayı ile yumuşatılıp yenir..
***
Şakran Köyü işte bu iki yüz metrenin arasına sıkışmış.. Karayolu köy ile deniz kenarındaki arsaları ayırmış.. Köylü denize küs..
Daha da beteri hastalık getirdiğine inanıyor..
Deniz kıyısındaki arazilerin şehirlinin eline geçmesi bu sebepten..
Pederin buralarda yazlık edinmesi ise tesadüf.. Delikanlılık günlerinde o vesileyle tanıdım Şakran’ı.. O yıllardan bu yana da iliğimize kemiğimize işledi..
SİNEMAMIZ VAR..
İzmir’e yetmiş beş kilometre mesafede, karayolu üzerindeki köyün de sayfiyesinin de elektriği yoktu..
Motorlu taşıt da yoktu.. Köy ile medeniyet arasında gidip gelen tek araç burunlu bir hurda otobüstü..
Hani Meksika filmlerinde nostalji yapacakları tuttuğu zaman kullandıkları otobüslerden..
Otobüsten sonra gelen en önemli araç ise muhtarın eşeğiydi.. Eşek muhtarı taşıyamayacak kadar cılız, muhtar da askeriyenin katana beygirini dahi çökertecek kadar besili olduğundan önlü arkalı gezerlerdi..
Eşeğin üzerinde mutlaka bir sepet, içinde de mevsimin meyvesi vardı.. Muhtar, köyün sosyal gelişmesi hakkında sayfiyecilere brifing vermeye geldiğinde eşek olgun bir danışman gibi geride beklerdi..
Bana, muhtarın söylediklerine kafa sallıyor gibi gelirdi..
Sosyal hayata dair lafı biter, muhtar yaptığı ikili görüşmelere eşeğin üzerideki yükü göstererek “Yemiş verem mi? Armut yirmin?” soruları ile noktayı koyardı..
***
Ulaşımda muhtarın eşeğinden önde gelen otobüsün işi günde bir kere İzmir’e gidip gelmek, akşamüstü de sayfiyelerin önünde dolaşıp o akşam sinemada hangi filmin oynadığını anons etmekti..
Onu da muavin yapardı..
Otobüsün kapısını açıp bağıra çağıra, kendini yırta yırta..
“Ayhan Işık bu akşam sinemamızdaaa.. Kötü adamlar avradına göz komuuuş.. Namus meselesiii.. Kırmalı vurmalı sekiz sahne birdeeen..”
ORMAN GİBİYDİ...
Ne sandınız ya! Elektrik yok ama jeneratörle çalışan sinema vardı köyümüzde.. Sinema da o benzin istasyonunun hemen arkasındaydı..
Sinemanın sahibi perde niyetine kullandığı beyaz badanalı duvarı alçak tutmuş..
Sinema perdesi dikdörtgendir..
Bizim sinemanın perdesinin alt çizgisi yerden bir karış yukarıdan başlardı.. Müşterilerin oturduğu sıralar ile perde arasındaki boşluk sinema sahibinin canını sıkmış..
Bu kadar yeri neden zayi edeyim diye düşündüğünden, domates dikmiş.. Yanına börülce dikmiş..
Bu meretler de yazın alır başını gider.. Nitekim perdenin yarısı değilse bile yarıya yakını domates veya börülce fideleri ile kaplıydı..
Ayhan Işık ağabeyimiz de ister kendi namusunu kurtarsın ister vatanı, cangılda mücadele ediyor gibi dururdu..
Kötü adam yumruğu yedi mi yere yuvarlanır, otların arasında kaybolduğundan, ayağa kalkıp kalkamayacağını ilk bakışta kestiremezdik..
Tıpkı ülkeyi baştan sona etkileyecek olan büyük göç dalgalarının bütün dengeleri darmadağın edeceğini kestiremediğimiz gibi..
***
Şimdi Şakran’ın bir ucundan diğer ucu beş buçuk kilometre.. Yüzlerce yazlık ev var.. Zenginleşen köylü de yolun öte yakasındaki evlerini terk edip denize yakın yerlerde saf tutmuş..
Bereket versin ki apartman kültürü buraya girememiş.. Sebebi bilinmez.. Ama girememiş işte..
GÜNAH TEKEL’İN.
Apartman kültürünü aşağılamıyorum.. Yekten lanetliyorum.. Canımıza okuyan bu kültürdür.. Sebebi de Tekel idaresidir..
Ne âlâka demeyin..
Osmanlının “Reci” idaresi kaldırıldığında yerini “Tekel” aldı.. Tekel’in ilk işi de aktarlarda çuval içinde satılan çayı karton pakete koymak oldu..
İşte bu karton çay paketlerinin, inşaat sektörü için ilham kaynağı olması böyle başladı..
Müteahhitler “Ev dediğin de böyle bir şey zahir” deyip çay kutusuna benzeyen yapılarla donattılar memleketi..
Şakran bir veya iki katlı bahçeli evlerle dolu.. Şansına çok da yetenekli, çalışkan, yaratıcı bir Belediye Başkanı var.. Zeki Şen eski bir balıkçı, köyün kendi çocuğu..
Üç otuz paralık geliri ile Şakran’ı çiçek gibi tutuyor.. Bodrum Yarımadası’nın belediye başkanları gelip görmeli, hallerinden sıkılmalı..
***
Gelelim meşhur kol böreğine.. Otuz küsur yıldır bu sahillerde çimerim..
Komşuların, teyzelerin, köylü ablaların bir gün dahi kol böreği yaptığını görmedim..
Şimdi yazlık sinema yok.. Yerinde güzel bir dinlenme merkezi var.. Çok hoş insanlar çalışıyor.. Mekânın kapısında da “Şakran’ın meşhur kol böreği” yazısı..
Böreğin şöhreti nereden geliyor bilen yok.. Adam mı vurdu, kuru fasulyeyi mermi manyağı mı yaptı? Orası sır..
Şöhretinin sebebi bilinmiyor.. Tıpkı buraların Ege sahillerinin en eski beş yerleşme yerinden biri olduğu bilinmediği gibi..
Halikarnas Balıkçısı diye bildiğimiz Cevat Şakir’in burası için kol böreği boyunda yazılar yazdığını da duymamışlardır..
Bu kuru şöhretin boşa gitmesine gönlüm pek razı değil..
Oturacağım bir gün.. Şakran böreğini taa milattan önce iki bin iki yüz yıllarına götüreceğim..
Böreğin tepsisini Ion medeniyetinin hamarat kadınlarına yağlatacağım.. Tarifini de Cevat Şakir’e yükleyeceğim.. İçim rahatlayacak..
Kimsenin itiraz edeceğini sanmam..  (Vatan)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.