25 Kasım 2024
  • İzmir5°C

O BİR ALİAĞALI MERT SHUMPERT

ALİAĞA HABER/ ASLFATİVİ/ ALİAĞASPOR GAZETESİ/ Geçmiş sezonlarda ligimizde Efes Pilsen, Beşiktaş ve Galatasaray formaları giyen Mert Shumpert, bu sezon Aliağa Petkim’in başarısı ter döküyor. Türkiye öncesinde Fransa ve İtalya liglerinde de oynayan tecrübel

O Bir Aliağalı Mert Shumpert

02 Mart 2013 Cumartesi 23:42

o bir aliağalı

Mert Shumpert “Keşke Uçabilsem”

Mert Shumpert, kariyerinin karar aşamasında ailesine bakmak ve para kazanmak için Avrupa’yı tercih ettiğini ve NBA’yi beklemek için hiç vaktinin olmadığını söyledi. 


ALİAĞA HABER/ ASLFATİVİ/ ALİAĞASPOR GAZETESİ/ Geçmiş sezonlarda ligimizde Efes Pilsen, Beşiktaş ve Galatasaray formaları giyen Mert Shumpert, bu sezon Aliağa Petkim’in başarısı ter döküyor. Türkiye öncesinde Fransa ve İtalya liglerinde de oynayan tecrübeli oyuncunun eşi ve 2 çocuğu Amerika’da yaşıyor. Mert ise yıllardır Avrupa’da kariyerini sürdürürken sadece sahada rakipleri ile değil ailesinden uzak olmasının yarattığı duygusal zorluğu üst seviyede olan bir yaşama karşı da mücadele ediyor.

Kendisi ile sohbet etmeye başlamadan önce ilk olarak ona hangi ismi ile hitap etmemizi istediğini sorduk. Hiç tereddüt etmeden “Mert” cevabını aldık ve “Türk vatandaşlığı için yaptığım başvuru sırasında Türkçe bir isime ihtiyacım vardı. Arkadaşlarıma “Hangi ismi seçmeliyim?” diye sordum. Onlar da bana yeni mi yoksa eski bir isim mi istediğimi sordular. Bu benim için önemli, değerli ve büyük bir olaydı, ben de yeni bir isim istediğimi söyledim. Onlar da bana Mert ismini önerdiler. Böylece bu isim ile Türk vatandaşlığına geçtim. Bana böyle hitap edilmesi de hoşuma gidiyor” diyerek tecrübeli oyuncu bu ismi nasıl seçtiğini bizlere paylaştı.

 

O, kendi deyimi ile o tam bir film insanı ama kitap okumayı da çok seviyor. Öyle ki; konu kitaplardan açıldığında eli hemen çantasına uzanıyor ve bir kitap çıkartarak anlatmaya başlıyor; “Profesyonel bir oyuncu olana kadar hiçbir kitabı başından sonuna kadar okumamıştım. Ama zaman geçtikçe bu sorunu çözüp düzenli okumaya başladım. Özellikle gizemli romanları seviyorum. Jonathan Kellerman ise en sevdiğim yazar”…

İşte Türkiye’de altıncı sezonunu geçiren Mert Shumpert’ın basketbol yolculuğunda yaşadıkları ve bilinmeyen yönlerini okuyacağınız söyleşimizin detayları…

Basketbola ilk tanışmanı anlatır mısın?
Basketbol oynamaya başladığımda çok küçüktüm. Futbol ve beysbol gibi başka sporları da yapıyordum. Her türlü spor karşılaşmasını izlemeyi de çok seviyordum ama sürekli olarak dışarıda arkadaşlarımla basketbol oynuyordum. Sonra okul takımında forma giydim. Üniversitede de basketbolu devam ettirince NCAA ile beraber üst seviyelerde oynamaya başladım.

Ailen profesyonel olarak basketbol oynaman hakkında ne düşündü?
Başlarda sadece eğlenmek için ve spor olarak basketbol oynadığımı düşünüyorlardı. Ben çok sıkı çalıştım ve bu işe çok fazla zaman ayırdım. Arkadaşlarım dışarıda eğlenirken ben hep salonda antrenman yaptım. Ailem başlarda profesyonel olarak oynayıp, başarılı olabileceğimden emin olamamıştı. Açıkçası bu zamana kadar yaşadıklarımı düşündüğümde bütün yaptığım fedakarlıklara değdiğini düşünüyorum.

Evli misin?
Evet, evliyim ve iki oğlum var. Eşim ve çocuklarım New York’ta yaşıyorlar. Eğitim yönünden Türkiye’de zorlanacaklarını düşündüğümden değil ama çocuklarımın alıştıkları ortamda büyürken aileyle birlikte tanıdıkları bir çevrede olmaları istedim. İhtiyaçları olan şey buydu.

Peki, onlardan ve Amerika’dan uzakta yaşamak zor değil mi?
Evet, kesinlikle zor. Büyüdüğüm yerden, ailemden ve arkadaşlarımdan uzaktayım. Farklı bir deneyim yaşıyorum. Eşimi ve çocuklarımı özlüyorum. Gerçi İstanbul’a geldiğimde yaşamsal olarak çok zorlanmadım çünkü İstanbul küçük bir Amerika. Ne istersen var ama yine de yaşamın duygusal ve paylaşım tarafı eksik. Kolejden sonra ilk Avrupa’ya gittiğim zamanı da hiç unutmuyorum, tam bir kültür şoku yaşamıştım. Bir taraftan da Avrupa basketbolunu öğrenmeye çalışıyordum.
NCCA’de oynamak sana neler kazandırdı?
Özgüvenimi orada kazandım diyebilirim. Hep en iyilerle oynadım. Rekabet ettim ve kendimi geliştirdim.

İtalya ve Fransa’da da forma giydin. Şimdiye kadar yaşadığın şehirlerden en çok hangisi seni etkiledi?
Milano’da yaşadım ve orası çok güzeldi. İtalyan mutfağı da harikaydı. Ama yaşayıp, basketbol oynadığım şehirler içinde İstanbul gerçekten en sevdiğim şehir ve benim tek favorim.

Türkiye’de forma giydiğin diğer takımlar ile ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
İlk olarak Efes Pilsen, Beşiktaş ve Galatasaray gibi kulüplerde oynayabildiğim için çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Bütün takım arkadaşlarım harikaydı. Sonuçta yaptığımız işi eğlenceli kılan şey beraber oynadığınız insanlardır. Ben de hepsi ile çok güzel vakit geçirdim.

Üç İstanbul kulübünden sonra şimdi İzmir’desin…
İzmir güzel bir şehir, takımımı da seviyorum. Zaten oyuncuların birçoğu ile karşılıklı oynadığım için herkesi tanıyorum. Açıkçası ben artık yaşlı ve tecrübeli bir oyuncuyum ve uyum sağlamakta zorlanmıyorum.

Aliağa Petkim’in ilk yarıda sergilediği performans hakkında ne düşünüyorsun?
Ben de dahil bir çok oyuncu takıma yeni geldi. Beraber oynamayı öğrenmeye çalışıyoruz. Çok iyi bir ilk yarı geçirmedik ama berbat durumda da değiliz. Play-off’a kalmak için ikinci yarıda elimizden geleni yapacağız.

Peki, kendi performansını nasıl değerlendiriyorsun?
Bu yıl benim için profesyonel olarak oynadığım her yıldan farklı oldu. Sezon başında sakattım ve ameliyat oldum. Sahadan çok uzak kaldım. Antrenman yapmak çok zor olsa da şut çalışmalarını aksatmadım çünkü belli bir seviyede kalmam gerekiyordu. O yüzden değerlendirebileceğim bir performans şu an için yok. Şimdi sıkı çalışıp takımımızı hedefine ulaştırmak için çaba sarf edeceğim.

Sahadaki soğukkanlılığının tecrübe ile bir ilgisi var mı?
Aslında ben takım arkadaşlarını çok güldüren, eğlenceli bir oyuncuyum. Ama sahada oyuna konsantre olup işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Evet, uzun zamandır oynadığım ve tecrübeli olduğum için ne yapmam gerektiğini biliyor ve sadece işime odaklanıyorum.

İyi bir şutörsün. Seni örnek alan genç oyunculara neler önerirsin?
Bu iş çok çalışmayı gerektiriyor. Ben salonda çok zaman geçirdim ve atışlarımı mükemmelleştirmeye çalıştım. Basketbola başladığım ilk zamanlarda bazen hiçbir şutu iyi kullanamadığım oluyordu ama yılmadan, çok çalıştım. Sıkı çalışmak her zaman başarının anahtarıdır. Takımımdaki genç oyunculara da hep bunu söylüyorum.

 

Sahada yaşadığın en unutulmaz an hangisi?
Lisedeyken çok önemli bir maçta gerçekten hiç iyi oynayamamıştım ve bu beni çok üzmüştü. Yaşadığım bu üzüntü ise hayatımı değiştiren anlardan biri oldu. Oyundaki amacımı anlamıştım. Sonra üniversitede Connecticut ile çok önemli bir maç oynamıştık. Televizyonda yayınlanmıştı ve biz kazanmıştık. İnanılmaz bir taraftar vardı. O an sahada yaşadıklarımı ise hiç unutmuyorum. Hayatımdaki en önemli anlardan biriydi. Bireysel bir başarı değildi, tam bir takım çalışmasıydı. Çalışmalarımız karşılığını vermişti ve kazanmıştık.

Basketbolu bıraktıktan sonra ne yapacaksın?
Bu çok güzel bir soru. Ben artık yaşlı bir adamım ve emekli olma zamanım yaklaşıyor. Çocuklara antrenörlük yapabileceğimi sanıyorum. Gelecekte iyi bir antrenör olabilir miyim bilmiyorum ama çocuklarla işe başlamak iyi bir fikir gibi geliyor.

Burada kaldığın süre içinde Türkçeyi ne kadar öğrenebildin?
Türkiye’de herkes rahatça İngilizce konuşuyor ve bu yüzden Türkçe öğrenmek çok da kolay olmuyor. Dürüst olmak gerekirse bütün argo kelimeleri biliyorum. Genelde bunlar yeni bir dilde öğrendiğiniz ilk şey oluyor. Türkçe zor bir dil ve hiç ders almadım. Bilmem gereken şeylerin bir kısmını biliyorum, mesela bir restorana gittiğimde rahatça sipariş verebilirim.

Boş zamanlarında ne yapıyorsun?
Beni bir film insanı olarak adlandırabilirsiniz. Çok fazla film izliyorum.

Peki, en sevdiğin beş filmi sorsak?
Bu bir sıralama değil gelişi güzel söylüyorum: Rezervuar Köpekleri, Cesur Yürek, Kaçak, Matrix ve Başlangıç. Bu liste siz sorduğunuzda şu an için böyle gelişti ama her an değişebilir. Fakat Cesur Yürek her zaman listede kalacak tek film çünkü gerçekten muhteşem.

Türkiye’deki taraftar profili hakkında neler düşünüyorsun?
Çok çılgınlar ve harikalar. Hangi takım için oynarsanız oynayın bu değişmiyor. Özellikle Karşıyaka taraftarları inanılmaz. Böyle bir taraftar oyuncuya hem enerji hem de güç verir.

Eğer bir daha dünyaya gelme şansın olsaydı?
Kesinlikle müzik ile uğraşırdım, şarkı söyleyemezdim ama müzik endüstrisinin içinde olmak isterdim.

Farklı bir gücün olsaydı dünyada neleri değiştirmeye çalışırdın?
Parayı bir amaç olmaktan çıkartırdım. Herkesin parası olmasını isterdim, kimse aç ve evsiz kalmasın diye çaba sarf ederdim. Para hayatımızda bu kadar büyük bir yer kaplamamalı diye düşünüyorum. Çok parası olup da mutsuz olan insanlar var.

Dünyanın şu andaki en büyük sorunu sence nedir?
Savaşlar… Bir araya gelip sorunlarımızı konuşarak çözmeyi öğrenmeliyiz.

Şu kelimeleri duyunca aklına ilk gelen düşünceleri de bizimle paylaşır mısın?

Türkiye: Minnettarlık…

Ergin Ataman: ŞansBeni çok iyi tanımıyordu ama bana bir şans vererek Türkiye’ye gelmemi sağladı. Birçok şey onun sayesinde gerçekleşti.

NBA: Şaşkınlık… Gitmek istedim. NCAA kariyerim bittiğinde drafta giremedim. Buna şaşırmıştım ama orada da kalamazdım. Her şeyin bir sebebi vardı. Ve ben kariyerim için NBA’den vazgeçtim. Sonra ilk oğlum doğdu ve ailem için para kazanmaya başlamam gerekti, ben de okyanusu geçtim ve Avrupa’da kariyerime devam ettim.

Kitap: Okumayı seviyorum. Profesyonel bir oyuncu olana kadar hiçbir kitabı başından sonuna kadar okumamıştım. Ama zaman geçtikçe bu sorunu çözüp düzenli okumaya başladım. Özellikle gizemli romanları seviyorum. Jonathan Kellerman ise en sevdiğim yazar. Kendisi bir psikolog ve yarattığı Alex Delaware adındaki karakter ile iyi romanlar yazıyor.

Keşke: Uçabilsem, bu harika bir şey olurdu.

Türk Yemekleri: Nefis...

Marka: Jordan, Nike ve Polo.

Arabalar: Zaafım… 2-3 yılda bir değiştiriyorum. Mercedes en beğendiğim marka ama ben iri bir adamım ve şu anda Denali bir kamyonetim var.

Röportaj: Dilvin Yücebarlas
Çeviri: Buse Çeliker

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.