NİSAN AYI İHRACAT RAKAMLARI
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Türkiye'nin istihdam üretebilmesinin yolunun öncelikle güçlü bir sanayi stratejisi oluşturmasından ve tüm politikalarını üretim odaklı olarak yeniden tasarlamasından geçtiğini belirtti. Merkez Bankas
2006-05-01 23:09:47
"ENFLASYONDA HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK OLMAMASINA VE 2006'NIN İLK 6 AYINDA ENFLASYONDA HERHANGİ BİR DÜŞÜŞ BEKLENMEMESİNE RAĞMEN FAİZ İNDİRİMİNE GİDİLMESİ CESUR BİR ADIMDIR"
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Türkiye'nin istihdam üretebilmesinin yolunun öncelikle güçlü bir sanayi stratejisi oluşturmasından ve tüm politikalarını üretim odaklı olarak yeniden tasarlamasından geçtiğini belirtti. Merkez Bankası'nın faiz indirimini cesur adım olarak nitelendiren Satıcı, gelişmelerin üreticiler ve ihracatçıların gelecek adına ümitlenmesine neden olduğunu söyledi.
TİM, nisan ayı ihracat rakamlarını Dış Ticaret Kompleksi'nde düzenlediği toplantıda açıkladı. Toplantıda yaptığı konuşmasına Merkez Bankası ile ilgili değerlendirme ile başlayan TİM Başkanı Oğuz Satıcı, "Merkez Bankası Başkanlığı'nın değişim sürecinin tamamlanmasının ardından proaktif bir politika izleneceğine dair oldukça güçlü işaretler alınmaktadır. Nitekim Merkez Bankası en son yaptığı Para Politikası Kurulu Toplantısı'nın ardından faizleri çeyrek puan aşağıya çekmiştir. Enflasyonda herhangi bir değişiklik olmamasına ve 2006'nın ilk 6 ayında enflasyonda herhangi bir düşüş beklenmemesine rağmen faiz indirimine gidilmesi cesur bir adımdır" dedi.
Merkez Bankası Başkanı'nın değişimi ile birlikte bankanın ajandasının da değiştiğini kaydeden Oğuz Satıcı, "Öngörümüz bundan sonraki süreçte daha az konuşan ama daha çok iş yapan bir Merkez Bankamız olmasıdır. Topluma mesaj bombardımanı yapan değil, zaten yapması gerektiği gibi, mesajlarını piyasaya yönelik olarak veren bir Merkez Bankamız olacak. Artık konuştuklarıyla değil, yaptıklarıyla gündeme gelmeye kararlı bir Merkez Bankamız olacak. Artık gelişmelere proaktif bir politika ile cevap veren Merkez Bankamız olacak. Bu gelişmelerin hepsi biz üreticilerin-ihracatçıların gelecek adına ümitlenmesine neden oluyor. Temennimiz o yöndedir ki, bundan sonraki süreçte Türkiye'nin üreticisinin, Türkiye'nin sanayicisinin, Türkiye'nin ihracatçısının sorunlarını çözüme ulaştırabilecek stratejileri hep birlikte el ele oluşturalım. Fakat üretici-ihracatçı kesim endişelerini korumaktadır. Şu anki ruh halimizi temkinli iyimserlik olarak nitelendirebilirsiniz" diye konuştu.
"ENERJİDE TÜRKİYE'NİN YAŞADIĞI SIKINTI ORTADADIR"
Son günlerdeki Nükleer Enerji tartışmalarıyla gündeme gelen enerji konusuna da değinen Oğuz Satıcı, "Sanayi üretiminde enerji, ana girdi kalemlerinden birisidir. Üretilecek ürün ne olursa olsun mutlaka enerji kullanılarak üretilecektir. Enerji sürekliliği olmadan, yeterli ve düzenli üretimden söz edilemeyeceği gibi sürdürülebilir ekonomik büyümeden de bahsedilemez. Ne yazık ki, bugüne kadar Türkiye'nin uyguladığı enerji politikaları sanayiye olumlu bir katkıda bulunamadı. Türkiye dünyanın en pahalı enerjisini kullanan ülkeler arasına girdi. İhracatı desteklemediği gibi ithalat da cesaretlenmiş oldu. Var olduğu söylenen enerji stratejisine uygun ama farklılık gösteren taktikler de sonucu değiştirmedi. Türk sanayicisi hem vergiler, hem de enerji iç politikasının yanlışlığı sebebiyle ağır bir enerji faturası ödemek zorunda kaldı. Dolayısıyla araştırma-geliştirmeye, innovasyona, tasarıma ayrılması gereken kaynak enerjiye gitti. Türk sanayicisinin bazı enerji kalemlerindeki fiyat ve maliyet artışlarına göz attığımızda manzara açıkça ortaya çıkmaktadır. Üretimde ve ihracatta bu kadar kabarık enerji faturasını bir tarafa, rekabeti bir tarafa koyacaksınız. Rekabete ayıracağınız kaynak enerjiye gittikçe bu çetin rekabet ortamında başarılı olmak da iki kat zorlaşmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler içinde bu ağır şartlarda üretim yapan başka ülke yok" şeklinde konuştu.
Enerjide Türkiye'nin yaşadığı sıkıntı ortada olduğunu belirten Satıcı, "Bir enerji stratejimizin var olduğu söyleniyor. Ancak var olduğu söylenen bu strateji, enerjiyi dünya ortalamalarının oldukça üzerinde bir fiyata kullanan üretici, sanayici, ihracatçı ve son kullanıcı için çok da bir şey ifade etmemektedir. Bunun aksini ispatlamak ise yetkililere düşmektedir. Ne zaman ki enerjideki vergiler ve dolayısıyla fiyatlar makul seviyelere iner; ne zaman ki kış oldu diye, dıştan kaynaklanan sebepler diye sanayicinin, son kullanıcının gazı, elektriği kesilmez; ve ne zaman ki zor zamanlar için depolanmış doğal gazımız var deyip rahat nefes alırsak ancak o zaman bir enerji stratejimizin olduğunu düşüneceğiz. İş dünyası pratiktir. Karışık ve bir şey ifade etmeyen hamasi konuşmalara itibar etmez. Sonuca bakar" dedi.
Son zamanlarda nükleer enerji konusunun gündeme getirildiğini kaydeden Oğuz Satıcı, "Bu konuda alınan bir takım kararlar üzerine oldukça çetin tartışmalar yaşandı ve daha da yaşanacak. Su, rüzgr ve güneş, yeraltı kaynakları gibi oldukça zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip Türkiye'mizin bu yüksek potansiyelinin öncelikle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı olduğu açıktır. Hızla gelişen bir ekonominin enerji ihtiyacının da ona göre artacağının farkındayız. Enerji ihtiyacının artmasının çok hızlı gelişen bir durum olduğunu, buna karşılık enerji üretiminin o kadar da esnek olmadığını da biliyoruz. Ancak Türkiye'nin enerji stratejisini geliştirirken ülke içindeki kaynaklarını akılcı bir şekilde kullanmayı ön plana koyacak şekilde hareket etmesi gerektiğine inanıyoruz" diye konuştu.
"TERÖRİSTLERİN HEVESLERİ KURSAKLARINDA KALACAKTIR"
Konuşmasında terör olaylarına da değinin TİM Başkanı Oğuz Satıcı, şunları kaydetti:
"Son aylarda yeniden yaşamaya başladığımız terör olayları hepimizi haklı bir endişeye sevk etmektedir. Terör maalesef yüzyılımızın sorunu. Bu belayla başı dertte olan sadece Türkiye değil. Bu bakımdan teşhisi koyarken de, tedaviyi önerirken de aceleci olmamak mecburiyetindeyiz. Unutulmamalıdır ki, ülkemizin güvenlik güçleri eli kanlı terör odaklarına karşı giriştikleri mücadeleyi her cephede kazanmışlardır, kazanmaya da devam edeceklerdir. Elbette yeniden hızlanan şiddet sadece dış nedenlere bağlanamaz. Bununla birlikte sebepler ne olursa olsun meselenin özü nettir: Türkiye'nin ordusu ve güvenlik güçlerimiz her kayıt ve şart altında şiddet kullanan katillere hak ettikleri dersi verecektir. Milletimiz bu konuda güvenlik güçlerine her türlü desteği verecek kararlılıktadır. Teröre karşı alınan tedbirlerdeki isabet oranı ne olursa olsun, bu çözüm yöntemlerinin mucize yaratma gücü sınırlı olacaktır. Bu bakımdan ortalık durulunca acele edip 'İş çözüldü' sanmayalım. Ortalık karışınca ise 'Her şey bitti' demeyelim. Teröre nihai çözüm uzun vadeli bir stratejiyi ve çok boyutlu bir bakışı gerektiriyor. Bu boyutların önemli bir tanesi ekonomik kalkınmadır. Stratejinin bir diğer önemli boyutu da kuşkusuz Avrupa Birliği perspektifidir. Türkiye bu perspektifle ve büyük bir sabır ve iyi niyetle, teröre karşı mücadelesini sürdürmektedir. Umarız Avrupa Birliği'nin, Türkiye'nin teröre karşı mücadelesine destek olmanın yolu ve çizgisi, Fehriye Erdal olayında Belçika makamlarının izlediği anlaşılan çizgiden geçmiyordur. Terör sorununun çözümü Türkiye'de bulunacaktır ve Türkiye çözüm için yeterli kaynaklara ve kararlılığa sahiptir. Cumhuriyeti inşa etmek ve bugünlere getirmek Türk milletinin 83 yılını almıştır. Eli kanlı teröristler ise nesiller boyu süren bu mücadeleye karşı amacı belirsiz bir saldırı içindedirler. İçte ve dışta hain emelleri ile ellerini oğuşturanlar Türkiye devletinin vatandaşı ve bütün devlet birimleri ile bu mücadeledeki kararlı tutumundan asla taviz vermeyeceğini bilmelidirler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her fert devletin sağladığı imkanlardan eşit derecede faydalanma hakkına sahiptir. Bütün bunlara rağmen; vatanın birliğine ve bütünlüğüne, düzene, istikrara kastetmiş teröristlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır."
"BUGÜN 80 MİLYAR DOLARLIK BİR İHRACAT HEDEFİNE ADIM ADIM YAKLAŞIYORUZ"
Bugün 80 milyar dolarlık bir ihracat hedefine adım adım yaklaşıldığını kaydeden Oğuz Satıcı, şöyle devam etti:
"1923 yılında ihracatımız yalnızca 50 milyon dolardı. 83 yılda oldukça büyük atılımlar gerçekleştirdik, ihracatımızı dile kolay, bin 600 kat arttırdık. İşte ihracatta bugün geldiğimiz nokta, hammaddelerimize, cevherlerimize alın terlerini dökerek kattıkları değer sayesindedir. Anadolu'dan, Trakya'dan, yurdumuzun dört bir köşesinden işçilerimiz emeklerini değerlere çevirmişler, işledikleri ürünleri, yurt dışında aranan mallar haline getirmişlerdir. Büyük önder Atatürk'ün geniş vizyonu, işçilerimizi de sarmalamıştı. İhracatta olduğu gibi sendikal hareketlerdeki ilk adımlar da Atatürk'ün talimatıyla başlatılmıştı. Daha 1923 İzmir İktisat Kongresinde Türkiye Umum Amele Birliği kurulmuş ve işçiler daha o zamandan bir birlik olarak ele alınmış ve iktisat politikalarının üretilmesinde aktif birer aktör olarak kabul edilmişlerdi. Eğer Türk üreticisi-ihracatçısı bugün dünya çapında rekabet edebiliyorsa, Avrupa Birliği ülkelerinde ürünleriyle ön plana çıkabiliyorsa, kaliteli malı makul fiyata üretebiliyorsa bu Türk işçisinin el emeği, göz nuru sayesinde, işçi ve işverenin omuz omuza çektiği meşakkatlere dayanması sonucundadır. Buradan Türk işçisine, memuruna, bürokratına ve onlara destek olan, gerektiği yerde sabır göstermesini bilen eş ve çocuklarına teşekkür ediyor, tüm işçilerimizin ülkemizde 1906 yılından beri kutlanan 1 Mayıs İşçi Bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz. 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı kutladığımız bugün ne hazindir ki, işsizlik Türkiye'nin şu anda yaşadığı en büyük ekonomik ve sosyal sorundur. Bu sorunu son derece basit ve net olarak şöyle ifade edebiliriz: Türkiye'de işsizlik 2006 yılının Ocak ayında yüzde 11.8'ye yükselmiştir. Üretimi ve ihracatı cezalandıran para politikaları işsizliğin yükselmesine neden olmuş, çizilen pembe ekonomik tablolara rağmen işsizlik bırakın düşmeyi daha da artmıştır. Türkiye her yıl iş gücüne katılan 650 bin kişiye iş bulmak zorunda. Ama ne yazıktır ki, Türkiye bırakın mevcut işsizlere yeni iş sahaları açmayı, her sene iş gücüne katılan kitleye bile istihdam üretemez hale gelmiştir. Türkiye'nin istihdam üretebilmesinin yolu öncelikle güçlü bir sanayi stratejisi oluşturmasından ve tüm politikalarını üretim odaklı olarak yeniden tasarlamasından geçiyor. Üretemeyen bir ekonominin yeni istihdam olanakları oluşturabilmesi çok zor. 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı kutladığımız bugün bu tespit daha da anlamlı hale geliyor."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.