23 Kasım 2024
  • İzmir14°C

MEHMET ERİKÇİ YAZDI

Yurt içinde aziz milletimize karşı yaklaşımları ve uygulamalarıyla büyük tepki toplayan bugünkü siyasi irade, dış politikada çizdiği zikzaklar sebebiyle dünya ülkeleri tarafından ciddiye alınmamaktadır. Türkiye’yi idare edenlerin izlediği samimiyets

Mehmet Erikçi Yazdı

2007-02-27 04:33:35

UYAN TÜRKİYE'M (2)

Türk Milleti, bugün kendisine karşı samimiyeti sorgulanan bir siyasi irade ile karşı karşıyadır.

Yurt içinde aziz milletimize karşı yaklaşımları ve uygulamalarıyla büyük tepki toplayan bugünkü siyasi irade, dış politikada çizdiği zikzaklar sebebiyle dünya ülkeleri tarafından ciddiye alınmamaktadır.

Türkiye’yi idare edenlerin izlediği samimiyetsiz politikaların geri dönüşü de samimiyetsizdir.

Türkiye ile olan ilişkilerinde, Amerika samimi değildir..Avrupa değildir…İsrail, Yunanistan ve Rum kesimi  samimi değildir…

Bu samimiyetsizlik kuşatması karşısında, hala duyarsız, hala umursamaz olmak,kendini sorgulamamak, bir siyasi iktidarı ülkenin bugünü ve geleceği karşısında sorumlu yapar, suçlu yapar…

Amerika’nın Kıbrıs konusunda gösterdiği samimiyetsizlik, Irak’ta da halen devam etmektedir.

Türkiye, Irak’ın bütünlüğünü isterken, Amerika’nın Irak’ı parçalaması, samimiyetsizlikten, Türkiye’yi ‘saf’ yerine koymaktan başka bir anlama gelmez…

Bu nasıl ortak vizyondur.

Bu nasıl stratejik ortaklıktır?

Geliştirilen stratejilerdeki bütün risklere Türkiye ortak edilmekte, ama  sıra çıkarlara geldiğinde, gerçek ortakların İsrail ve İngiltere olduğu ortaya çıkmaktadır…

Türkiye, bölgede misyonunu  yaban ellere teslim eden bir ülke haline gelmiştir.

Türkiye’yi yönetenlerin ülkemizi sıradan dünya ülkeleriyle karıştırması, bu ülkenin  jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik değerine paralel bir siyaset anlayışının dışında olması, tarih boyunca bedeli ödenecek ağır faturalara bizleri mahkum edebilir.

Öte yandan Avrupa Birliği, sürekli olarak insan hakları, demokrasi ve azınlık hakları gibi kirlettiği değerleri gerekçe göstererek, Türkiye’den süreç içindeki konumunu sıradanlaştıran taleplerde bulunmaktadır.

Son olarak gündeme getirilen 301.madde üzerindeki tartışmalar, bu yönde bir fitilin ateşlenmesidir.

301.madde bir gerekliliktir..

Bilinmelidir ki,Türkiye’yi ve Türklüğü, aşağılama ve hakaret olmadıkça eleştirme hakkı zaten vardır…

Ama iş hakarete geldiğinde bizim de söyleyecek sözümüz vardır…

Gerek içeride gerekse dışarıda kimsenin Türklüğü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni aşağılama hakkı, ona hakaret etme hakkı yoktur…

Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk Milleti sahipsiz değildir.

Bu maddenin kaldırılması, bu ülkede ulusal değerlere sıkı sıkıya bağlı olan insanlarda, bir güvensizlik, bir ümitsizlik yaratmaya yöneliktir. Böylelikle, ulus devlet konusunda yegâne dayanağımız olan ulusal birliğimiz dağıtılacak, güçsüz bırakılacaktır.

Kaldı ki 301’in benzeri maddeler, hemen hemen bütün Avrupa Birliği ülkelerinin ceza kanunlarında vardır.

İtalyan Ceza Kanununun 291.maddesi, İspanya Ceza Kanunu’nun 543.maddesi, Fransa Ceza Kanunu’nun 410.maddesi, İsveç, Avusturya ve Polonya Ceza Kanunları, ulusal değerlere yapılan hakaretleri cezalandırıcı maddelere sahiptir.

Avrupa Birliği’nin 301 dayatması şu anlama gelmektedir…

Türkiye, Avrupa için İtalya, Fransa, Avusturya, İsveç ya da diğerleri gibi değerli bir ülke değildir.

301 üzerindeki dayatmaların kabul edilmesi, dolaylı olarak bu düşüncenin de kabulüdür.

Siyasi İktidarın Hırant Dink cinayetinde içine düştüğü acizlikten kurtulmak için, 301’in kaldırılmasına bir can simidi gibi sarılması da, kendisini kurtarmaya, aklamaya yetmeyecektir.

Derin Devlet’i bahane edenler, eğer samimi iseler öncelikle rahibi öldürenlerin akıbetlerinin ne olduğuna bakmalıdır.

Türkiye’nin içine düşürüldüğü bu sorunlu ve karmaşık ortamda, siyasi iradenin ‘El Kaide’ ve ‘Fuhuş Operasyonu’ gibi perdelerin arkasına gizlenmesi, ülkeyi idare edenlerin ‘nasıl ve ne kadar siyasetçi’ olduklarını da manidar bir şekilde göstermektedir.

Öte yandan Avrupa Birliği yanlısı bazı gruplar tarafından, Türkiye’nin ulusal birlik ve dayanışmaya büyük ihtiyaç duyduğu bir süreçte, uzaktan kumandalı güçlerin, etnik tartışmaları gündeme getirerek ulusal birliğimizi ve kardeşliğimizi sabote etmek istedikleri görülmektedir.

Türkiye’yi idare edenler, bu tartışmaları bırakmalıdır.

Türk milleti, sağduyusunu kullanarak bu tür tartışmaların tuzağına düşmemelidir.

Ulu Önderimizi Mustafa Kemal, “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir” diyerek bu tartışmalara yıllar öncesinden son noktayı koymuştur.

Bu vatanın, bayrağını, bütünlüğünü, bağımsızlığını savunan herkes bu tarifin içindedir.

Dolaysıyla Türk Milleti, Türkiye’yi ikinci bir Yugoslavya, İkinci bir Irak yapmak isteyenlere izin vermeyecektir.

Son günlerde gündemimize getirilen petrol yasası, Cumhurbaşkanı’nın isabetli kararıyla, yeniden görüşülmek üzere meclise iade edilmiştir.

Bir ülkenin enerji politikası, o ülkenin dış politikasında temel belirleyicidir.

Türkiye bugün enerji itibarıyla yüzde 70 dışa bağımlıdır ve yaklaşık 10 yıl sonra bu oran yüzde 80’lere ulaşacaktır.

Daha yeni, Rusya, yabancı şirketlerin 'stratejik' olarak değerlendirilen petrol, gaz ve madencilik alanlarında faaliyetini engelleyecek yasa tasarısını onaylamıştır.

Dünya üzerindeki bütün ülkeler, enerji konusunda ulusal refleksler sergilerken, siyasi iktidarın tamamen farklı bir tutum izlemesi, aslında dış politika anlamında neden ve nasıl çıkmaz sokaklara girdiğimiz sorusunun da cevabıdır.

A.B.D yılda 17 bin, Romanya 6 bin kuyu açarken Türkiye’nin ancak 40 kuyu açması, enerjideki politikasızlığın bir ifadesidir.

Irak petrollerinden sağlanan yıllık 75 milyar dolar, 30 yıl boyunca, British Petroleum, Shell, Exxon gibi A.B.D ve İngiliz şirketlerinin kasasına girecektir…

Dünya, enerjiye sahip olma savaşı verirken, Türkiye’yi idare edenler, bu yasayla sahip olduğumuz enerjiyi yabancı ellere adeta ikram etmektedir.

Bu ülkenin insanlarına değer vermeyenler, acaba petrolüne, kömürüne, diğer madenlerine de mi değer vermiyor…

Elbette ki bunun da hesabı sorulacaktır.

Bunlar ülkenin geleceği…Ülkenin teminatı..

Bu teminatı bu iktidarın, bu milletin elinden almaya hakkı yoktur, yetkisi yoktur…

Dolayısıyla, içeride ve dışarıda içine düştüğümüz üzücü gelişmelerden kurtulmanın tek yolu, öncelikle bu iktidardan kurtulmaktır.

Türkiye’nin, Türk Milleti’nin İkinci Kurtuluş Savaşı, bu iktidardan kurtulmakla başlayacaktır.

Ve Aziz Milletimiz, başlattığı bu mücadeleyi, tıpkı Mustafa Kemal gibi muzaffer bir kumandan olarak bitirecek ve makus talihini yenecektir.

Ve işte  o zaman Türkiye, yine güçlü bir devlet olarak tarih sahnesine çıkma fırsatını yakalayacaktır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur…

TÜRKİYEM TOPLULUĞU  / Aliağa Sözcüsü Mehmet Erikçi

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.