23 Kasım 2024
  • İzmir14°C

KAYBEDEN İZMİR...

Erol Maraşlı Aliağa Haber / Ege Hakimiyet Gazetesi / Demokrat Foça Gazetesi / Günaydın Ege / Alfa Tivi

Kaybeden İzmir...

06 Nisan 2014 Pazar 11:04

KAYBEDEN İZMİR…
 
Erol Maraşlı / Ege Hakimiyet Gazetesi 
 
İzmir’imiz boyozuyla, gevreği ile, Kordon boyunda rakısı-balığı ile son zamanlarda İstanbul’a ihraç ettiği  mankenleri ve güzelleri ile tanınır oldu.
 
Lümpen yığınların davranışları İzmir kültürünü, geleneğini, yaşama biçimini ve sanayisini yok etti. Rüzgârın önünde savrulan gazel gibi körfezin dalgalarıyla boğuşup duruyor…
 
İzmir bu mantalite ile kaybetmeye hep mahkûm!
 
İzmirlinin bu yozlaşmaya ve kaybetmeye karşı direnme gücü de gittikçe azalarak yok olmaya doğru gidiyor.
 
Tuzu kuru enteller / entellektüeller değil! / bundan çok memnunlar: Kordondaki restoran ya da Cafe’lerde ayaklarını uzatıp keyifle günlerini gün ediyorlar…
 
İzmir’in gerçek sahipleri ise yaş sebebiyle nesil olarak da bir bir yok olduklarından geriye sadece anı olarak kalan bir hüzün var!
 
İzmir yine kaybetti: İzmir’in kaybedeceği ta  çapulcu eylemleri sırasındakilere karşı tepkisizliklerinden  belliydi.
 
Binali Yıldırım İzmir için bir şanstı: projelerinin zekatına, ufkuna akıl erdiremeyenler yerel yönetim talebini ayakkabı kutusuna, havuza ve Ak Parti fobisine kurban ettiler.
 
Oysaki seçimler yerel yönetim için, şehrin eminini seçmek için yapılıyordu. Ak Parti karşıtları ise seçimi genel havasına sokma stratejisini ustalıkla uygulayarak seçime genel seçim havası vererek sanki kazandıklarında Tayyip Erdoğan gidecekmiş havası bastılar.
 
Bunun arkası gelecek…  
 
Gezi darbe teşebbüsü testi’nin arkasında gelen, geçtiğimiz  aralık ayı  bürokratik darbe testi; giderek 3 ncü köprü, hava alanı, kanal projesi, “rüzgar- hidroelektrik-nükler santralarla  hayır” sokak hareketleri ile dış kurgulu darbe teşebbüslerine kadar gidecek.  
 
Geçmişte bunların ağa babaları da televizyona, boğaz köprüsüne, şeker fabrikalarına, elektrik santraların karşı çıkmışlardı…
 
Türkiyede 1950 den bu yana yapılan her eser’e karşı çıkan statüko’nun esiri olan  bazı yığınlar pragmatist davranışlardan bile acizler… 
 
İzmir’de değişen bir şey olmayacak; eğer hükümet Gördes  suyunu getirmeseydi yine metal ağırlıklı suyu / geçen sefer arsenikli su idi / içmeye devam edecektik ama Gördes suyu bu sorunu ortadan kaldırdı.
 
Fakat su faturalarımıza atık su+atık su toplama bedeli+ atık su def bedeli adı altında tek hizmete üç kalem bedel alınmaya devam edilecek…
 
emlak değerleri tespitleri canınızı yakacak…
 
sanayi kuruluşlarımız genel müdürlüklerini İstanbul’a taşımaya devam edecekler…
 
sanayi sitelerimiz terk edilmiş sinema stüdyolarına dönecek…
 
Expo’yu Antalya’ya kaptıracağız…
 
üç km’lik metro’nun kalan kısmı yine zamanında bitmeyecek…
 
Trafik gittikçe arap saçına dönecek…
 
Her yağmur yağışında evleri seller basacak, arabalar suların içinde yüzecek, herkes bir kano ya da bot almak zorunda kalacak!
 
Körfez altından  metro+dört şeritli yol hayal olacak…
 
körfez köprüsü başka bahara kalacak…
 
kasaba girişlerini andıran İzmir girişleri aynı kalacak…
 
büyükşehir belediye başkanı ile ilçe belediye başkanları yine kavga edecek… ha keza meslek odaları başkanları da…
 
 
Mübarek ola!
 
“Herkes layık olduğuyla yönetilir” hükmü; ilahidir!
 
KAZANAN FETHİYE
 
Akdenizin incisi Fethiye yine kazandı!
 
Burada 1957 doğumlu genç fakat tecrübeli bir başkan var: adı Behçet Saatçı! 
 
Ülkücü.Büyük Ülküsü; kalkınmış, sanayileşmiş, turizmde yıldız olmuş, insanları tok ve mutlu, adalet terazisinin doğru tartıldığı, fabrika bacaları tüten, kendi silahını kendisi yapan bölgesinin yıldızı, kardeş ve akraba toplukların önderi büyük, Ziya Gökalp’in muasır medeniyet seviyesi diye adlandırdığı konuma gelmiş, müreffeh bir Türkiye!
 
Aynı derecede sevdalandığı Fethiye Ülküsü: İşte bu ülküdür ki; onbeş yıldır Fethiye’ye hizmeti iman derecesinde kabullenmiş ve başarmış bu genç başkan Beşkaza’yı köylükten kurtarıp herkesin imrendiği birçok Avrupa kentlerinden daha güzel bir kent haline getirdi. 
 
Birçok kurum ve kişilerin övgüsünü kazanmıştı. Ulusal gazeteler ondan sitayişle bahsediyorlardı…
 
Türkiye’nin örnek gösterilen başarılı belediye başkanları arasındaydı…
 
Tüm bunları merkezi hükümetin her belediyeye nüfus oranına göre dağıttığı kaynağın ötesinde aklını kullanıp, pratik çözümleri ve  ekibinin becerisi ile yaptı…
 
 “Fethiye Büyük ailem” parolasıyla çalıştı durdu: “Dicle’nin kenarında bir kurt gelir bir kuzuyu adli ilahi bunun hesabını Ömer’den sorar” rikkat ve inancı ile herkese eşit davrandı… çalmadı, çaldırmadı.. beyt-ül mâl’a el uzatmadı…
 
İnsanları, benim partimden-karşı partilerden ayrımına tutmadan hizmet etti.
 
Ülke bütünlüğünü, milletin bölünmez birliğini ta küçük yaştan itibaren öğrenmiş ve inanmıştı. Irk ayrımcılığına şiddetle karşıydı: O’nun için Tek Dil, tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet diyordu… bu düşüncelerini bayram tebriğine yansıttı.
 
Herkes kabullendi: tebrik panosu önünde fotoğraf çektiren bir çok kişi görüldü.
Ama çocukluğundan beri gönül bağladığı ülküsünün partisinin merkezi onu anlayamadı: ihraç etmeye kalktı!
 
O ‘da Fethiyeli’ye söz vermişti : “Size hizmetten vazgeçersem namerdim” diye.
 
Seçime katılan Tüm partilerin isteği Behçet başkanın kendi listelerinden seçime girmesiydi.  Bir çok vaad’leri elinin tersiyle itti ve, O ise Gitti; Türkiye’de oy oranı % 1’i bulmayan bir partiden aday oldu ve yine kazandı.
 
 O ilçede eski partisi 4.ncü parti oldu!
 
Aslında kazanan Fethiye ve Fethiyeliler’di 
 
Kaybedenler mi? Onu da kaybedenler düşünsün!
 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.