İZMİR'DE MEDYA ETİĞİ PANELİ
Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. Hilmi Bengi, basın etiğinin yasalarla, kanunlarla, diğer düzenlemelerle kontrol edilebilecek, çeki düzen verilebilecek bir konu olmadığını, etiğin vicdanla alakalı bir konu olduğunu belirterek, ''M
2006-09-14 21:51:08
“ MEDYA ETİĞİ “ KONULU PANEL İZMİR’DE YAPILDI
RTÜK tarafından düzenlenen “ Medya Etiği “ konulu panel , İzmir Hilton Oteli’nde yapıldı. RTÜK Başkanı Akman , panelin açılışını yaptığı konuşmada , panelin İzmir’e ayrı bir hareketlilik getireceğini söyledi.
Panelde açılış konuşması yapan İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal’da etiğin sadece medya için değil , insanlık ve kurumlar içinde önemli bir kavram olduğunu belirterek , kanun ve yönetmeliklerin dışında , yazılı olmayan kuralların toplum hayatına yön verdiğini söyledi.
Açılış konuşmalarından sonra , “ medya etiği “ konulu panele geçildi.
RTÜK üyesi Prof. Dr. Davut Dursun’un yönettiği panelde , Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. A. Bülent Göksel , İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi , Anadolu Ajansı Genel Müdürü Dr. Hilmi Bengi , Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Poyraz , Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mete Çamdereli ve RTÜK İzmir Bölge Müdürü Dr. Ebubekir Akkaymak konuşmacı olarak yer aldı.
AA YÖNETİM KURULU BAŞKANI VE GENEL MÜDÜRÜ DR. HİLMİ BENGİ: ''MEDYA ETİĞİ, BANA GÖRE GAZETECİLİK NAMUSUDUR''
Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Dr. Hilmi Bengi, basın etiğinin yasalarla, kanunlarla, diğer düzenlemelerle kontrol edilebilecek, çeki düzen verilebilecek bir konu olmadığını, etiğin vicdanla alakalı bir konu olduğunu belirterek, ''Medya etiği bana göre gazetecilik namusudur'' dedi.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Eğitim Dairesi Başkanlığı tarafından, İzmir Hilton Oteli'nde düzenlenen ''Medya Etiği'' konulu panelde konuşan Dr. Hilmi Bengi, RTÜK'ün birbirinden önemli mesleki konularda bir dizi çalışma başlattığını ifade ederek, daha önce yapılan şiddetle ilgili programın ses getirdiğini ve etkili olduğunu söyledi.
RTÜK'ün medya etiği konusundaki bu panelinin de ses getireceğini belirten Bengi, panelin bu alanda yapılacak düzenlemelerin çıkış noktası olabileceğini dile getirdi.
Etik konusunun, yasalarla, kanunlarla, diğer düzenlemelerle kontrol edilebilecek, çeki düzen verilebilecek bir konu olmadığına işaret eden Bengi, etiğin vicdanla alakalı bir husus olduğunu bildirdi. Medya etiği denildiği zaman gazetecilerin kendi vicdanlarında yaşattıkları mesleki sorumlulukların akla gelmesi gerektiğini ifade eden Bengi, şöyle dedi: ''Mesleki sorumlulukları ne kadar yaşatabiliyorsak, özümüzde duyabiliyorsak medya etiği konusunda o denli duyarlıyız demektir. Bir anlamda medya etiği, gazetecilik namusudur bana göre. Etik, ahlakla ilişkili bir kavram olmakla beraber daha çok herhangi bir mesleğin, gazetecilik mesleğinin, bu mesleği uygulayanların davranışlarının düzenlenmesi, değerlendirilmesi, kontrol edilmesi olarak tanımlanabilir. Dolaylısıyla etik, gazetecilerin eylemlerini değerlendirmektir. Bu konuda en kapsamlı düzenlemelerden biri, Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi'dir. Bu bildirge cep kitapçığı halinde meslektaşlarımıza dağıtılmıştır. Meslektaşlarımız bu bildirgeye göz attıklarında neler yapmaları gerektiği konusunda fikir sahibi olurlar.''
Basın Kanunu'nun yeni düzenlemesinin, batı ölçütlerinde çok özgür, kendi anlamında batı standartlarının ötesinde bir yasa olduğunu belirten Dr. Hilmi Bengi, kanunun amacının basın özgürlüğü ve bu özgürlüğün kullanılmasını düzenlemek olduğunu kaydetti. Türkiye'de gazetecilik faaliyetlerinin yapılmasını sağlayacak bir gazetecilik basın rejimi olduğunu vurgulayan Bengi, şöyle devam etti: ''Türkiye'de olabildiğince serbest gazetecilik düzenini ne derece kullanabiliyoruz konusunda mesele düğümleniyor. Ne yazık ki, biz bazen vur deyince öldürüyoruz. Özgürlükleri alabildiğince mahvetme konusunda bizden daha fazla ulus var mı bilmiyorum. Gazetecilik Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi, Basın Konseyi, radyo televizyon yayınlarını düzenlenen Radyo Televizyon Üst Kurulu, yaptırımları, cezalar var. Hala medya etiğini tartışabiliyorsak, o zaman genel ahlak, ulusça genel anlamda etik konusunu gözden geçirmemiz gerekir.''
''HABER AJANSLARI DAHA TUTARLI YOL İZLİYOR''
Mesleki saygınlık, güvenilirlik konusunda tartışmalar bulunduğunu, bugün Milliyet Gazetesi'nde Hasan Pulur'un da bu konuda bir yazı yazdığına dikkati çeken Hilmi Bengi, güvenilirlik noktasında haber ajanslarının daha tutarlı bir yol izlediklerini söyledi.
Haber toplayıcısı olarak görev yapan haber ajanslarının ürettikleri doğru haberler, gerçeği yansıtmadaki başarıları doğrultusunda abone bulabildiklerini ifade eden Bengi, şöyle konuştu:
''Aboneleri doğrudan kamuoyu olmadığı için ürünlerini satabilecek yer aradıkları için onların en büyük sermayeleri doğruluk ve güvenilirlik olduğu için mesleğimizde etik anlamda en yıpranmamış kuruluşlar haber ajanslarıdır. Anadolu Ajansı'na baktığımız zaman Anadolu Ajansı, 1920'de Atatürk tarafından milli mücadele sırasında kamuoyunun doğru haber ile bilgilendirmesi amacıyla kurulmuş bir kurumdur. Atatürk yayınladığı genelgesinde, doğru haberi gerekli ve zorunlu bir ihtiyaç, gereksinim olarak vurguluyor ve ülkedeki gerçekleri, doğruları hem iç, hem dış kamuoyuna iletebilecek bir kuruma ihtiyaç duyulduğunu belirterek Anadolu Ajansı'nı kurmuştur.
Ön yargıların bertaraf edilmesi bakımında milli haber ajansı olan Anadolu Ajansı kurulmuştur. Anadolu Ajansı, bugün 86 yıldır haberciliği tartışılmadan bu noktalara gelebilmişse, onun da en büyük sermayesi doğru haber vermesidir. Başlangıçtan beri, Atatürk'ün en doğru havadis, en doğru haber temel ilkesinden sapmadan yayınlarını sürdürebilmiştir.''
''MEDYANIN EN BÜYÜK GÖREVLERİNDEN BİRİ KAMUOYU DENETİMİ''
Hilmi Bengi, medyanın en büyük görevlerinden birinin kamuoyu denetimi olduğunu bildirdi. Kamunun denetim mekanizmasının içinde basına çok büyük iş düştüğünü belirten Bengi, kamuoyu denetiminin sadece halk tarafından ülkeyi idare etmek üzere seçilmiş Meclis'e gönderilmiş yasama ve yürütme organlarının temsilcilerinin denetimi olarak anlaşılmaması gerektiğini, daha genel anlamda halkın arzularının yansıtılması, halkın beklentilerinin, taleplerinin idarecilere aktarılması olduğunu kaydetti. Basının, halk adına olan gelişmelerden halkın haberdar edilmesi noktasında kamu görevi yaptığını belirten Bengi, şöyle devam etti: 'Ticari mesele gündeme geldiği zaman basın yayın kuruluşu sadece kamuoyu denetleme görevi yapan, halkı bilgilendiren, halkın haber alma özgürlüğünü karşılayan kuruluş olma boyutunu bir tarafta bırakıp, meseleye sadece ticari bir kuruluş noktasından bakarsanız o zaman medya etiğiyle ilgili bugün tartıştığımız bir çok konunun da gündeme gelmesine yol açmış olursunuz. Ne kadar ticari kuruluş olursanız olun, eğer kamu görev yaptığınız, kamunun haber alma ihtiyacını gündeme getirmek için ulvi bir görev ifa ettiğiniz gerçeğinden yola çıkar, vicdani sorumluluğu gündeme getirirseniz, etik tartışılmaz.''
Gazetecilerin olaya menfi bakmayı alışkanlık haline getirdiğini belirten Bengi, gazetecilerin takip ettiği konuyu tam ve eksiksiz olarak yansıtması gerektiğini kaydetti. Konuşmasında bir örnek de veren Bengi, şöyle dedi: ''Örneğin burada sayın Başbakan bir konuşma yapıyor, bin izleyici var. Sayın Başbakan öyle bir laf etti ki, bu bin izleyiciden 999'u Başbakan'ı alkışladı, (Yaşa, varol) sesleriyle alkışladı, bir kişi de çıktı (Yuh) diye bağırdı. Kameralarımızın hepsi 999 kişiyi saymaz, ertesi gün (yuh) diyen kişiyle ilgili bilgileri görürsünüz. Bunu bir haber olarak yansıtmaya bakalım. Haber olarak nasıl yansıtmamız gerekir, doğru habercilik nasıl olması gerekir? Sadece (Başbakan yuhalandı) diye meseleyi aktarırsanız bu dürüst, doğru gazetecilik olmaz. Sadece Başbakan (Bir konuşma yaptı, şöyle dedi ve alkışlandı) derseniz, o zaman eksik haberdir. Evet 999 kişi alkışlamıştır ama haber eksiktir. Başbakan'ın konuşmasının salonun büyük çoğunluğunun takdir gördüğünü ama bir kişinin farklı tavır geliştirdiği yansıtıyorsanız o zaman objektif habercilik yapmış olursunuz, o etik davranıştır.
Bir gazeteci önyargı, çıkar karşılığında bunu yapıyorsa, gerçekleri ters düz etmek için bir şahsa karşı farklı bir davranış geliştirme, kamuoyu oluşturmak, baskı çıkar için bunu yapmışsa o zaman ne etikten, ne ahlaktan söz edilir.''
ÖZ DENETİM
RTÜK'ün basında var olan Basın Konseyi'nin, gazetelerde var olan ''ombudsmanlık'' gibi gazetelerin öz denetimleri sağlayacak davranışların bir benzerinin yayıncılık alanında da olması yönünde çalışmalar yaptığını hatırlatan Bengi, ''Bunu sevindirici gelişme olarak görüyorum. İnşallah radyo, televizyon kuruluşları bu çerçevede adım atarlar ve böylelikle çok önemli bir gelişme sağlayacağımızı ümit ediyorum'' diye konuştu.
Hilmi Bengi, gazete yöneticilerinin yayınladıkları haber ve fotoğraflardan da haberdar olması gerektiğine işaret etti. Bir yurt muhabirinin gönderdiği bir maç fotoğrafında oynama yaparak, fotoğrafa top yerleştirdiğini, bunu ertesi gün fark ettiklerini ve o kişiyle ilişkilerini kestiklerini söyledi. Bengi, ''Anadolu Ajansı olarak temel ilkemiz haberleri objektif yansıtmak, fotoğraflarda oynama yapmamaktır. Fotoğrafta oynama yapan arkadaşımızı tespit edersek, onunla ilişkimizi gözden geçiririz'' dedi.
PROF. DR. HÜSEYİN HATEMİ
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ise, basın için özel hukuk tüzel kişiliği oluşturulması gerektiğini ifade etti. 36 yıl önce üniversitede ''Basın Ahlakı'' dersi verdiğini ve bu konuda kitap yazdığını hatırlatan Hatemi, şunları kaydetti:
''Basın ya ticaret hukuku altında çalışan holding mensupları olarak ticari hukuka uygun çalışacak, ya da özel hukuk tüzel kişiliği olarak kurulacak. Eğer 4. güç olma görevini yerine getirecekse ikinci şıkkı tercih edecek. Siyasi partiler, kooperatifler gibi kazanç paylaşma olmalıdır. Basın mensupları meslek kuruluşlarına üye olacak disiplin, meslek, ahlak kuralları olacak.''
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.