İKTİDAR GÖLGE KABUL ETMEZ!
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi / Ege Haberleri / Aliağa Haber / Foça HaberAliağa / Dikili Haber / Bergama Haber / Karşıyaka Haber/ Menemen Haber /
05 Mayıs 2016 Perşembe 16:49
İKTİDAR GÖLGE KABUL ETMEZ
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi
AK Parti'nin olağanüstü kongreye gitme kararı, kamuoyunda şaşkınlığa neden oldu.
Mutlaka hatırlıyorsunuzdur.Rusya’da Vladimir Putin ile Dimitri Medvedev örneğinde olduğu gibi Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında da bir halef-selef durumu olması bekleniyordu.
Beklenen olmadı. Erdoğan'ın belki de potansiyel tehdit olarak gördüğü Gül, adeta ters köşeye yatırılmıştı.
Erdoğan’dan boşalan koltuğa Binali Yıldırım ve Numan Kurtulmuş gibi isimlerin adı geçerken, Erdoğan, 5'inci çocuğum diye nitelediği Partisi’nin Genel Başkanlık koltuğunu sürpriz bir şekilde Ahmet Davutoğlu’na emanet etti.
O günlerde Davutoğlu’nun doğru bir tercih olmadığını savunanlar arasında bende vardım. İtiraf etmem gerekirse Ahmet Davutoğlu, beklediğimin aksine beni ve benim gibi düşünen birçok insanı da mahcup etti.
Daha önceki yazılarımda da birçok kez vurguladığım gibi Sayın Ahmet Davutoğlu, Sayın Cumhurbaşkanımıza göre çok daha vakur ve akil bir yönetici tutumu sergiledi, 20 ay süren Başbakanlığında... Elbet akademisyen kimliğinin bu yöndeki etkisi de göz ardı edilemez.
Her ne kadar kendi rızasıyla ayrıldığı deklare ediliyor olsa da, tabiri caizse birileri tarafından aforoz edildiğine inandığım Ahmet Davutoğlu’nun görevini bırakmasına üzülmediğimi söyleyemem, ama haklı gerekçeleri olduğu düşüncesiyle de aldığı bu karara son derece saygı duyuyorum.
Amacım Davutoğlu üzerinden Erdoğan’ı eleştirmek değil.
Zira ortada bir gerçek var.
Kabul etsek de, etmesek de bu başarı hikâyesinin kahramanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Kitabın ortasından konuşmak gerekirse; 2002'den süregelen bu 'Muhteşem On Dört Yıl' kuşkusuz Erdoğan’ın eseridir.
Malumunuz 2002’den bugüne kerameti kendinden menkul isimler birer birer silindiler siyasi arenadan.
AK Parti’den ayrılarak ANAP’ın başına geçen Erkan Mumcu’nun, ya da Türkiye Partisi’ni kuran Abdullatif Şener’in siyasi akıbeti ortada…
Öte yandan 11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün çevresinin yoğun ısrarına rağmen parti kurmaya cesaret edememesi de, Erdoğan’ın ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi değil midir?
Yineliyorum bu iktidar, gücünü halktan alan Sayın Erdoğan’ın iktidarıdır. Eğer AK Parti’de ( hatta bazı başka partiler de) siyaset yapıyorsanız ya onun yanında olursunuz, ya da yok olursunuz!
Ayrıca, ‘İktidar gölge kabul etmez’ sözü Türk siyasetinde yaşanan bu son gelişmeyle ile birlikte bir kez daha tecelli bulduğunun da altını çizmemiz gerekir.
Bana göre kıldan ince kılıçtan keskin bir yolda yürümekle eş değer olan iktidar hiçbir şeye benzemez! İktidar paylaşılmaz ve çift başlılığı asla kabul etmez.
Kaldı ki iktidarını korumak uğruna Kanuni’nin sevgili oğlu şehzade Mustafa’yı boğdurma vakası gibi nice iktidar çekişmelerine de sahne olmuştur tarihimiz.
Ancak, bu son gelişmeler üzerinden Erdoğan’ın hatalı olup olmadığını değerlendirmenin henüz erken olduğunu düşünüyorum.
Çünkü hamlelerini bir satranç ustasının hassasiyetinde yapan Sayın Erdoğan,bulunduğu mevkie tesadüfen gelmiş bir isim de değildir.
Aslına bakarsanız bu konuda sorgulanması gereken Sayın Erdoğan’ın ya da Sayın Davutoğlu’nun kararı değildir. Bu noktada sorgulanması elzem olan Türkiye’nin muhalefet partileridir.
İktidar Partisi yüzde 49,5 olan bir Genel Başkanı bile değiştirmeyi göze alırken, defalarca seçim kaybeden CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nda, MHP’nin ise Devlet Bahçeli’de ısrar etmesi sizce manidar değil midir?
Şimdi yeniden konumuza dönecek olursak:
Hatırlarsanız, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte kendisinden boşalan Başbakanlık koltuğuna Ahmet Davutoğlu’nu işaret etmesi, geçmişte Turgut Özal’ın Başbakanlığa getirdiği Yıldırım Akbulut’u akıllara getirmişti.
İşte o Yıldırım Akbulut, 2014 yılında Hürriyet Gazetesi’nden Turan Yılmaz’a nefis bir röportaj vermişti.
O röportaj belki de o dönemin gündem yoğunluğunda çok fazla dikkatimizi çekmemiş olabilir. Ama o başarılı röportajı bugünün penceresinden okumanın çok daha anlamlı olacağını söyleyebilirim.
13 Mayıs 2014 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nin internet sayfasında Turan Yılmaz imzasıyla yayınlanan ‘Uyum olmazsa içinden çıkılmaz’ başlıklı haberde, Türkiye’nin 20. Başbakanı Yıldırım Akbulut, satır başlarıyla şunları söylemişti:
KABULLENİRLERSE OLUR
Eğer Başbakan ve Cumhurbaşkanı kendi yetkilerini böyle kabullenir ve uyum içinde de çalışmak isterlerse bana göre bir problem olmaz. Maksat uyum içinde çalışmaksa. Ama yok, hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı ‘Halk beni seçti, yetki artık benim’ derse o zaman sürdürmek zor olur.
SORUMLULUK BAŞBAKANDA
“Siz ne kadar uyum içinde çalışmak isterseniz isteyin, bir noktaya gelince sorumluluk başbakandadır. Bizim dönemimizde yaşanan hadiselerden biri, Zonguldak’taki işçi hareketleridir. Bir ay kadar sürdü, nihayetinde Ankara’ya yürümeye başladılar. Ben işçilerle oturup anlaşma yolunu seçtim ama rahmetli Özal buna razı olmadı, tepki gösterdi. Bu, aramızda anlaşmazlığa sebep oldu.
BAZI ŞEYLERİ KABULLENMEK ZOR
Bazı şeyleri sorumluluk üstlenen kişinin kabullenmesi zor oluyor. Tabii bunlar önemli konular, diğer konularda mutedil davranılabilir huzursuzluk olmaması için. Ama bazı konularda ne kadar isterseniz isteyin pek başarılı olamazsınız. Sonuçta sorumluluk sizdedir, yani başbakanda. Sistemin gereği sorumluluk başbakandadır. Mesela, siz askeri gönderirsiniz, diyelim ki şehit olanlar oldu, onun sorumluluğunu siz taşırsınız. Hesabını da siz verirsiniz; yani hem sandık hem vicdani sorumluluktur
Gazeteci Şenol Gök'ün sıkça kullandığı bir ifadedir. Yapılan her haber tarihe düşülmüş birer nottur. Dolayısıyla aradan yüzlerce yıl geçse de kaydedilen her bir satırın önemi paha biçilmez sayılır.
Not -1- İktidar gölge kabul etseydi Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Yeni Foça ve Gerenköy eski Belediye Başkanları Osman Yurtseven ile Orhan Bora'nın ipini çekmezdi.
Not - 2- Fatih Sultan Mehmed'in bahtsız şehzadesi Cem Sultan misali... Ülkemizde nice isimler var ki, siyaset ve yöneticilik konusunda her türlü donanıma sahip olmasına rağmen önleri açılmadığı için Başbakan olma şansına sahip olamıyor.
Not: -3- Makamlar gelip geçicidir. Ama... Devlette devamlılık esastır.AK Parti'den yapılan radikal değişikliğin tezahürü ise sandıkta görülecektir.Yani son sözü müspet ya da menfi yine halk söyleyecektir.
Günü sözü: İktidarın tadını alanların önemli bir kısmı, bu konumu kaybetmemek için deri değiştiren yılanlar gibi her gün başka kimliklere bürünürler. (George Orwel)
İzmir Haberleri / Manisa Haberleri / Aydın Haberleri / Denizli Haberleri / Kütahya Haberleri / Afyonkarahisar Haberleri / Uşak Haberleri / Muğla Haberleri / Ege Haberleri /
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.