GAZALCI'NIN MUMCU KONUŞMASI
Uğur Mumcu sevgisi, onun düşüncelerine olan bilinçli bir sevgidir. Uğur Mumcu adı, tam bağımsızlığı, temiz toplumu, haksızlığa karşı başkaldırmayı, araştırmayı, adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği çağrıştırır.
2006-01-25 19:02:17
CHP DENİZLİ MİLLETVEKİLİ MUSTAFA GAZALCI’NIN UĞUR MUMCU’NUN ÖLDÜRÜLMESİNİN 13. YILDÖNÜMÜNDE TBMM’DE YAPTIĞI GÜNDEM DIŞI KONUŞMA VE İÇİŞLERİ BAKANI SN. ABDULKADİR AKSU’NUN YANITI (24 OCAK 2006)
Sözlerime başlamadan önce, 22 Ocak 2006 tarihinde yitirdiğimiz, bugün toprağa verilen değerli siyasetçi, bilim adamı, Halkçı Parti, SHP Genel Başkanı Prof. Aydın Güven Gürkan’ı saygıyla anıyor, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Sevgili milletvekilleri, gazeteci, araştırmacı, yazar Uğur Mumcu, bundan 13 yıl önce, 24 Ocak 1993’te, evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucunda katledildi. O tarihten bu yana Uğur Mumcu Vakfının önderliğinde demokratik kuruluşlar, kişiler, yurdun her bölgesinde her yıl artan ilgiyle Uğur Mumcu’yu “Adalet ve Demokrasi Haftası” etkinlikleriyle anıyorlar. Bu etkinliklerde, onun yaşamı boyunca savunduğu tam bağımsızlığı, temiz toplumu, haksızlığa karşı başkaldırıyı, araştırmayı, adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği, savaşsız ve terörsüz bir ülkeyi ve insanlığı dile getiriyorlar.
Mehmet Ali Ağca’nın yanlış bir kararla erken salıverilmesi, Yargıtay kararından sonra yeniden cezaevine konulması, Uğur Mumcu’yu ve onun savunduğu düşünceleri yeniden güncelleştirmiştir. Bu konuda toplumda oluşan büyük tepkide Uğur Mumcu’nun payı büyüktür.
Uğur Mumcu, yıllarca, tarikat-mafya-siyaset-ticaret işbirliği içinde dönen oyunları, işlenen cinayetleri bir bir yazıp ortaya koymuştur. O, bütün faili meçhul cinayetlerle ilgilenmiş, karanlık örgütlerin üzerine cesurca gitmiştir. Laik cumhuriyete sahip çıktığı, aydınlık düşüncelerinden dolayı yaşamından olan Doğan Öz, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve onlarca aydının izlerini sürmüştür yazılarında. Onun söyleyip, yazdığı birçok olaydaki gerçeğin üzerindeki giz perdesi bugün de aydınlanmamıştır. Mumcu suikastının azmettiricileri, cinayetin ardındaki bağlantılar, o günden bu yana 11 hükümet, 14 İçişleri Bakanı gelip geçmesine karşın, aydınlatılamamıştır. Tam tersine, devlet yetkisini kullanan kimi sorumlu kişiler, olayı aydınlatmamak için uğraşmış, delilleri karartmıştır. Uğur Mumcu cinayetinin de içinde bulunduğu Umut Davası, yalnızca kimi tetikçilerin cezalandırılmasıyla sonuçlanmıştır. Cinayeti örgütleyenler aydınlatılmadığı gibi, firarî sanıklarından “Cihat” kod adlı Oğuz Demir hâlâ yakalanamamıştır; yurt dışında mıdır, Türkiye’de midir belli değildir. Mumcu cinayetinden 15 yıl hüküm giyip, 5 yıl yattıktan sonra tahliye olan Mehmet Ali Tekin’in, devletten, 2 000 Yeni Türk Lirası yoksulluk yardımı aldığını yazıyor gazeteler bugün.
Değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu’nun ölümünden sonra da gerekli önlemler alınmadığı için kıyımlar, cinayetler sürmüştür. 1993’te Sivas’ta, çoğu yazar, aydın 37 can diri diri yakılmış; 1999’da Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, aynen Uğur Mumcu gibi, evinin önünde, arabasının üstüne bomba konarak; 2002’de de Dr. Necip Hablebitoğlu, yine evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürülmüştür ve daha birçok kişiler vardır böyle.
Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1995’te faili meçhul cinayetlerle, 1997’de de Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili komisyonlar kurulmuş ve raporlar ortaya konmuştur. Bu raporlarda soruşturma eksiklikleri dikkati çekmiştir. Özellikle Uğur Mumcu raporunda komisyon, soruşturmanın çok yönlü, gereği gibi yapılmadığını -AKP’li bir milletvekili arkadaşımız da bu komisyonun başkanlığını yapmıştır- soruşturmaların yeterince genişletilip derinleştirilmediği kanısına varmıştır. Soruşturmayı savsaklayan ve görev kusuru olan dönemin DGM Başsavcısı, savcısı, Ankara Valisi, tutanakta bozma ve değişiklik yapan İstanbul Emniyetindeki görevleriler hakkında inceleme, araştırma ve soruşturma için suç duyurusunda bulunulmuştur bu komisyon raporunda; ama, maalesef, sonuç değişmemiştir.
Uğur Mumcu, bilgi, belge ve araştırmaya dayanarak konuşma yazı ve onlarca yapıtıyla ölüm saçan, laik devlet yerine şeriat devleti kurmak isteyen karanlık örgüt ve kişilerin üzerine cesurca gitmiştir. Terör, mafya, siyaset, ticaret, tarikat ilişkilerini, Hizbullah, PKK terör örgütlerini; uyuşturucu trafiğini, silah ticaretini ihaleleri kimseden korkmadan, tarih, olay ve kişi adları vererek yazmıştır, söylemiştir, bu yüzden de hedef seçilmiştir.
Uğur Mumcu, öldürülmesinden bir yıl önce Berlin’de yaptığı bir konuşmada şöyle diyor: “Terör, bir insanlık suçudur; bu terör kim tarafından yapılırsa yapılsın, terörün bir tanesinden yana olmak ya da bir tanesine hoşgörüyle bakmak ya da bu olayları suskunlukla geçirmek bir insanlık suçudur” demiştir.
Uğur Mumcu sevgisi, onun düşüncelerine olan bilinçli bir sevgidir. Uğur Mumcu adı, tam bağımsızlığı, temiz toplumu, haksızlığa karşı başkaldırmayı, araştırmayı, adaleti, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği çağrıştırır.
Uğur Mumcu, insanın, kararlı ve inançlı olursa tek başına bile neler yapabileceğini gösteren bir simgedir, güzel bir örnektir. Onu, onun gibi düşünenleri sevmek, düşüncelerini yaşanılır kılmakla olanaklıdır. En azından, o uğurda yürümek ve çaba harcamakla olur.
Değerli arkadaşlar, konuşmamı, Uğur Mumcu’nun, 1975 tarihinde yazdığı, şiir gibi, bir düz yazı örneği olan “Sesleniş” adlı yazısından birkaç satır okuyarak bitirmek istiyorum. Aslında, zamanım olsa, bu “Sesleniş”i, bir gün, kısmet olursa, bütünüyle tutanaklara geçirmek isterim; ama, oradan birkaç satır okuyalım, Başkanın hoşgörüsünü daha fazla sömürmemek için.
“Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını, birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... (CHP sıralarından alkışlar)
Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun'daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege'deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu'daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul'daki, Ankara'daki işçiler, sizin için öldük. Adana'da, paramparça elleriyle, ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük.
Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Bağımsızlık, Mustafa Kemal'den armağandı bize.
Kurtuluş Savaşı'nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Asıldık ey halkım, unutma bizi...
Öfkelerini bir gün bile karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi...
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.
Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...”
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sevgili Uğur Mumcu’yu terörsüz, savaşsız özgür bir toplum için yaşamını verdiği bu halk unutmadı, unutmayacak. Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti her türlü oyuna, karanlık emellere ve engellere karşın sonsuza değin yaşayacaktır. Gerçekler, yazılarında tuttuğu ışıkla er ya da geç ortaya çıkacaktır. Aramızdan ayrılışının onüçüncü yılında seni, senden önce ve sonra yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, benden önceki iki arkadaşıma Sayın Bakanlar gelip yanıt verdi, İçişleri Bakanı da buralarda, Oğuz Demir’le ilgili -bu İran’da mı başka yerde mi, bu örgütte kimler ne duruma gelmiştir- o da belki birtakım yanıt verir, bir ölçüde burayı bilgilendirmiş olur.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı’nın yaptığı gündemdışı konuşma üzerine, İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu söz istedi. Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı tarafından Uğur Mumcu’nun öldürülüşünün onüçüncü yıldönümü hakkında yapılan gündemdışı konuşma üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hemen sözlerimin başında, birkaç gün önce vefat eden çok değerli bilim ve siyaset adamı Aydın Güven Gürkan’ı rahmetle anıyor, ailesine, yakınlarına başsağlığı ve taziyetlerimi sunuyorum.
Merhum Uğur Mumcu, yakın tarihimizde araştırmacı kişiliğiyle tanınan önemli bir gazeteci arkadaşımızdı. Anarşi ve terörün ülkemizin en önemli gündem maddesi olduğu yıllarda yaşadı. Kısa ömrünün çok büyük bölümünü, ülke meselelerine adadı. Günlük yazılarıyla ve araştırmalarıyla okuyucularına daima yeni bir bakış açısı göstermeye gayret etti. Ülkemizin sorunlarına duyarsız kalmadığı için terör konusunda da makaleler yazdı. Kendine has yorumları ve çözümler, hep ilgiyle takip edildi. Merhum Mumcu’nun da tespit ve teşhis ettiği gibi, terörün hedefi, millî birlik ve beraberliğimiz ve ülkemizin anayasal düzenini bozmaktır.O nedenle, terör örgütleri, toplumsal gerilimi daima kullanmak istemişler ve ülke istikrarını bu yöntemle bozmayı planlamışlardır. Aradan geçen uzun zaman nedeniyle, bugün artık herkes, daha serin kanlı bir biçimde geçmişte yaşanan olayları yorumlama imkanına sahiptir. Bu bakımdan, millî birlik ve beraberliğin ne denli önemli olduğunun daha rahat anlaşılmaya başlandığını zannediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; işte, millî birlik ve beraberliğimize kasteden terör grubu, toplumsal kesimleri karşı karşıya getirmek üzere, merhum Uğur Mumcu’yu hedef seçmiştir. Yitirdiğimiz değerlerin en önemlilerinden birisi, hiç şüphesiz, merhum Uğur Mumcu’dur. Gazeteci yazar Uğur Mumcu, bundan tam 13 yıl önce, 24 Ocak 1993 günü saat 13.25 sıralarında, evinin önünde park halinde bulunan otosuna bindiği esnada, önceden yerleştirilen patlayıcının infilakı sonucu, olay yerinde yaşamını yitirmiştir. Bu menfur suikastın çözülmesi için her hükümet elinden gelen gayreti göstermiş, tüm güvenlik birimleri ve ilgili kuruluşlar olayın bir an evvel çözüme kavuşturulması amacıyla her ihtimali ve ipucunu değerlendirmişlerdir.
Bu çalışmalar sonucunda yeni bir yapılanma olan ve o tarihe kadar varlığı tespit edilemeyen Tevhit-Selam terör örgütünün bu eylemi gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Soruşturma sonucunda, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi eyleminin Ferhan Özmen, Necdet Yüksel ve halen firarda olan, biraz önce Sayın Gazalcı’nın da belirttiği gibi, Oğuz Demir isimli kişilerce gerçekleştirildiği tespit edilmiştir. Bu teröristlerden Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel yakalanarak adalete teslim edilmiş, Oğuz Demir ise, maalesef, halen firardadır. Bu şahsın da yakalanması için çok yönlü çalışmalara devam edilmektedir. Bu kapsamda, adı geçen terörist hakkında, Interpol’e bağlı tüm ülkelerde aranması amacıyla, kırmızı bülten çıkarılmıştır.
Yakalanan şahıslardan Ferhan Özmen ve Necdet Yüksel, Ankara’da, Devlet Güvenlik Mahkemesinin kararıyla, Uğur Mumcu’nun öldürülmesi eylemine katılmaktan dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiştir. Yakalanan şahısların Uğur Mumcu’nun yanı sıra, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmeleri eylemlerinin de aralarında bulunduğu toplam 18 öldürme, yaralama ve bombalama eylemini gerçekleştirdikleri ifadelerinden ve ele geçen silahların yapılan kriminal laboratuvar tetkiklerinden anlaşılmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör, kimden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur, toplumsal huzura ve barışa kastetmektir. Bu nedenle, öncelikle, bütün toplumsal kesimlerin bu konuda çok açık bir biçimde tavır alması gerekmektedir. Biz, hükümet olarak daima terörü lanetliyoruz, terör örgütleriyle ciddî ve kararlı bir mücadele içindeyiz. Karanlıkta tek bir olayın kalmaması için de azamî gayret sarf ediyoruz; çünkü, biz, demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleştirilmesi için, gereken her türlü tedbiri tavizsiz bir şekilde almayı en önemli terörle mücadele yöntemi olarak benimsiyoruz. Yine, biz inanıyoruz ki, hukuk devleti ilkeleri ışığında, teknolojiyle desteklenerek, failleri kısa sürede adlî merciin önüne çıkarmak, en etkili terör mücadelesi yöntemidir. Nitekim, bu inançla hareket ederek, İstanbul’da 2003 yılında vuku bulan son terör eylemleri, saatlerle ifade edilebilecek kadar çok kısa bir süre içerisinde aydınlatılmıştır. Biz, bundan sonra da aynı kararlılıkla hareket edeceğiz, terör örgütleriyle mücadelede hiç duraksama göstermeyeceğiz. Evet, Türkiye, insan hak ve hürriyetlerine saygılı, hukuk devleti ilkelerine bağlı ve ekonomik refahı tabana yaymayı hedef olarak kabul etmiş bir ülkedir. Ne olursa olsun, bu tercihten taviz verecek de değildir. Bunun herkes tarafından da böyle kabul edilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlar, sonuç olarak sizlere şunu söyleyebilirim ki, bizim asıl amacımız, bu tür eylemleri, meydana gelmeden önleyebilmektir. Bu nedenle, istihbarat çalışmalarına da aralıksız devam edilmektedir.
Güvenlik güçlerimizin bu ve benzeri cinayetlerin aydınlanması ve önlenmesi konusundaki kararlılıklarını teyit ediyor ve bu vesileyle, Yüce Heyetinizi yeniden saygıyla selamlıyorum, ruhu şad olsun diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.