BİYODİZELCİLERDEN TSE'YE TEPKİ
"Biyodizelde bir ulusal eylem planı tatbik edilmez, bir geçiş süreci tanınmaz ise ülkemiz bir atıl biyodizel tesis mezarlığı olacaktır. Ülkemizde merdiven altı üretim devam edecek ve maalesef yağ fiyatları patlayacaktır" dedi.
2005-10-23 11:18:11
Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği (ALBİYOBİR) Genel Sekreteri Tamer Afacan, pastalarından pay aldırmama gayretindeki lobilerin, biyodizel hakkında yanlış bilgilendirme yaptıklarını belirterek, "Biyodizelde bir ulusal eylem planı tatbik edilmez, bir geçiş süreci tanınmaz ise ülkemiz bir atıl biyodizel tesis mezarlığı olacaktır. Ülkemizde merdiven altı üretim devam edecek ve maalesef yağ fiyatları patlayacaktır" dedi.
ABLİYOBİR Genel Sekreteri Afacan bugün İçkale Otel'de biyodizel üretiminde yaşanan sorunlar ve Türk Standartları Enstitüsü'nün (TSE) biyodizel standartları hakkındaki kararları hakkında bir basın toplantısı düzenledi. ALBİYODER olarak son 3 ayda biyodizelin tarımda "çarpan etkisi" yaptığı bilinciyle, il il dolaşıp, özel sektörün ve ilgili kamu kurumlarının da desteğiyle alternatif tarım ürünlerini anlattıklarını belirten Afacan, yaptıkları tüm çalışmalarda bilinçli olarak hedeflerini göstermek amacıyla "Ulusal Yakıt: Biyodizel" formatını kullandıklarını söyledi. Bu çalışmaların sonunda tarımda hareketlilik yarattıklarını ifade eden Afacan, üzerlerine düşen görevlerin tümünü yaptıklarını söyledi. Afacan, "Kamuda birbirinden ayrı çalışmalar yerine tüm ilgili birimler koordinasyon ve uyum içerisinde ortak bir çalışma sergileselerdi ve bunu da zamanında yapabilselerdi, konunun sadece 'dağıtım ve satış' ayağında olanlar konuya biraz daha global, biraz daha çevreci, biraz daha yapıcı yaklaşsalardı ve doğru örnekleri ortaya koysalardı bugün yaşananlar yaşanmazdı" dedi.
Biyoyakıtlar hakkında mevzuat çalışmalarının sürdüğünü ancak, bazı kesimlerin, mevzuat ve düzenlemelere ilişkin olarak sadece biyoyakıtların dağıtım ve satış boyutuyla ilgilendiklerini kaydeden Afacan, bu kesimlerin istekleri olmadığı takdirde gelişmelerin önünün kesilmesi için gerekli düzenlemeleri yaptırmaya çalıştıklarını öne sürdü. Olması gerekenin, kamunun ilgili birimlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının temsil edildiği 'Ulusal Biyoyakıtlar Konseyi'nin oluşturulması, biyoyakıtlarla ilgili bir eylem planının hazırlanması, çağdaş ve stratejik özellikli 'Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nun çıkarılması olduğunu ifade eden Afacan, şunları kaydetti:
"Biyoyakıtlar ve biyodizelde dünya uygulamaları incelendiğinde görülmektedir ki, konuyu bir bütün olarak ele alan, biyoyakıtlarla ilgili hedeflerde belli bir eylem planını uygulayan ve işe hammadde organizasyonu, hammadde kaynaklarını zenginleştirme ve geleneksel tarım potansiyellerini değerlendirmek ile başlayanlar başarılı olmuş, biyoyakıtların 'dağıtım ve satış' boyutunu ele alarak başlayan ülkeler ise başarısız olmuştur. Esasen pastalarından pay aldırmama gayretinde olan lobilerin dezenformasyonuyla biyodizelin mevzuat çalışmaları, maalesef ülkemizde de dağıtım ve satış boyutuyla ele alınarak başlamıştır."
Şu anda da biyodizelle ilgili yoğun dezenformasyon faaliyetlerinin sürdüğünü savunan Afacan, biyoyakıtların özellikle tarım sektöründe yoğun ilgiyle sahiplenilmesinden ürkenlerin, çareyi yüksek rakımlı mevkilerde aradığını ve abartılı, gerçek dışı ifadelerle biyoyakıtların önünü kesmeye çalıştıklarını dile getirdi. Türkiye'de yağ açığı olduğunu ve yağın 3. bin yılın en stratejik ürünü olarak kabul edildiğini belirten Afacan, biyodizel ile Türk tarımında çarpan etkisi yaratarak yağ ve küspe açığını da karşılamak istediklerini bildirdi. Afacan, "Tarımda lokomotif görevini üstlenebilmek için bir geçiş sürecine de ihtiyacımız olduğu gerçektir. Uyarıyoruz. Biyodizelde bir ulusal eylem planı tatbik edilmez, bir geçiş süreci tanınmaz ise ülkemiz bir atıl biyodizel tesis mezarlığı olacaktır. Ülkemizde merdiven altı üretim devam edecek ve maalesef yağ fiyatları patlayacaktır" şeklinde konuştu.
Enerji Verimliliği Yasa Tasarısı'ndaki "Yüzde 2 kullanım, yerli kaynakların yetmemesi durumunda ithal girdilerle karşılanması" ifadesinin taslaktan çıkarıldığını belirten Afacan, yüzde 2 kullanım zorunluluğunun Türkiye'deki biyodizelin üretimi ile ilgisi olmadığını; bu zorunluluğun, petro-yakıtların sebebiyet verdiği egzoz emisyonlarının yarattığı çevre felaketlerinin önlenmesine yönelik ve bir AB direktifi olduğunu kaydetti. Afacan, "Ekonomik kaygılarla çevre felaketlerine göz yumabilen zihniyetler, biyodizelin nasıl olur da önüne geçeriz diye çırpınmaktadırlar" dedi. Biyodizel'den Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) alınması talebini de eleştiren Afacan, atık yağların bertaraf edilerek enerjiye dönüştürülmesinde dünyanın hiçbir ülkesinde vergi alınmadığını hatta, ciddi teşvikler uygulandığını bildirdi.
"TÜRK BİYODİZELİ ÜRETİMİ BİR BAŞKA BAHARA ERTELENDİ"
2003 yılında Enerji İşleri Etüt İdaresi'nin bir müracaatla Avrupa Biyodizel Standardı EN 14214'ün Türk Standardı olmasını istediğini belirten Afacan, biyodizelin TSE'nin Petrol bölümünde ele alınmasının yanlış olduğunu ve bu çalışmaların iki yıl sonra sonuçlanabildiğini söyledi. TSE'nin 47 adet petrol ve gaz ağırlıklı kurumdan görüş istediğini ancak, EPDK hariç görüş bildirilmediğini söyledi. TSE'ye görüşlerini bildirdiklerini ancak yoğun baskılar sonucunda tarımla ilgili katılımcıların ısrarlı muhalefetine rağmen, EN 14214'ün olduğu gibi kabul edildiğini ifade eden Afacan, "Ve maalesef Türk tarımı ve atık yağlar, biyodizel üretiminde devre dışı kaldı ve Türk biyodizeli üretimi bir başka bahara ertelendi" diye konuştu. Avrupa Birliği'nin standardını hazırlarken doğal olarak kendisinde bulunan kanola yağını esas aldığını belirten Afacan, "Biz bu standardı milli bir ek olmaksızın aynen kabul ederek, kendimizde olmayan hammadde ile Türk tarımını devre dışı bıraktık" dedi.
Kanola'nın Türkiye'de yetişmesi için bdtansiyellerini değerlendirmek ile başlayanlar başarılüyük çaba gösterdiklerini ancak, Tarım Bakanlığı tarafından alternatif ürün olarak teşvik edilen soya, aspir, ayçiçeği, pamuk yağı gibi ürünlerin kullanılamayacağını belirten Afacan, bu durumun acilen tekrar değerlendirilmesi çağrısında bulundu. Amerika'da biyodizelin soya yağından yapıldığını ve araçlara zarar vermediğini belirten Afacan, "Amerika'da araçlara zarar vermezken Türkiye'de mi verecek. Dünyadaki yağ lobileri nasıl çalışır? Pazara hakim olmak için hangi metotları kullanırlar? Bunları iyi bilmek gerekmektedir. Sonuç yine dezenformasyonla insanlarımız yanıltılmış, yıllarca bekleyen standart, asıl olması gereken taraflarca tartışılmadan büyük bir aceleyle çıkartılmıştır. Konunu incelenmesi için acilen TOBB'un bur kurul oluşturması ve gerçeği tespit etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde sorumlular Türk tarımı adına töhmet altında kalacaktır" diye konuştu.
Afacan, biyodizelin sadece dağıtım ve satış ayağıyla değil, tarım, çevre, sanayi, mali ve enerji boyutuyla bir arada değerlendirilmesi gerektiğine inandıklarını belirterek, yasal mevzuatlar içerisinde, standartlara uygun üretim yapmak isteyen, ürettiği çevreci yakıtla çevre kirliliğiyle mücadele eden, Türk tarımının istikrarlı gelişimini hedeflediklerini ve biyodizel üreticileri olarak bu konuda mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini kaydetti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.