"ARTÇILAR 30 GÜN SÜREBİLİR"
İzmir'i 4 gündür sarsan depremlerle kentin yapılaşma özellikleri, riskleri en aza indirecek ve felaketlere engel olacak kentleşme önerileri, deprem senaryosu, deprem master planı hazırlanması konuları Ege-Koop'ta masaya yatırıldı.
21 Ekim 2005 Cuma 00:15
İzmir'i 4 gündür sarsan depremlerle kentin yapılaşma özellikleri, riskleri en aza indirecek ve felaketlere engel olacak kentleşme önerileri, deprem senaryosu, deprem master planı hazırlanması konuları Ege-Koop'ta masaya yatırıldı.
Ege-Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan, toplantının ardından Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Deprem Araştırma Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Zafer Akçığ ile birlikte basın toplantısı düzenledi. Kooperatif olarak deprem riskini göz önünde tutarak çağdaş ve modern uydu kentler yaptıklarını, deprem korkusuna son verdiklerini ve bu konuda Türkiye'ye öncülük ettiklerini ifade eden Aslan, "Ege-Koop'un ürettiği 20 bin konutta 100 bin kişi huzur içinde, deprem korkusu olmadan yaşamaktadır" dedi.
İzmir ve Ege Bölgesi'nin bazı illerinde son 4 gün içinde hissedilen üçü şiddetli çok sayıda depremin vatandaşta korku ve paniğe sebep olduğunu
dile getiren Aslan, bu depremlerde can ve mal kaybının olmamasını sevindirici bulduklarını söyledi. Depremle ilgili yüzeysel değil yaşamsal gerçeklerin göz ardı edilmemesi gerektiğini de vurgulayan Aslan, "Ege-Koop olarak deprem gerçeğini, bilimsel çizgide gerek kendi bünyesindeki uzmanlar, gerekse üniversite ve çeşitli bilimsel kuruluşlarla işbirliği yaparak, bu konuda da misyon üstlenmeyi kendimize görev bildik" diye konuştu.
Deprem konusunda alınması gereken önlemler, belirlenen eksikliklerin kamuoyuna iletilmesi ve eksikliklerin en kısa sürede giderilmesini sağlamak amacıyla bir dizi eylem planı hazırlamak için harekete geçtiklerini açıklayan Hüseyin Aslan, şöyle konuştu:
"17 Ağustos depreminden sonra oluşturulan yapı denetim firmalarına yönelik, mutlaka daha sıkı ve etkin kontroller sağlanmalıdır. Bu denetimin sağlıklı işlemesinin yolu 'denetleyenleri denetleyen' bir mekanizmanın kurulmasıdır. Meslek odaları, bu denetimler için ellerini taşın altına sokmalıdır. Şöyle ki; Ege-Koop olarak aldığımız duyumlarda, bazı yapı denetim firmalarının masa başında görevlerini icra ettiği, özellikle şehir dışı inşaatlarda denetim görevini sadece imza atarak yerine getirdiği şeklinde ciddi iddialar bulunmaktadır. Ege-Koop olarak bu durumun çok ciddi takipçisi olacağız."
"YAPI DENETİM FİRMALARI DENETLENMELİ"
Ege-Koop'un üç yapı denetim firmasıyla çalıştığını ve bu firmaları da titizlikle denetlediklerini belirten Aslan, İzmir'de 50, Türkiye genelinde 470 civarında yapı denetim firmasının bulunduğunu, bu firmaların sadece bulundukları kentlerde değil, çevre illerde de denetim yaptığını bildirdi. Aslan, "Denetleyenlerin de denetlenmesi lazım. Çok şirket var. Duyumlar alıyoruz; bir yapı denetim firması yüzde 25'lere varan kırımlar yapabiliyor. Hakkı, yetkisi olmadığı halde bunu yapıyor. Gayri resmi kırım olmaz, yapılacaksa yönetmeliklerle olmalıdır. Denetim şirketlerinde meslek odaları yok, üniversiteler yok. Böyle bir denetim olmaz. Sayıları her geçen gün çoğalıyor ama, denetim yok. Yüzde 25 kırım yapılıyorsa, nasıl yapılıyor? Bu sorunun cevabının verilmesi lazım" şeklinde konuştu.
Deprem sigortası bilincinin yetersiz olduğunu, İzmir'de 1999 yılında yapılan deprem senaryosunda 6.5 büyüklüğünde bir depremde yapıların yüzde 20'sinin yıkılacağının öngörüldüğüne dikkat çeken Aslan, bu binaların zaman kaybedilmeden güçlendirilmesi gerektiğini, Ege-Koop olarak devlet öncülüğünde başlatılacak çalışmalara destek vereceklerini belirtti. Aslan, okullarda deprem eğitimine önem verilmesi ve deprem için bir güç birliğinin oluşturulması gerektiğinin de altını çizdi.
Aslan, Ege-Koop'un yapacağı binaların deprem zemin etütleri ve çalıştığı yapı denetim firmalarının denetimi konusunda DEÜ ile işbirliği yapacağını açıkladı.
17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Türkiye'de deprem bilincinin geliştiğini, bu depremden önce devlet büyükleri ve üst kademe yöneticilerinde bile bu bilincin olmadığını söyleyen DEÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı ve DAUM Müdürü Prof. Dr. Zafer Akçığ ise, "17 Ağustos ders verdi, ama kötü bir ders verdi" dedi.
Depremle şaka olamayacağını, depremin yer altındaki enerjinin gelişigüzel açığa çıkması şeklinde meydana geldiğini kaydeden Prof. Dr. Akçığ, şehrin özelliklerini en iyi şekilde bilerek ona göre senaryolar üretilmesi ve şehre egemen olunması gerektiğini, mikro deprem planları yapılarak ona göre hazırlanılmasını, riskli yerlerde kent yenileme çalışmaları yapılmasını, okul ve hastaneler başta olmak üzere yapıların güçlendirilmesini, bu konuda vatandaşın da elini taşın altına sokmasını istedi. Akçığ, Ballıkuyu'daki heyelan bölgesi için hazırlanan projeyi buna örnek gösterdi.
"ARTÇILAR 30 GÜN SÜREBİLİR"
Basın mensuplarının sorularını da cevaplandıran Prof. Dr. Zafer Akçığ, 4 gündür süren depremlerin olağandışı bir olay gerçekleşmezse seyrini sürdüreceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Yaklaşık olarak bir haftayı tamamladığı gibi, 30 güne kadar ulaşabilir. 30 gün kavramını da nereden gündeme getiriyorum derseniz; 2003'de meydana gelen 5.7'lik Seferihisar depremi etkinliğini aşağı yukarı 30 gün kadar sürdürdü. Bu deprem aşağı yukarı aynı yerlerde. Bir haftadan sonra biraz daha azalacağını düşünüyorum. Tablo itibarıyla bunu söylemek mümkün. Şu anda yine gördüğüm kadarıyla, üç depremde hep aynı yerde oluştu. Bunların hepsi bir anda olsaydı; belki büyüklüğü 6.5'un üzerine geçebilirdi ki, böyle olması o yörenin, İzmir'in bir şansı oldu. Kademeli olunca büyüklükler de 6.0'ı geçemedi. İşte bu da bir şans. Çünkü biliyorsunuz, bu bölge için hep önerilen maksimum genelde olabilecek depremler 6.5 denir ama, arada bir yolunu şaşıran da oluyor. Ege Bölgesi'nde 4.5-6.5 arasında yaygın bir depremsellik türü var. Yani, Kuzey Anadolu fayına pek benzemiyor. Durup dururken 15 senede bir patlamıyor. Onun için 4.5'tan 6.5'a kadar varan ortalamalarla gidiyoruz. Hatta yoğun olarak 5.5-6.0 ortalama. Arada bir tane büyük olmaz mı? Yolunu şaşırır olur. 1970'de Gediz'de olduğu gibi 7.1'lik."
Depremlerin olmaya devam edeceğini söyleyen Prof. Dr. Akçığ, bazı ülkelerde 7.2'lik depremler olurken insanların çayını yudumlamaya devam ettiğini, Türkiye'de ise İzmir'de yaşanan büyüklüklerdeki depremlerin halkı paniğe sürüklediğini ve sokağa döktüğünü belirterek, depremlere her yönüyle hazırlıklı olmak gerektiğini belirtti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.