AKARYAKIT KAÇAKÇILIĞI YÖNTEMLERİ
Mersin Bölgesine indirilmek üzere (örneğin Tüpraş Aliağa’dan Mersin’e götürülmek üzere) alınan yakıt Antalya’da (ya da başka bir bölgede) boşaltılmakta, aynı gemiye açıkta tekrar kaçak akaryakıt doldurarak, Mersin’e Aliağa’d
2006-03-28 05:42:14
PETROL ÜRÜNLERİNDE KAÇAKÇILIK YÖNTEMLERİ :
Petrol ürünlerinde kaçakçılık ağırlıklı olarak aşağıda belirtilen şekillerde yapılmaktadır :
Akaryakıt ve petrol ürünlerinin (kara ve/veya deniz yolu ile) yurda yasa dışı yollardan sokularak satılması,
İhraç veya özel amaçlı kullanılması gereken vergisiz akaryakıt veya LPG’nin kaçak olarak yurt içinde pazarlanması,
Petrol ürünleri üzerindeki vergi farklılıklarından yararlanmak amacı ile yapılan kaçakçılık;
Solvent, baz yağ ve atık madeni yağların yasa dışı olarak akaryakıta karıştırılarak satılması,
ÖTV farkından yararlanmak amacı ile Dökme/Tüplü olarak alınan LPG’nin Oto LPG olarak satılması.
a)Akaryakıt ve petrol ürünlerinin (kara ve/veya deniz yolu ile) yurda yasa dışı yollardan sokularak satılması biçiminde yapılan kaçakçılık:
Bu şekilde yapılan kaçakçılık kara ve/veya deniz yolu ile ülkeye yasa dışı yollardan kaçak akaryakıtın sokularak ucuz fiyatla satılması şeklinde gerçekleşmektedir. Bu şekilde yapılan kaçakçılık örnekleri aşağıda gruplanarak verilmektedir:
a.1. Kara yolu ile yurda sokulan kaçak akaryakıt :
Kara yolu sınır geçişlerinde özellikle TIR ve otobüsler’in kendi ihtiyaçları için kullanmak üzere taşımalarına izin verilen azami yakıt miktarının suistimal edilerek beyan edilenden fazla miktarda yurda sokulan akaryakıtın bu bölgelerde satılması (bu tür suistimaller Kapıkule, Habur, Cilvegözü vb. hemen tüm sınır bölgelerinde yaşanmaktadır),
Yurt dışından temin edilen akaryakıtın kara yolu ile kaçak olarak sokulması (Örneğin Hatay / Cilvegözü sınırından araçlar kendi ihtiyaçlarına yetecek kadar az miktarda akaryakıt ile Suriye’ye geçiş yapıp, depolarını/yedek depoları ile birlikte doldurarak Türkiye’ye geri giriş yapmakta ve bu şekilde sokulan akaryakıt bölgede ucuz olarak saıtlmaktadır).
a.2.Deniz yolu ile yurda sokulan kaçak akaryakıt:
Çift Liman Yöntemi : Mersin Bölgesine indirilmek üzere (örneğin Tüpraş Aliağa’dan Mersin’e götürülmek üzere) alınan yakıt Antalya’da (ya da başka bir bölgede) boşaltılmakta, aynı gemiye açıkta tekrar kaçak akaryakıt doldurarak, Mersin’e Aliağa’dan geliyor gibi bir işlemle yakıtı indirmektedir. Böylece önemli miktarlarda akaryakıt kaçak olarak yurda sokulmaktadır.
Gümrüklere yapılan eksik beyan : İthalat aşamasında Gümrüklere gemide bulunan akaryakıt miktarından çok daha az beyan verilerek ithalat işlemi tamamlanmaktadır. Böylece beyan edilenden çok daha fazla akaryakıt yurda sokulmakta ve kaçak olarak satılmaktadır.
Karadeniz’den getirilerek kaçak olarak karaya indirilen benzin / motorin: Karadeniz’den, Rusya, Bulgaristan ve Romanya’dan yüklenen motorin / benzin yüklü tankerler gece Marmara, Karadeniz ve Ege’de uygun buldukları çeşitli yerlerde akaryakıtı kaçak olarak karaya indirmekte veya önce daha ufak deniz vasıtalarına aktarmakta ve bu şekilde önemli miktarda kaçak akaryakıt piyasaya sokularak ucuz fiyat veya uzun vadeler ile satılmaktadır.
b)İhraç veya özel amaçlı kullanılması gereken vergisiz akaryakıt veya LPG’nin kaçak olarak yurt içinde pazarlanması,
Türkiye karasularında yaklaşık 800.000 ton/yıl seviyesinde transit/vergisiz deniz yakıtı (bunker) işlem görmektedir. Bu miktarın önemli bir kısmının yurt dışına giden yabancı gemilere yüklenmiş gibi işlem gördüğü halde küçük kabotaj / kara sularımızda çalışan tekne, motor ve diğer deniz vasıtalarına satıldığı ve bir kısmının da karaya çıkarıldığı bilinmektedir. İlan edilen ÖTV’siz (özel tüketim vergisiz) deniz yakıtı sistemine rağmen vergi kayıt düzenine girmek istemeyen deniz vasıtası sahipleri transit amaçlı yakıtları kayıt dışı kullanmayı tercih etmektedirler.
Deniz ulaşım araçlarına satılmakta olan ÖTV’siz Deniz Yakıtları amacı doğrultusunda kullanılmayarak tekrar karada satılmaktadır. Marmara, Akdeniz ve Karadenizdeki balıkçı tekneklerine ve küçük şileplere verilen ÖTV’siz motorin’in bir kısmı tekrar karaya dönüş yapmakta ve ucuz fiyatlarlarla yeniden satılmaktadır. Irak’a götürülmek üzere yurt içinden yüklenen akaryakıt ve LPG tankerleri yükledikleri akaryakıtın veya LPG’nin bir kısmını veya tamamını güney ve güneydoğu bölgelerinde boşaltarak satmaktadırlar. Son günlerde özellikle Irak’a gönderilmek üzere hareket eden dolu LPG tankerleri yakıtın tamamını satmakta, tanker su dolu olarak sınırı geçtikten sonra tekrar kaçak akaryakıt veya LPG dolu olarak yurda giriş yapmaktadır. Benzer şekilde tankerler dolum aşamasında ağırlık yapan malzemeleri çıkararak doluma girmekte daha sonra eksiltilen ağırlığa karşılık gelen akaryakıt bölgede satılarak tankerin dolu / boş ağırlığı dengenlemeye çalışılmaktadır.
Petrol ürünleri üzerindeki vergi farklılıklarından yararlanmak amacı ile yapılan kaçakçılık:
Vergi yükü akaryakıta oranla daha az olan solvent vb ürünlerin ithal edilerek kaçak yollardan akaryakıta karıştırılmak sureti ile vergi kaybına neden olunduğu açıkça bilinmektedir. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre 2003 yılı solvent / baz yağı ithalatı 450.000 ton olarak görülmektedir. Bu miktarın ülkenin gerçek ihtiyaçlarının oldukça üzerinde olduğu, ve geçtiğimiz yıllarda 3000’e yakın değişik kuruluşun solvent vb. ithalat yaptığı basına yansıyan bilgilerde yer almaktadır. Türkiye’de bukadar çok sayıda kuruluşun bu kadar çok miktarda solvent kullanma ihtiyacında olmadığı açıktır.
Bir diğer önemli vergi kaçakçılığı konusu atık yağ / sintine geri kazanımı adı altında yapılan faaliyetlerin bir bölümünde gerçekleşmektedir. Çevre ve Orman Bakanlığının Yönetmeliği çerçevesinde işlem görmesi gereken atık yağlar piyasadan satın alınarak toplanmakta ve motorine katılmak sureti ile önemli bir vergi kaybına neden olunmakta aynı zamanda kalitesiz akaryakıt üretilerek çevre ve insan sağlığına zarar verilmektedir. Bu şekilde geçmiş yıllarda Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan lisans alan 45-50 civarında atık yağ geri kazanım firmasının bulunduğu, bu sayıya ilave olarak yine çok sayıda işletmenin yasal olmayan yollardan atık yağları motorine karıştırdığı ve böylece büyük bir vergi kaybına neden olduğu bilinmektedir. Toplam madeni yağ tüketimi 5 Milyon ton olan Avrupa’da atık yağ rejenerasyonu yapan kuruluş sayısının 10 civarında olduğu düşünüldüğünde, tüketimi 500.000 ton olan ülkemizde sayıları 50’yi geçen atık yağ işletme tesisi bulunması dikkat çekicidir.
Oto LPG – Dökme /Tüplü LPG Vergi Farklılığı ve neden olduğu kayıplar : Oto LPG ile Dökme / Tüplü LPG’deki ÖTV farkı ton başına 190$’ dır. Aynı ürünün otogaz olarak mı yoksa tüplü veya dökme olarak mı satılacağı ise tamamen LPG Dağıtım Şirketlerinin insiyatifine bırakılmış olup beyan haricinde hiçbir kontrol mekanizması yoktur. Ürünün Rafineriden alımı veya ithalatçıdan temini sırasında yapılan beyana göre farklı ÖTV tahakkuk ettirilmekte ancak ürün satış aşamasında bir anlamda isim değiştirebilmektedir. Sektörde genel olarak 150 - 200 bin tonun üzerinde LPG nin dökme ve/veya tüplü LPG olarak alınıp otogaz olarak satıldığı tahmin edilmektedir. (Örneğin toplam yıllık tüketimi 3-4 ton olan bir dökme LPG kullanıcısına kimi şirketlerin bunun çok çok üzerinde ürün satmış gibi faturalama yaparak sistemi suistimal ettiği duyumlarını almaktadır. Benzer şekilde mevcut tüp parkı çok yetersiz olan bazı şirketlerin artan oranlarda tüplü LPG satışı gerçekleştiriyor olmasıda izah edilemeyen bir durumdur. Geçmiş yıllarda hiç tüplü LPG satışı olmayan şirketlerin son dönemlerde sadece TÜPRAŞ’tan önemli miktarlarda tüplü LPG aldıkları kolaylıkla tesbit edilebilir.) Bu konu sektör temsilcileri tarafından uzun süredir şikayet konusu edilmesine rağmen henüz çözümlenememiş durumdadır. Bu konuda vergi adaleti sağlamak ve vergi kaçakçılığını önlemek üzere Oto LPG üzerindeki vergilerin diğer LPG (tüplü/dökme) ürünleri ile eşitlenmesi gerektiği görüşündeyiz. Bu uygulama sonucunda ortaya çıkacak vergi kaybı “otogaz kullanım taşıt pulu bedeli” adı altında toplanarak telafi edilebilir. (Türkiye’de otogazlı 1.2 Milyon adet araç olduğunu ve yılda 25.000 km yol kat ettiği düşünüldüğünde km başına 1.9 cent gibi izah edilebilir bir pul bedeli söz konusu kaybı fazlası telafi edecek düzeydedir.)
KAÇAK AKARYAKIT MİKTARI VE NEDEN OLDUĞU VERGİ KAYBI :
Kaçak akaryakıt miktarının kesin olarak tespiti mümkün olmamakla birlikte, özellikle benzin ve motorin tüketimleri ile otomobil sayısı arasında bir ilişki kurulmak sureti ile tüketim eksiği hesaplanabilmektedir. Söz konusu çalışmalarda Türkiye’de motorin tüketimi ile ticari araç sayısı arasında, benzer şekilde benzin tüketimi ile otomobil sayısı arasında bir ilişki kurularak fiili tüketim ile normal koşullarda gerçekleşmesi beklenen tüketim incelenmiştir.
Aşağıdaki tabloda 1996 yılındaki araç sayısı ile benzin ve motorin tüketimleri karşılaştırılmıştır. Tablodan görüleceği üzere benzin ve motorin tüketimlerindeki artış otomobil ve ticari araç satışları ile karşılaştırıldığında otomobil / ticari araç sayısındaki artışın getirmesi gereken tüketimin resmi satış rakamlarına yansımadığı ve bu ilişkinin açıkça sorgulanması gerektiği görülmektedir. (Bu amaçla yapılan detay çalışmalar ekli raporlarda sunulmaktadır.
1996 2004
Otomobil Sayısı 3.3 Milyon 5.4 Milyon
Benzin 4.25 Mily. ton 2.88 Mil.ton benzin + 1.35 Mil.Ton Benzin eşdeğeri Oto LPG
Ticari Araç Sa 1.2 Milyon (+1.0 Milyon traktör) 2.4 Milyon (1.2 Milyon Traktör)
Motorin 8.5 Milyon ton 10.7 Milyon ton
Bu yaklaşım üzerinden yapılan ve detayları ekte sunulan talep projeksiyon çalışmaları 2004 yılı sonu itibarı ile benzinlerde 1.2 Milyon ton, motorinde ise 1.5 Milyon ton civarında bir eksik tüketim / kaçak göstermektedir. Bu miktarın karşılığı olan doğrudan vergi kaybı (ÖTV ve KDV) 2.5 Milyar $ seviyesindedir.. Bu analiz son 10 yıl için irdelendiğinde ülkenin doğrudan vergi kaybının 20 Milyar $’ın üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Benzin ve Motorinin bir kısmının kaçak olarak satılması ve gerçekleşmesi beklenen tüketimin resmi kayıtlara girmemesi nedeni oluşan bu vergi kayıplarına ilave olarak;
LPG’nin, Dökme veya tüplü LPG olarak alınıp Oto LPG olarak satılmasının neden olduğu doğrudan vergi (ÖTV + KDV) kaybı,
ÖTV’siz deniz yakıtlarının karada satılmasının neden olduğu vergi kayıpları,
Yasal olmayan yollardan yapılan bu faaliyetlerin kayıt altına alınamamış olmasının getirdiği Kurumlar Vergisi kayıpları,
Kaçak akaryakıt nedeni ile oluşan haksız rekabet ile yasa dışı faaliyetlerin önlenememesinden kaynaklanan güvensizliğin neden olduğu yatırım kayıpları,
altı çizilmesi gereken ve ülkenin 2.5 Milyar $ olarak ifade edilen vergi kayıplarına ilave edilmesi gereken diğer önemli kayıplardır.
Piyasadaki kaçak akaryakıtın bir başka göstergesi ise ODTÜ PAL laboratuvarı tarafından petrol ürünlerinden periyodik olarak alınan test numunelerinin sonuçlarında görülmektedir. ODTÜ/PAL tarafından yayınlanan 2004 yılı raporunda piyasadan alınan numunelerin yaklaşık %20’sinin spesifikasyon dışı olduğu görülmektedir. Hernekadar bu uyumsuzlukların bir kısmı numune alma ve işletme hatalarından kaynaklansa da (kaçakçılık ile ilgili bire bir ilişkili olmasa bile) bu rapor kaçak akaryakıt ve solvent/madeni yağ/atık yağ ile yapılan yasa dışı karışımların neden olduğu tabloyu ortaya koymaktadır.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ :
Alınmaya çalışılan tüm tedbirlere rağmen akaryakıt kaçakçılığı ciddi boyutlarda devam etmektedir. Bugün ülkenin hemen her yerinde %15-20 iskontolarla veya uzun vadeler vermek sureti ile akaryakıt ve LPG satışları yapılmaktadır. Akaryakıtta toplam ürün (pompa) fiyatının %90’ını vergiler (ÖTV + KDV) ile rafineri çıkış fiyatının oluşturduğu düşünüldüğünde bu tür iskontoların ve uzun vadelerin normal şartlarda yapılması imkansız olup yasal olmayan faaliyetin doğrudan bir göstergesidir. Haksız rekabetin ortadan kalkması, ülke ekonomisine verilen bu büyük zararın önlenmesi için kaçak akaryakıt konusunda kararlı, planlı ve etkin bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu sorunun çözümlenmesi için önerilerimiz ise aşağıda sunulmaktadır:
Devlet birimleri arasında kaçak akaryakıtın önlenmesi için etkin bir koordinasyonun sağlanarak, planlı ve kararlı bir şekilde büyük çaplı ve organize kaçakçılık hareketlerinin üzerine gidilmesi gerekmektedir. Bu konuda özellikle son bir iki yılda alınan tedbir ve önlemlere rağmen büyük çaplı kaçakçılığın önüne geçilemediği açıkça görülmektedir.
Akaryakıt ve LPG dağıtım faaliyetleri yapan Dağıtım Şirketlerine Petrol Piyasası ve LPG Piyasası Kanunları uyarınca EPDK’dan lisans almak kaydı ile serbest ithalat yapma hakkı serbest piyasa kurallarının doğal bir sonucu olarak verilmektedir. Dağıtım şirketleri doğrudan ithalat yaparak piyasaya sunabilecekleri akaryakıt ve LPG için ÖTV ve KDV ödemekte ve bunları fiyatına yansıtarak bu vergiyi (ÖTV ve KDV’yi) tüketime sunum aşamasında tahsil etmektedirler. Dolayısı ile Dağıtım Şirketleri bir anlamda devlet adına tüketiciden fiilen vergi toplamaktadır. Ancak bu kadar önemli ve büyük miktarda vergi toplamak durumunda olan bir Dağıtım Şirketini kurabilmek için kayda değer hiç bir ön şart aranmamaktadır. Ekli raporlarda ve basında yer aldığı üzere solvent ve madeni yağ (baz yağ, atık yağ) adı altında yüz binlerce ton ithalat resmi yollardan yapılmış ve geçtiğimiz yıllarda bu amaçla binlerce işletme kurulmuş ve daha sonra bunlar izlerini kaybettirmek için faaliyetlerine son vermiş ve tekrar farklı isimler altında çalışmalarını devam ettirebilmişlerdir. Akaryakıt, madeni yağ, solvent gibi büyük çapta vergi veya vergi farkı içeren petrol ürünleri ithal izinlerinin bu şekilde faaliyet gösteren şriketlere kolaylıkla verilmemesi ve Dağıtım Şirketi Kuruluşu için belirli ve önemli bazı krıterlerin aranması gereklidir. Bu sorunun önüne geçmek üzere Petrol ve LPG Piyasası Kanunlarında değişiklik yapılarak Dağıtım Şirketi kurulması için (Bankalar Kanununda olduğu gibi) sınırlayıcı bazı özel şartların getirilmesi gerekmektedir. İthalat yapmak için getirilen şartlar zorlaştırılsa bile istenen evraklar maalesef Türkiye’de kolaylıkla temin edilebilmektedir (kapasite belgeleri vb.) Üstelik bu tür uygulamalar düzgün çalışan şirketlerin işlerini gereksiz bir bürokrasiye boğarak olumsuz sonuçlar vermektedir. Bu nedenle verildikten sonra uygulaması denetlenmeyen hiç bir ön müsaade sisteminin (geçmişte örnekleri yaşandığı üzere) başarılı olamayacağı açıktır. Hiçbir siyasi ve idari etki altında kalmadan yapılacak bu tür denetimler kaçakçılık ile ilgili eylemleri ortaya çıkarabilecektir.
Dağıtım şirketlerinin, atık yağ/ sintine geri kazanım faaliyeti yapan işletmelerin, Oto LPG / Dökme LPG alanında faaliyet yapan işletmelerin stok / satış /mali hesaplarının yakından izlenerek denetlenmesi ve hiçbir siyasi etki altında kalınmadan doğru adrese gidilmesi gerekmektedir. Son veriler göz önüne alındığında Akaryakıt Dağıtım Şirketlerinin sayısı 65, LPG Dağıtım Şirketlerinin sayısı 54, Madeni Yağ Şirketlerinin sayısının ise yüzlerce olduğu bilinmektedir. Denetim ve kontrollerin yanlızca akaryakıt /LPG / Madeni Yağ sektöründe kurumsallaşmış işletmeler ile sınırlı kalmaması ve enaz aynı etkinlikde diğer Dağıtım Şirketlerinin faaliyetlerinin, mali hesaplarının ve stok hareketlerinin yakından takip edilerek denetlenmesi gerekmektedir.
Petrol ve LPG Piyasası Kanunları uyarınca piyasa faaliyetlerinin denetim ve gözetimi Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun yetkisine verilmiş bulunmaktadır. EPDK tarafından hazırlanan ikincil mevzuatlar piyasada yapılması gereken kalite ve test denetimlerinde kullanılacak krıterleri ve piyasa denetim yöntemlerini belirlemiş bulunmaktadır. Ancak, lisanslandırma süreci henüz tamamlandığından piyasa denetim faaliyetleri başlamamış durumdadır. EPDK’nın piyasa faaliyetlerine yönelik denetim ve kontrolleri ivedilikle başlatması beklenmektedir. Bu alanda sağlanacak başarı örnekleri ve etkin denetim mekanizmaları ülkemizdeki kaçakçılığı zorlaştıracak ve asgariye indirecektir. EPDK’nın bu alanda etkin denetim mekanizmaları kurması sektörün önemli beklentileri arasındadır.
Akaryakıt ve LPG ürünlerindeki ÖTV miktarları oldukça yüksek olup eşdeğer enerjiye sahip ürünlerde önemli ölçüde ÖTV farklılığı bulunmaktadır. Benzinlerde toplam pompa fiyatının yaklaşık % 70’i, motorinde % 60’ı ÖTV ve KDV’den oluşmaktadır. Türkiye AB ülkelerinde akaryakıttan en yüksek vergiyi alan ülke durumundadır. Bu kadar yüksek vergi veya eşdeğer enerji değerine sahip ürünlere farklı ÖTV uygulanması yasa dışı faaliyetler için bir teşvik unsuru olmaktadır. Akaryakıttaki ÖTV miktarının düşürülmesi kaçağa olan eğilimi azaltacak ve faaliyetleri yasal zemine kaydıracaktır. Böylece devletin toplam vergi gelirlerinde bir azalma olmadan kaçak olarak satılan akaryakıtın kayıt altına alınması sağlanabilecektir.
Oto LPG ve Dökme/ Tüplü LPG arasındaki büyük ÖTV farkının ortadan kaldırılarak verginin eşitlenmesi gerekmektedir. Vergilendirmede adalet sağlamak üzere tüm LPG ürünlerindeki vergilerin Tüplü/Dökme vergisi ile aynı seviyeye getirilmesi önerilmektedir. Bu düzenleme sonucunda oluşacak vergi kaybı ise “otogaz kullanım taşıt pulu bedeli” şeklinde ve detayları yukarıda açıklandığı üzere telafi edilebilir. Böylece, LPG’de vergi kaybının önüne geçilecek, henüz sayısı kesin olarak bilinmeyen Türkiye’de nekadar aracın Oto LPG’li olduğu belirlenebilecek, Oto LPG kullanan araçlar “taşıt pulu” uygulaması ile kayıt altına alınabilecek ve aynı zamanda Oto LPG dönüşümü yaptırmış olan araçlar üzerinde gerekli güvenlik önlemlerini almak üzere bir denetim süreci de oluşturulabilecektir.
Gümrük / Sınır Geçişleri / Boğaz Geçişlerindeki denetim ve kontrollerin arttırılması önerilmektedir. Petrol ürünleri ile ilgili kaçakçılığın nasıl yapıldığına dair özet bilgiler bu yazımızda, detaylı raporlar ise ekte sunulmaktadır. Denetim ve kontrollerde doğru adrese gidilmesi, sık sık adres değiştiren, bu alanlarda faaliyet göstererek doğan / kapanan ve yeniden doğan şirketlerin, bu işletmeler ile ilişkisi bulunan kişilerin uzman / eğitimli kişilerce yakından izlenmesi bu tür işletmelerin faaliyetlerinin denetim altına alınması gerekmektedir.
Akaryakıt kaçakçılığı ile ilgili hukuk sürecinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi gerekmektedir. Bu suçu işleyerek yakalanan bir çok kişi ve/veya işletmenin hala faaliyetlerine devam edebilmesi, bu tür faaliyetlere yönelme eğiliminde olanlar için caydırıcı olmaktan çok uzaktır.
Bu yazıdaki ve ekli rapordaki bilgiler Akaryakıt Sektörünün içinde yaşayan şirketlerin ve onların bayilerinden edinilen bilgilerin derlenmesinden ve yorumundan oluştuğunu özellikle belirtmekte fayda görmekteyiz. yukarıda belirtilen ve ekli raporlarda sunulan bilgilerin doğru olduğuna inanmakla birlikte bunları ispat edecek resmi belgelerden yoksundur. Ancak bu konuda yaşanan sorunlar ve olaylar açıkça ortada olup kamu kurumlarınca da bilinmekte ve basında sık sık işlenmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.