24 Kasım 2024
  • İzmir6°C

0-6 YAŞIN ÖNEMİ

Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber / Dünyanın en değerli varlıkları olan çocuklarımızın yetiştirilmesi, en iyi koşulların sağlanabilmesi için bilim insanları büyük çabalar harcıyorlar.

0-6 Yaşın Önemi

26 Eylül 2015 Cumartesi 13:49

ÇOCUĞUN HAYATININ TEMELİ 0-6 YAŞINDA ATILIR!..
Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber 
Dünyanın en değerli varlıkları olan çocuklarımızın yetiştirilmesi, en iyi koşulların sağlanabilmesi için bilim insanları büyük çabalar harcıyorlar. Üniversitelerde giderek çoğalan çocuk gelişimi ve okul öncesi eğitimi bölümlerinin yaptıkları araştırmalarda yeni ufuklar açıyor. Okulların açılmasından önce okul öncesi eğitim, anne baba, çocuk konularında uzman olan Uzman Psikolojik DanışmanSelami Korkmaz ile görüştük. “Okul öncesi eğitim artık, bakım evleri mantığından uzak, bilimsel alt yapısı hazırlanmış, gelişim kriterlerine uygun bir eğitim programıyla insan hayatının temelinin atıldığı bu dönemi daha etkin hale getirilmesini sağlayabiliriz ve bunu da en iyi okul öncesinde bilimin göstermiş olduğu çerçevede gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Çünkü bu dönem ihmale gelmeyecek kadar önemli bir dönemdir” diyen Korkmaz, çocukların alması gereken eğitim, çocuklara yaklaşım, anne babaların davranışları, okul seçimi gibi konularda yönelttiğmiz sorularımızı yanıtladı:
 
Bilindiği gibi ‘eğitim’ denilince akla ilk gelen 04-06 yaş grubuna yönelik olarak “okul öncesi eğitim” oluyor. Bu uygulamada “okul öncesi eğitimin” yeri ne olacaktır? Bu konuda siz neler söylersiniz?
 
Öncelikle okul öncesi eğitim daha yakın zamanlara kadar, anne babalar çalıştığından dolayı bakabilecek kimseleri olmadığından, bakabilecek bir yere bırakmakla özdeş tutulurdu. Beklentiler de temizliği, beslenmesi ve oynatılarak zaman geçirilmesi beklenen bir yerlerin olmasıydı. Bilim çok hızlı ilerliyor. Üniversitelerde çocuk gelişimi ve okul öncesi eğitimi bölümleri artık araştırmalar yapmakta ve bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Psikoloji ve pedagoji eğitimi alan insanlar çok iyi bilirler ki bir insan hayatının temelini aslında 0-6 yaş dönemi oluşturmaktadır. En hayati süreçleri bu dönemde yaşar ve şemalarımız bu dönemde oluşur. Şimdi, sorunuza gelirsek, aslında bazı araştırmalarda insanların anne karnından itibaren öğrenmeye başladığını belirtmektedir. Bu öğrenme süreci öncelikle duyu yollarıyla gerçekleşmektedir. Daha sonraları dil gelişimiyle birlikte bu öğrenme süreci bilişsel bir süreçle desteklenir. Dil gelişiminin 4 yaşlarında olgunlaştığını da göz önüne alırsak depoda biriken bilgilerin bilişsel süreçlerle desteklenerek birleştiği kabul edilebilir. Bu bilgiler ışığında okul öncesi eğitim artık, bakım evleri mantığından uzak, bilimsel alt yapısı hazırlanmış, gelişim kriterlerine uygun bir eğitim programıyla insan hayatının temelinin atıldığı bu dönemi daha etkin hale getirilmesini sağlayabiliriz ve bunu da en iyi okul öncesinde bilimin göstermiş olduğu çerçevede gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Çünkü bu dönem ihmale gelmeyecek kadar önemli bir dönemdir.
 
BAĞLI AMA BAĞIMSIZ
Sözünü ettiğiniz konularda anne babaların tutumu ne oluyor? Ve anne babaların bu yöndeki ‘eğitimi’ nasıl sağlanıyor?
 
Anne-baba tutumları ve çocuk eğitimi direkt ilişkili bir süreçtir. Çocuk tüm davranışlarının kökeninde öncelikle anne ile sonrasında tanımlanmış baba figürüyle şekillenen bir süreçtir. Çocuk anne karnından itibaren anneye bağlanma gerçekleştirir, anne çocukta tüm yaşamı için doğru bağlanma modellemesi gerçekleştirirse yaşamında tutarlı, yaşamla ve kendiyle barışık, mutlu birey olma şansını kazanmış olur. Bilindiği üzere Prof. Dr. Üstün Dökmen bağımlı ya da bağlı birey ayırımını yapmaktadır. Birey çocukken bağımlı olması öğretilirse bağımlı olur. Bağlılık öğretilirse bağlı ama bağımsız olur. Biz eğitimde ailesine, çevresine, milletine bağlı ama bağımsız birey yetiştirme amacı güden bir kurumuz.   Bu tamamen ebeveyn tutumlarına ilişkin bir süreci kapsadığından aile eğitimleri de bizim için önemli hale gelmektedir. Modern hayat içerisinde birey o kadar çok dağılır ki zaman zaman bildiklerini bile pratikte yaşama fırsatını kendine vermez. Biz bu bilgileri hatırlatıcı durumda bir eğitim süreci gerçekleştirirken,  eğitimin önemli bir işlevinin ebeveynlerin eğitiminden geçtiğinin farkında olarak çocuklarımıza yaklaşırız. Her yıl uzmanlar tarafından ailelere yönelik hazırlanan eğitim programlarının yanında, eğitim içerisinde dinamik olarak müdürlerimiz ve psikologlarımız her an çocuklarımızın gelişimlerini takip ederken bir taraftan da velileri bilgilendirme ve onların eğitim süreçlerindeki tutumlarına ilişkin farkındalık oluşturmasına, tutumlarındaki ihmallerin ortadan kaldırılması sağlanmaya çalışılır.
 
TERCİHİ ÇOCUĞA BIRAKIN
Sizin de içinde bulunduğunuz Prof. Dr. Üstün Dökmen Yaşam Boyu Gelişim ve Eğitim Akademisi Küçük Şeyler Anaokullarında “suflörsüz bir eğitim” uygulaması var. Bu uygulamaları nasıl yaşama geçiriyorsunuz?
 
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Kültürümüz ve ülkemizin eğitim sistemi, çocuklarımızı büyüme, gelişme ve eğitim sürecinde suflörlük yaparak yetiştirmeye yatkındır. Hatta bunda bazen o kadar ileri gideriz ki zaman zaman dayanamayıp çocuklarımızın yerine sahneye biz fırlarız. Suflör kullanmadan yaşamayı öğrenen çocuklar, suflör kullanmayan liderler olarak ülkemize katkıda bulunacaklarına inanıyoruz”  ifadesinden yola çıkıyoruz.
Sufleyle büyüyen çocuklarımızın nerede, nasıl ve ne demen gerektiğini ben söylerim onun dışında hiçbir şey yapmamalısın mesajını alırlar. Bu eğitimle yetişen çocuklar; sufle gelmediğinde ne yapacaklarını bilmeyen çocuklar haline gelir. Biz eğitimde çocuğa nasıl davranması gerektiğini değil, seçenekler oluşturmasını ve bunlardan birisini seçerek denemesini sağlamaya çalışıyoruz. Birey, deneyimlediği davranışı hayatında doğruyu ve işlevsel olanı bulmasına yardımcı olur. Şimdi teyze eğer çocuğa bir birey gibi davranabilirse çocuk zamanla yetişkinlerle merhabalaşmanın samimiyetine ve sevecenliğine inanırsa, yani modeller samimi ve içten olurlarsa, “KÜÇÜK İNSANLAR”  zaten bunu yaşamlarının içine dahil ediyorlar. Önemli olan ne söylemesi gerektiğini söylemek değil, nasıl yaşanıldığını ona göstermek ve tercihi ona bırakmaktır. Bu onu kendine daha güvenen ve ilişkilerinde daha sağlıklı davranan bir birey olma fırsatını sağlar. Eğitimde amacımız çocukları yetişkin dünyasına dahil etmek değil, her daim ihtiyacımız olan çocuksu değerleri ihmal etmeden büyüyen çocuklarımızı kendilerini ihmal etmeden insani değerleri tanıtmak ve toplumda yaygınlaşmasını sağlamaktır. Kültür bir değerler sistematiğidir, bu toplumun fertleri olan KÜÇÜK İNSANLAR’ı bu değerlerin farkında olan bireyler olarak topluma kazandırmak istiyoruz. Bunun içinde okul öncesi eğitimde ülkede bir bütünlük içinde güvenilir, saygın ve bilimsel temelli bir programı yaygınlaştırmış bulunuyoruz. Bakım evi mantığında gelişen bir okul öncesi eğitimini artık bilimsel bir temelde ihmale gelmez bir dönem olduğunun bilincinde olarak, şekillendirip çocuklarımızın ve toplumumuzun hizmetine sunmuş bulunmaktayız. 
 
Okulunuzun kuruluşundan bu yana geçen süre içinde çocuklara vermek istediklerinizi, “suflörsüz bir eğitim” amacını gerçekleştirdiğinize inanıyor musunuz?
 
Bu sorunuza 2013-2014 eğitim yılının mezuniyet töreninde çocuklarımızdan alıntılar yaparak diplomalarını vermiştik. Hatırladığım bir iki tane alıntıya vurgu yapmak isterim. Çocuklarımızdan; T. D. Zaman konusu işlenirken şöyle tanım yapıyor; “bugün dünün yarınıdır.” bir başka çocuğumuz; A. K. “ben okulda resim öğrendim, kardeşime anlattım kardeşim ressam oldu” şimdi bu alıntılar bakın yeterince suflörsüz eğitim görürsünüz. Bunlar onlara öğretilmedi yalnızca ilişki kurmaları sağlandı. Evet; 2006 yılında yolculuğuna çıkan küçük şeyler anaokulları suflörsüz bir eğitimi gerçek anlamıyla uygulayan kurumlar olmuştur. Biz Bornova Küçük Şeyler Anaokulu da bunun en bariz örneğidir. 7. yılımızda aldığımız geri bildirimlerle bunu çok net şekilde görüyoruz.
 
YAPARAK VE YAŞAYARAK ÖĞRENME
Sizin de TC MEB’e bağlı olarak eğitimde uyduğunuz bir program var. Bu programın dışında sizin uyguladığınız sistemler ve eğitim programları var mı?
 
-MEB temel amaçları yanında birçok değişik programda destekleyici eğitsel programlarımız mevcut. Temel kazanımlar noktasında milli eğitim müfredatının yanında;
Proje Tabanlı Eğitim,
Montessori Eğitim,
Emilio Reggio Eğitimi,
GEMS (Great Explaorations in Math and Science) – Matematikte ve Fende Büyük Araştırmalar,    
Gibi yaklaşımlar yanında öncelikle modern eğitimin gereklilikleri ve teknoloji (akıllı tahta- projeksiyon- aplikasyon) kullanımıyla süreci güçlendiriyoruz. YAPARAK VE YAŞAYARAK ÖĞRENME kalıcı bir öğrenmedir, yaratıcı bir öğrenmedir. Biz çocuklarımıza kalıcı ve yaratıcı bir öğrenmeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bunu da Eklektik bir yaklaşımla gerçekleştiriyoruz.
 
Okul öncesinde temel gelişim özellikleri;
Psikomotor gelişim,
Özbakım gelişimi, 
Sosyal duygusal gelişim,
Dil gelişimi,
Bilişsel gelişim, 
Bu gelişim özelliklerini yaş grupları açısından en üst düzeye çıkarmaya çalışıyoruz. Bunun dışında temel kazanımları yarım günlük kulüpler açısından, İngilizce eğitimi ile destekliyoruz. Bunun dışında çocuklarımızı her gün bir branş etkinliğiyle buluşturuyoruz. Seramik Eğitimi, Resim Eğitimi, Denge Hareket Eğitimi, müziğin temeli olan Orf Eğitimi.
 
Küçük Şeyler Anaokulu Rutinleri; Göster Anlat Bakalım, Küçük Şeyler Uçurtması, Oyuncak Günü, Araştırıyorum Öğreniyorum, Kitap Günü gibi her gün bir etkinlikten oluşur. Psikolog tarafından tam zamanlı duygusal gelişim takibi, önleyici psikolojik hizmetler ve davranış gelişimi desteği programımızda bulunan diğer öğelerdir. Duygu köşesi uygulamalarımız, çocuklarda kendini ifade edebilme ve psikolojik düğümler oluşmasını engellemede öncülük edebileceğini gözlemlediğimiz uygulamalarımızdandır.
 
ANAOKULU EN DOĞRU ADRESTİR
Okul Öncesi Eğitime başlayacak çocukların anne-babaları anaokulu seçiminde nelere dikkat etmelidir? 
 
Anne-babalar için zor bir karar süreci olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Dünyada onlar için en değerli varlıklarını bilmedikleri bir yere, bilmedikleri insanlara ilk defa teslim ediyor olmaları onlar için çok zor. Dolayısıyla güven ilişkisi en önemli boyut. Çocuklar, bağlanma duygusunu anne üzerinden geliştirdiklerinden, anne yeterli düzeyde güven geliştiremezse çocuğun okula istekle gitmesi zorlaşıyor. Dolayısıyla; anne-baba akıllarındaki tüm soruları kurumun yetkililerine sormalı ve cevaplarının tatmin edici olup olmadığına odaklanmalılar. 
 
Okulun Güvenli bir yer olup olmadığını kontrol etmeli, güvenlik tedbirlerinin yeterli olup olmadığına bakmalılar. Çocukların güvenli bir zeminde yeterli düzeyde personelle işleyişin sürdüğünden emin olmalılar. 
 
Okulun Sağlık ve hijyen koşullarının yeterli düzeyde olup olmadığı kontrol edilmeli, bunlarla ilişkileri yeterli ve bilinçli personelle çalışıp çalışmadığı kontrol edilmeli.
Anaokulu yalnızca bir bakım evi mi? Yoksa bir eğitim kurumu mu? Eğitim içerikleri yaş grubu özelliklerini kapsıyor mu? Uzmanların gözetiminde bir program uygulanıyor mu? Ne tür programlar uygulanıyor? Bunlar popülist bazı programlar mı? Yoksa bilime temelli, çocukların ihtiyaçlarına cevap veren, gelişimlerini en üst düzeye çıkarmaya çalışan, hem hayata hem de eğitim öğretim hayatına hazırlayan bir program olup olmadığını kontrol eden sorular merkezinden okul incelenmeli.
Anne-baba bu kriterleri göz önünde bulundurarak, duyguları ve mantıklarının ortak bir noktada buluştuğu yer, okul en doğru adrestir. 
 
SELAMİ KORKMAZ KİMDİR?
1979 Erzurum doğumludur. İlk ve Orta Öğrenimini İzmir ve Erzurum'da bulunan farklı okullarda tamamlamıştır. 1996 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünde lisans eğitimine başlamıştır. 2000 yılında bölümünden mezun olarak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde Rehber Öğretmen olarak göreve başlamıştır. 1O yıllık süreçte Türkiye'nin farklı illerinde görev yapmıştır. 2006 yılında Mersin Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde "Depresyon " üzerinde yüksek lisansını tamamlamıştır.
2008 yılında Küçük Şeyler ailesine katılarak İzmir Bornova Küçük Şeyler Anaokulunu Ziya Delikaya ile birlikte kurmuştur. İzmir Yönder Okulları Kurucu Müdürlüğü ve 2010 / 2011 Eğitim - Öğretim Döneminde Bornova Küçük Şeyler Anaokulu'nda okul Müdürlüğü görevini üstlenmiştir.
Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.