KUŞ gribi nedeniyle tavuk ve kırmızı et tüketiminden kaçan vatandaşlar, balığa yöneldi. Her kurban bayramında düşen balık tüketimi, bu yıl tavan yaptı. Son günlerde balık satışlarında yüzde 30 artış yaşanırken, aynı tedirginliği yaşayan Avrupa ülkeleri de Türkiye’den balık ihracat talebini artırdı.
”Aliağa’ya Balığı Sevdiren adam” olarak tanınan Aliağa Balıkçılık ve Aliağa Balıkevi Sahibi Dursun Yazıcı, Türkiye genelinde kuş gribinden ölümlerin yaşanması üzerine vatandaşların balık tüketimine yöneldiğini söyledi. Her kurban bayramında balık tüketiminin azalmasına rağmen bu yıl bunun tersini yaşadıklarını belirten Balıkçı Dursun Yazıcı, “Önceki yıllara göre talep yaklaşık yüzde 30 oranında arttı. Kuş gribinin ortaya çıktığı ekim ayından sonra zaten tüketimin artacağını tahmin ediyorduk. Bu nedenle Balıkçılık sektöründe son 35 yılın en büyük hasadı gerçekleştirildi. Bu hasadın da yüzde 90’ı satılmış durumda. Özellikle palamut, çinekop ve lüferde son yılların hasat rekoru kırıldı. Balıkçılıkta bereketli bir yıl oldu” dedi.
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN BALIK
Balığın, kuş gribinden etkilenmeyecek et türü olduğuna işaret eden Dursun Yazıcı, bundan sonraki süreçte de halkın balık tüketiminin daha da artmasını beklediklerini kaydetti. Deniz balığına çok talep olduğuna işaret eden Yazıcı, tüketiciye seslenerek “Sağlıklı ve zinde bir yaşam için balık yiyin” dedi.
Aliağa Balık Evi'nin sahibi balıkçı Dursun Yazıcı halkın balık bolluğu nedeniyle çok ucuza balık ihtiyacını karşıladığını belirterek, “Her sabah denizden dönen balıkçılar Foça ve Çandarlı gibi balık merkezlerinin ortasında bulunan Aliağalılara taze ve ucuz balık yediriyor. Sayıları az olan, Aliağa'nın balık gereksinimine ve çeşitliliğine cevap veremeyen gırgır teknelerinin çoğalması gerekiyor. Şu anda Aliağa'da 5-6 tekne var. Her sabah günün erken saatlerinde Foça ve Çandarlı'dan takviye yaparak, Aliağa'daki balık fiyatlarının yükselmemesi ve vatandaşın balık yeme alışkanlığı edinmesi için elimizden geleni yapıyoruz" diye konuştu.
BALIK YEMEK BİR SANATTIR
Türkiye denizlerinde yaşayan balıkların nasıl tüketilmesi gerektiği ile ilgili Aliağa Balık Evi’nin sahibi Balıkçı Dursun Yazıcı, şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Balıkçı tezgahlarını süsleyen çeşitli tür ve boydaki balıkların her birinin kendine has lezzet mevsimi ve pişirme tekniği bulunuyor. Protein, madeni tuzlar, mineraller ve vitaminler açısından zengin olan balık, yılın on iki ayı av verirken, ızgaradan fırına, buğulamadan tavaya kadar birçok şekilde de pişirilebiliyor.”
“Az karbonhidrat içermesinin yanı sıra madeni tuzlar ve mineraller açısından da dikkat çeken balık, protein açısından son derece faydalıdır. Bol miktarda fosfor, kalsiyum, iyot ve flor içeren balık etinde A, B1, B2 ve D vitaminleri de bulunuyor. Beyaz etli balıkların sindirimi, siyah etlilere nazaran daha kolaydır. Jelatin içerdiklerinden haşlamaya elverişli bu balıkların tavası, ızgarası, yağlı oldukları mevsimlerde de yapılıyor. Türkiye denizlerindeki barbunya, tekir, levrek, kefal, lüfer, kalkan, mercan, çipura, dil, pisi ve kırlangıç bu gruba giriyor. Torik, palamut, uskumru, kolyoz, kılıç, hamsi, sardalye, gümüş gibi balıklar da 'siyah etliler' sınıfının üyesi. Bu balıklar beyaz etlilere nazaran daha yağlı ve daha az jelatin içeriyor. Bu yüzden haşlamaya uygun olmayan bu balıkların hazımları da mideyi yoruyor.”
“Ocak ayında uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetini korur. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır. Çinekop, kofana, mezgit, minakop, dere pisisi, pazarlarda kolayca bulunur. Tekir ve kırlangıç bolca avlanır. Barbunya, kılıç, mercan, sinağrit az tutulur.”
“Şubat ayında Kalkan mevsimi başlar ve mayıs ayı sonuna kadar devam eder. Tekir yine bolca çıkar. Uskumru, lüfer, palamut yağını kaybetmeye başlar. Gümüş, dere pisisi, minakop lezzetle yenir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.