• BIST 9631.08
  • Altın 3002.717
  • Dolar 34.5123
  • Euro 36.1711
  • İzmir 7 °C

Kanunsuzluğa Ortak Olmayın!

Kanunsuzluğa Ortak Olmayın!
Hasan Eser / Ege Telgraf Gazetesi Köşe Yazarı
KANUNSUZLUĞA ORTAK OLMAYIN!
 
Hasan Eser / Ege Telgraf Gazetesi Köşe Yazarı 
 
Kayhan Eyüpoğlu...  Aliağa'nın 37 Yıllık emektar balıkçısı... Balık pişirme uzmanı...  Hele hele  Adabeyi ve Kırlangıç balıklarından bir balık çorbası yapıyor ki;  hani bir tatsanız parmaklarınızı yersiniz!
 
Aliağa’da yaşayan ailelerin bebekleri Kayhan Usta'nın balık çorbasıyla sağlıklı büyüyor. 
 
50 Tane bebek Kayhan usta'nın balık çorbasına abone…
 
Aklınızda olsun, öyle her canınızın istediğinde gidip çorba içemezsiniz  Kayhan ustanın mekanında...
 
Menüde haftanın belli günlerinde var balık çorbası...  Ancak erken gitmenizi tavsiye ederim. Zira daha öğle vakti olmadan bitiyor  balık çorbası... öte yandan öncelik hakkı bebeklerin...
 
Çorba yapıldıktan sonra  her bebeğin çorbası cam kavanozlara dolduruluyor. Gün içersinde aileler gelip alıyor. Bebeklerin istihkakından geriye kalanı da   mekânın müdavimleri  paylaşıyor. 
 
Bende o müdavimler arasındayım. Birçok kez  Foça'dan Aliağa'ya özel olarak balık çorbası içmeye gittiğim olmuştur. 
 
Israrla size de tavsiye ederim.  
 
Şimdi gelelim asıl konumuza...
 
Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar kurucusu ve lideri Defne Koryürek'in telkinleriyle 2 yıldır Uluslar Arası Slow Fish örgütünde görev alıyorum. 
 
Ülkemizin belki de en büyük servetlerinden biri olan denizlerimizde ki  su ürünleri zenginliklerimizi korumak, her geçen yıl biraz daha tükenen balık rezervlerimize  dikkat çekmek, denizlerde  çeşitliliği arttırmak, nesli tükenen türleri yaşatmak, balıkçılarımızı sürdürebilir balıkçılığa teşvik etmek adına  yola çıkan Slow Fish'in İzmir delegesiyim...
 
'Denizlerimiz Lüfer'e Hasret kalmasın'  sloganıyla  merkezine lüfer balığını alan, ancak genel itibariyle avlanması yasal olmayan tüm balık türlerimizi korumak adına  çalışan Slow Fish’in mücadelesine 2 yıldır ortağım... 
 
'Mücadele ediyorsunuz da ne oluyor sanki?' diye sorabilirsiniz. 
 
Bende  size en somut örneğiyle şu cevabı verebilirim: Bugün Türkiye'de  20 santimin altında Lüfer'in avlanılması ve satılması yasaksa; 'Seninki Kaç Santim' kampanyasını gerçekleştiren Greenpeace'in başlattığı hareketin devamını getiren Slow Food'un sayesindedir. 
 
Aslında itiraf etmek gerekirse; Lüfer'in yasal avlanma alt sınırının 20 santim olması büyük bir başarı değildir.Çünkü lüferin,üremeye başlayabilmesi için en az 24 santime ulaşması gerekir! 
 
Neyse konuyu dağıtmayalım. Geçen çarşamba günü Kayhan usta'nın  mekanında yine balık çorbası içiyorum. Bir vatandaş elinde bir torba çinekop (Lüfer yavrusu) balığı ile içeri girdi. 
 
Kayhan ustaya elinde ki balıkları uzattı ve  şöyle dedi: "Ustacım şu derya kuzularını pişir de  şöyle güzel bir ziyafet çekelim" 
 
Kayhan usta önce  balıklara, sonra adamın yüzüne  manalı manalı bakarak şu yanıtı verdi: 
 
Abicim sen 20 santimin altında olan Lüfer balığının  avlanmasının ve satışının yasak olduğunu bilmiyor musun? 
 
Sen bu balığı satın alarak desteklersen, ben satarak  desteklersem biz şimdi bu katliama, dolayısıyla yasa dışılığa  ortak olmuş olmuyor muyuz? 
 
Herkes “bana ne ya”  derse  can mı dayanır bu denizlere?  Balık dediğin mantar değil ki yerden bitsin!
 
Çok değil daha 15 yıl öncesine kadar Kofana  balığı (Lüfer'in büyüğü) satıyordum ben bu dükkanda... Bak şimdi numunelik bir kofana bile yok denizlerimizde... Neden  çünkü zamanında Lüfer'in yavrusu olan sarıkanat ve çinekop balıklarımızı hunharca avlandı, satıldı ve tüketildi... " 
 
Kayhan usta, müşterisine bu nasihatleri dizelerken, ben ise duyduklarıma inanamadım.Ertesi gün üzerinde;  "Bu iş yerinde ne Sarıkanat, ne de Çinekop satılıyor! HELAL OLSUN"  yazılı olan Slow Food'a ait özel afişlerden getirip hediye ettim Kayhan ustaya... 
 
Çok mutlu oldu. Hemen afişleri dükkanının en belirgin noktalarına astı.
 
Kahyan usta’nın örnek teşkil eden bu duyarlı davranışından ötürü kendisine Slow Fish  adına birde teşekkür plaketi vereceğiz. Kayhan usta’yı bir kez daha  şahsım ve  kurumum adına kutluyorum.   
 
Bu kavramda hiç şüphesiz;  ülkemizin Kayhan usta'ya değil, daha nice Kayhan ustalara, bindiği dalı kesmeden avlanacak bilinçli balıkçılara,  yasa dışılığa ortak olmayacak  balıkçı esnaflarına  ve en önemlisi de; bananecilik zihniyetinden uzak, duyarlı tüketicilere  ihtiyacı var. 
 
Sadece bunlarımı ihtiyaç var? Elbette hayır. Türkiye'de  denetim mekanizması adeta paslanmış... yani çalışmıyor. 
 
Denetim görevlerini  layığı ile yerine getirebilecek  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcilerine  de ihtiyacımız var. 
 
Hiç kimse bana; 'Biz görevimizi layığı ile yerine getiriyoruz' diyerek, zeytinyağ  misali kendisini su üstüne çıkarmaya çalışmasın lütfen...
 
Özellikle İzmir'de tezgahlarda çinekop balıkları göz göre göre satılıyor. Hiç kimsenin umurunda değil... Ayrıca "iftira atıyor" geyiğini de yapmayın fotograf arşivim oldukça geniş, yani sizi kamuoyunda mahcup etmek istemem...
 
Ben sizden Kaf dağının ardında ki elma'yı istemiyorum. Tek istediğimiz görevinizi yapmanız. 
 
Sitemim sadece  Bakanlık yetkililerine değil. Belediye Zabıtalarımız da görevlerini yerine getirmiyorlar... 
 
Kanun,  Belediye Zabıtalarına da denetleme ve ceza kesme  yetkisi vermiyor mu? 
 
Yerel yönetimler de en az İlçe Tarım Müdürlükleri kadar denetim yetkisine sahip değil mi?
 
Bugün yazdıklarımızı bir çerçevede toparlamak gerekirse,  biz toplum olarak öncelikle Türkiye'de yasadışı avcılığın önüne tamamen geçmek ve denizlerimizin o vazgeçilmez lezzetlerini gelecek nesillere miras bırakmak istiyor muyuz?  sorusuna  yanıt vermeliyiz. 
 
Yetkililer  yetkilerini kullanmıyor ve çalışmıyorsa;  bizler vatandaş olarak onları göreve davet etmeliyiz. 
 
Tespitlerimizi Sahil Güvenliğin 158, Bakanlığın 174 ve Zabıta'nın 153 nolu ücretsiz hatlarına bildirmenin bir vatandaşlık görevi olduğunu unutmamalıyız. İhbarlarımızın takipçisi olmalıyız. 
 
Kayhan ustanın da dediği gibi; kanunsuzluğa ortak olmamalıyız. 
 
Afişlerle, billboard, gazete, televizyon ilanlarıyla vatandaşlarımızı bilinçlendirmek zorundayız. Bu noktada yerel yönetimlerin de  desteği elzem...
 
Ezcümle; sadece Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın denizde yaptığı kontrollerle sınırlı kalmamalıyız. Balığı  denizde takıldığı ağlardan tutunda,  pişirilmiş olarak tabakta  servis edildiği duruma kadar denetlemeliyiz. 
 
Kaynak: www.egetelgraf.com
 
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0533 557 8894