• BIST 9636.12
  • Altın 2928.974
  • Dolar 34.6381
  • Euro 36.4981
  • İzmir 9 °C

Eylül 2005 İhracatı

Eylül 2005 İhracatı
Eylül ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.4 artışla 6 milyar 971 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 9 ayındaki ihracat rakamı ise yüzde 17.4 oranında artarak 53 milyar 524 milyar dolara yükseldi.

 Eylül ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.4 artışla 6 milyar 971 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 9 ayındaki ihracat rakamı ise yüzde 17.4 oranında artarak 53 milyar 524 milyar dolara yükseldi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, Eylül ihracat rakamlarını Antakya'da açıkladı. TİM verilerine göre, Eylül ayı ihracat rakamı aylık bazda yakalanan en yüksek rakam olurken 12 aylık ihracat da yüzde 21.1 artışla 71 milyar 966 milyon dolar seviyesinde oluştu. Aralık ayında ihracat rakamlarını geçen yıllardaki gibi gelişmesi halinde yıllık 72 milyar dolarlık hedefin yakalanması mümkün olacak.
TİM Başkanı Oğuz Satıcı, Eylül ayı ihracat rakamlarını açıklarken düzenlediği basın toplantısında, ihracatın artmaya devam ettiğini, ancak sorunların da büyüyerek sürdüğünü, sorunları her fırsatta hükümet ve ekonomi yönetimine ilettiklerini söyledi. Girdi maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla TİM olarak her türlü çalışmayı yaptıklarını, başta hükümet olmak üzere IMF, Dünya Bankası gibi Türkiye ile doğrudan ilgili kurumlara sıkıntıları aktardıklarını belirten Satıcı, Türkiye'de kolay olanın seçilerek ithalatçı ve faizci olma yolunun daha çok tercih edildiğini kaydetti.

"CARİ AÇIK FİNANSE OLUR DÜŞÜNCESİ, AŞIRI İYİMSERLİK"
İthalattaki hızla yükselen artış trendinin, 2005 yılı Ağustos ayında 4.8 milyar dolar ve toplamda 8 ayda 28.5 milyar dolarlık dış ticaret açığına neden olduğuna dikkat çeken Satıcı, "İhracatın ithalatı karşılama oranı ise gittikçe düşmektedir. Dış ticaret açığının başlıca nedeni, aşırı değerli Yeni Türk Lirası ve üretimin önündeki zorluklar nedeniyle yurtdışında daha da ucuzlayan hammadde ve tüketim mallarının Türkiye'ye gelmesidir. Bu ithalat sadece hammadde ithalatı olarak görülmemeli, bu ithalat enerji, istihdam ve finansmanın da ithalatı anlamına gelmektedir. Dış ticaret açığının yüksek olması Türkiye'nin kaynaklarının yurtdışına çıkması anlamına gelmektedir. Önümüzdeki tek seçenek üretim ve ihracattır. Bunu herkesin böyle bilmesi gerekmektedir. Dış ticaret açığı nasılsa finanse olur düşüncesi ve bakış açısı ise aşırı bir iyimserliktir" dedi.
Üretimin ancak yerli veya yabancı yatırımla gerçekleşebileceğini, önemli olanın istihdam oluşturmak olduğuna işaret eden Oğuz Satıcı, "Yabancı sermayenin üretime dönük yatırımlar yapması şarttır. Yatırım yapılması için de kar beklentisi önemli rol oynamaktadır. Ancak bu şekilde Türkiye büyümeye devam edecek, tüm Türkiye'nin yaşam seviyesi yükselecektir. Daha iyi bir hayat sadece ve sadece kazanmakla ve bu kazancı kara dönüştürmekle mümkün olabilecektir. Türkiye'de üretimi, faizleri, ekonomi politikalarını baskı altına alan dış borcun azaltılması ancak ülkemize girecek dövizle mümkündür. Bunun da yolu ihracattır" diye konuştu.

"FEDAKARLIĞIN DA BİR SINIRI VAR"
Yabancı yatırımın daha çok bono ve finans piyasalarına yönelik olduğunu, Türkiye'nin ise üretime, istihdama ve adil bir gelir paylaşımına ihtiyacı olduğunu ifade eden Oğuz Satıcı, ülkedeki güven ve istikrar ortamının henüz toplumun geniş kesimlerine yansımadığını hatırlattı. Türkiye'de ihracatın artmasına karşılık buradan bir karlılığın olduğunu söylemenin yanlış olduğuna değinen Satıcı, ihracat artışının tamamen ihracatçının fedakarlığı ile hiç veya çok cüzi karlar karşılığında yapıldığını, fedakarlığın da bir sınırın olduğunu kaydetti ve "Bu karsız ve sıkıntılı ortamda daha ne kadar mücadele edebileceğini kestirmek de çok mümkün değildir. Aşırı değerli Yeni Türk Lirası, Amerika Birleşik Devletleri'nde meydana gelen kasırga ve spekülatörlerin davranışları gibi nedenler uluslararası petrol fiyatlarındaki dalgalanmanın artırdığı girdi maliyetleri gibi faktörler sebebi ile ihracatçılar sıkıntı içerisindedir. İhracat rakamlarındaki göreli artışlar işlerin iyiye gittiği anlamına gelmemektedir. Aşırı değerli Yeni Türk Lirası, yüksek reel faizin de etkisiyle yatırımlarda bir yavaşlama yaşanmaktadır. Bu yavaşlama ise büyümeye, ihracata ve istihdam oranlarına negatif olarak yansımaktadır. İhracat rakamlarının imalat sanayi endeksi ve büyümeyle örtüşmesi dikkatle takip edilmesi gereken bir olgudur. Üretim ve ihracat birlikte ele alınarak buna göre politikalar geliştirilmelidir. Ekonomik büyümenin ve istikrarın teminatı olan üretim ihracat yüksek faizin altında ezdirilmemelidir" dedi.

"AB'YE YÖNELİK SOĞUK KANLI OLMALIYIZ"
Avrupa Birliği (AB) ile ilgili 3 Ekim'de müzakere sürecinin başlayacağını ancak son dönemde Avrupa Parlamentosu'ndan Türkiye aleyhine çıkan kararları tamamen bir "taciz ve densizlik" olarak değerlendiren Satıcı, birileri gerilimi arttırarak birşeyler elde etmek istediğini, burada yapılacak şeyin planlı ve programlı bir taktik izlemek olduğunu söyledi. Türkiye'nin AB masasından kalkıp gitmesi için büyük oyunların oynandığını dile getiren Oğuz Satıcı, "Bir parlamento halkın oylarıyla seçilmiş kişilerden oluşur. Avrupa Parlamentosu da bu özelliğiyle teorik olarak Avrupa Birliği'nin en demokratik organıdır. Ancak pratikte, Avrupa Birliği'nin karar alma mekanizmalarında Parlamento'nun yeri danışma düzeyindedir ve demokratik yapıya sahip bir organa teslim edilmesi gereken yasama haklarına da sahip değildir. Bu yolda ilerlerken özen göstermemiz gereken ana olgu bu tip densizliklere karşı soğukkanlı yaklaşımlarla mücadele vermektir" diye konuştu.

"AB'NİN GELECEĞİ MEVCUT SİYASİLERLE OLMAZ"
AB konusunda her ülkenin kendine göre bir politika üreterek Türkiye'yi koz olarak kullandığına, Türk hükümet yetkililerinin bu oyunlara gelmemesi gerektiğinin altını çizen Oğuz Satıcı, "Avusturya, ne olursa olsun Hırvatistan'ın müzakerelerini başlatmak için çabalarken, bir diğeri ülkesinde yaklaşan seçimleri düşünüp, koltuğundan olmamak için Türkiye ile uğraşıyor. Bakınız, Almanya'daki genel seçimlerden önce bir şey söyledik biz: 'Türkiye üzerinden popülist politika yapmanın kimseye bir faydası olmayacak' dedik. 'Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin yaşadığı iç siyasi ve ekonomik sorunların faturasını, daha henüz Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerine bile başlamamış bir ülkeye çıkarmak acizliktir' dedik. Siz daha iktidara talep olduğunuzu ilan ettiğiniz bir ülkenin temel meselelerine ciddi çözümler getiremeyin, ama Türkiye üzerinden seçim kampanyası yürütün. Böyle siyaset, böyle siyasetçi olur mu? Avrupa Birliği böyle siyasetçilerin, böyle siyasetin eline mi teslim edildi? İç siyasi sorunları Avrupa Birliği'nin sorunları ile birbirine karıştıranlar mı kuracak Avrupa'nın geleceğini? Üzülerek ifade etmek isterim ki, Avrupa Birliği'nin geleceği için en büyük tehlike işte bu siyaset anlayışı, bu basiretsizliktir, bazılarının iddia ettiği gibi Türkiye'nin üyeliği değil" yorumunu yaptı.

"SÜREÇTE GERİYE DÖNÜŞ YOK"
Türkiye, öyle veya böyle AB müzakere görüşmelerine başlayacağını bu tarihin 3 Ekim, 4 Ekim ve 5 Ekim olmasının önemli olmadığını, çünkü bu süreçte geri dönüşün kalmadığını belirten Oğuz Satıcı, "Bu yoldan ancak Türkiye isterse dönülür. Bizim isteğimiz dışında, müzakereleri engelleyebilecek bir durum mevcut değildir. İşte tam da bu yüzden, ortada bir engel kalmaması yüzünden, Türkiye'yi AB içinde görmek istemeyenler son dakikaya kadar 'bir şeyler elde edebiliriz' umuduna sarılıp, nafile bir çaba içerisine girmektedir. Evet, müzakerelerin başlaması için gerekli Müzakere Çerçeve Belgesi'nin onaylanmasını ayak oyunları yürüterek son güne kadar ertelemeyi başardılar. Ancak Türkiye ile ilgili karar 17 Aralık 2004'te Avrupa Birliği'nin en yüksek organı olan Avrupa Birliği Konseyi tarafından verildi. Bu kararın altında, şimdi Türkiye'nin üyeliğine alternatif geliştirmek isteyenlerin de imzaları olduğunu hatırlatmaya gerek yoktur zannediyorum. O yüzden soğukkanlılığımızı koruyacak, her şeyi olması gerektiği noktaya getireceğiz. Bugün bu bizim için artık tarihsel bir sorumluluk haline gelmiştir. Türkiye hak ettiklerinin karşılığını alacak, eşit şartlarda müzakere masasına oturacaktır" dedi.

"EYLÜL YILIN REKORU"
Eylül ayı ihracatının geçen yılın aynı ayına göre, yüzde 20.4 oranında artarak 6 milyar 971 milyon dolar, Ocak - Eylül dönemi 9 aylık ihracatın ise yüzde 17.4 artarak 53 milyar 524 milyon dolara yükseldiğini hatırlatan TİM Başkanı Oğuz Satıcı, "Bu rakam şimdiye kadar aylık bazda yakalanan en yüksek ihracat rakamıdır. Aralık ayında ihracat rakamlarının geçen yıllardaki gibi gelişmesi halinde yıllık 72 milyar dolarlık hedefin yakalanması mümkün olacaktır. 2004 yılı Ağustos ayı aylık ihracat artış oranı yüzde 36.5 olduğunu da hatırlatmak isteriz. Bunun yanında, 12 aylık ihracatımız ise yüzde 21.1 artışla 71 milyar 966 milyon dolara ulaştığını görmek de oldukça sevindiricidir. Eylül ayı ihracatını taşıyan sektör olan tarım ihracatı yüzde 16.8'lik bir paya sahip olan tarım sektörü ihracatındaki artış yüzde 46.4 oranında gerçekleşmiştir. Tarım sektöründe en fazla ihracat artışı gerçekleştiren sektörler sırasıyla; üretimindeki gerçekleşen artıştan dolayı yüzde 205'lik artışla tütün, sezon başlangıcı ve birim fiyat artışından dolayı yüzde 91 ile fındık ve mamulleri, yüzde 89.8 ile rekoltenin yüksek olduğu zeytin ve zeytinyağı ve yüzde 48,6'lık artışla hububat bakliyat ve yağlı tohumlar sektörleri olmuştur. Ocak-Eylül dönemi tarım ihracatımız ise yüzde 29.98 artarak 6 milyar 676 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir" diye konuştu.

SANAYİ SEKTÖRÜNDE YÜZDE 16.2'LİK ARTIŞ
Eylül ayında Türkiye ihracatının yüzde 81.3'ünü gerçekleştiren sanayi sektörünün aylık ihracatında yüzde 16.2'lik bir artış yaşandığını ve ihracat rakamının 5 milyar 666 milyon dolar olarak gerçekleştiğini açıklayan TİM Başkanı Oğuz Satıcı, "Dokuz aylık ihracat değerine baktığımızda ise sanayi sektörü ihracatının yüzde 15.5 artışla 45 milyar 730 milyon dolar olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. En büyük ihracat artışı yüzde 70.6 ile kimyevi maddeler ve mamullerinde gerçekleşmiştir. Değerli Maden ve mücevherat sektöründeki ihracat artışı yüzde 29.3 olarak gerçekleşmiştir. Taşıt araçları ve yan sanayi sektörümüz Ağustos ayında izinler ve fabrika bakımları dolayısıyla üretim yavaşlamasının ardından ihracatta 20.7'lik bir artış yakalarken, demir ve demir dışı metaller sektörü ihracatında yüzde 9.6 oranında düşüş yaşanmıştır. Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ihracatını yüzde 11 oranında artırırken, tekstil ve hammadde sektörü yüzde 9.6, halı yüzde 419 ve deri sektörü de ihracatını yüzde 8.9 oranında artırmıştır. 12 aylık verilere göre ise sanayi sektörü ihracatı 20.2 artarak 61 milyar 388 milyon dolara ulaşmıştır. Madencilik sektörü ihracatımızda ise aylık bazda yüzde 17.3, dokuz aylık ise yüzde 29.2'lik artış yaşanmıştır. Madencilik sektörümüzde aylık ihracat 133 milyon dolar olarak gerçekleşirken Ocak-Eylül dönemi ihracat 1 milyar 117 milyon dolar, 12 aylık ihracat ise 1 milyar 451 milyon dolar olmuştur" ifadelerini kullandı.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Özelleştirmeye Tepkiler07 Temmuz 2007 Cumartesi 17:01
  • Balık Su Ürünleri Fiyatları07 Temmuz 2007 Cumartesi 14:29
  • İnşaat Malzemeleri Fiyatlar06 Temmuz 2007 Cuma 09:21
  • A.Kenan Tanrıkulu Aliağa’da05 Temmuz 2007 Perşembe 16:27
  • Satılan Mal Geri Alınır26 Haziran 2007 Salı 23:26
  • 7,1 Milyar Ytl’lik Talep26 Haziran 2007 Salı 23:16
  • Akaryakıt Kaçakçılarına Operasyon19 Haziran 2007 Salı 11:43
  • Denizciler Aliağa’da Toplandı18 Haziran 2007 Pazartesi 23:09
  • Denizcilik Semineri Yapıldı22 Mayıs 2007 Salı 12:38
  • Doğaltaş İhracatı Artıyor21 Mayıs 2007 Pazartesi 22:30
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2004 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0533 557 8894