BİR GÜN SONRA ÖLÜM
Bir gün biri çıksa ve yarın öleceğinizi söylese! Siz de buna ikna olsanız ve yarın öleceğinize inansanız. Bugün şu saatten itibaren yarına kadar önünüzde kalan zaman dilimi içinde ne yaparsınız?
Büyük bir ihtimalle kesinlikle hesapsız kitapsız en çok yapmak istediklerinizi zamanınız yettiğince, doya doya yaşamak istersiniz. Hatta kim bilir, belki daha fazlası için, birkaç dakikaya dua bile edersiniz.
Her günü mutlaka, hemen yarın ölecekmiş gibi yaşa derler.
Özellikle, hayatı sevmenin temel kuralı olarak görülen bu tez, her günün tadını doyasıya çıkarmak ve bir gün zaten yarın ölecek olmanın bilincinde, hayatı doyasıya yaşamak üzerine kurulu. Ama nedense, konu, bunu pratiğe dönüştürmek olunca, bu konuda çok da başarılı olamıyoruz.
Bizim yarınlarımız ölüm değil, yeni bir yaşam savaşı üzerine kurulu.
Yaşam savaşı diyorum.
Yaşamak, ya da tadına varmak için devam etmek değil, daha iyisini, daha güzelini elde etmek ve daha güçlü olmak adına verilen bir savaşın, her gün yeniden başlangıcını yaşıyoruz.
Hep derler, para, mal, mülk anlamsız, önemli olan sağlık diye.
Eğer yaşanmıyorsa, ya da birlikte yaşanacak bir hayat yoksa zaten her sabah uyandığımızda, düğmeye basıp başlattığımız o savaş oyununun da anlamı kalmıyor. Yenidünya düzeni, daha fazla para ve daha fazla güç üzerine kurulu, ama nedense bunları elde etmeye çalışırken, temel gerçeklikten uzaklaşıyoruz. Hayat aslında, içine girdiğiniz, dev bir alışveriş merkezi gibi. Daha güzeli, ya da daha iyisi, mutlaka bulunur ve aslında piyasa da daha güzellerin rekabetiyle ayakta durur. Ama nasıl tüketim kültürünün bir parçası olan tüketim güdüsü, bizi giderek tutsaklaştırıyorsa, hayat karşısındaki arsızlığımız da her geçen gün, bizi kendine esir alıyor.
Aşık olursunuz.
Yaşayacağınız mutlaka daha fırtınalı ve daha destansı aşklar vardır. Ama nasıl aşk karşınızdakinde aranmazsa, hayat da elde etme savaşı verdiklerinizde, değildir. Yani, daha güzel, daha yakışıklı, ya da daha sevecen bir aşık, nasıl aşkın tanımı olamazsa, hiçbir zaman siz olmadan ve siz onu tanımlamadan, hayat da daha güç bir mevki, daha refah bir yaşam olmuyor, siz yaşamadan.
Genellikle bir şeylerin sonu ile yüz yüze geldiğimizde kendimizi ve kendimize biçtiğimiz hayatı sorgularız.
ve genellikle de geç olur.
Çünkü bir şeyler bittiğinde, birileri gittiğinde, zaten o anda anladıklarınızı, o günden sonra yaşayacaklarınızı da kaybetmişsiniz demektir. Önemli olan, sonlara gelmeden, sonlarla, ya da bitişlerle yüzleşmeden, her anın bir başlangıç olduğunun bilincinde ve o sonu hiçbir zaman unutmadan, kurgulayabilmek yaşamı.
Hayatı, yarın mutlaka ölecekmiş gibi yaşa, çünkü nasıl olsa, o yarın, bir gün mutlaka gelecek.
Önemli olan, aybaşlarına, maaş çeklerine, büyük mevkilere, ya da satış günlerine değil, o güne hazırlıklı olmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.