BAKAN MEHDİ EKER OKUSUN...
Hasan Eser / Ege Telgraf Gazetesi Köşe Yazarı
Geçtiğimiz günlerde sessiz sedasız bir haber düştü ajanslara…
İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk’ün açıklamasının yer aldığı haberde; 15 Nisan’da sona erecek avlanma sezonunun bir ay daha uzatılması talep edildi.
Gerekçe olarak ta; sert geçen kış koşulları nedeniyle balıkçıların günlerce denize açılamaması gösterildi. İşte bu noktada örgütsüz kıyı balıkçılarının gönüllü bir savunucusu olan ben deniz Hasan Eser’ede cevap hakkı doğdu…
Öncelikle belirtmek isterim ki; DTO İzmir Şubesi Başkanı Yusuf Öztürk, benim öz ağabeyim gibi sevdiğim saydığım, kıymet verdiğim, dürüstlüğüne ve tarafsızlığına her zaman kefil olabileceğim bir büyüğümdür. Ancak konu balıkçılık olunca ben babamı tanımam! Lafımı çekinmeden söylerim. Zira fikrim neyse zikrim de odur benim…
Konuya girmeden önce bugünde yinelemek isterim ki; birilerinin iddia ettiği gibi ben endüstriyel balıkçılara ne karşıyım, ne de düşmanım…
Kaldı ki balıkçılık kariyerimde; 14 yıl endüstriyel balıkçılık yaparak hayatımı kazandım denizden…
Her neyse şimdi biz asıl konumuza gelelim. Üç tarafı denizler ile çevrili ülkemizde endüstriyel balıkçılık yapan tekne sayımız, filomuzun yani total tekne sayımızın yüzde 10’una tekabül ediyor.
Ne kadar az sayıdalar değil mi?
Sübjektif olduğumu düşünebilirsiniz ama… Bazen rakamlar ve istatistikler bizi aldatabiliyor. Bu nedenle de bu tür olaylara her zaman farklı açılardan bakmak elzemdir.
Bir düşünsenize; Türkiye’de balıkçı filosunun yüzde 10’una sahip olan bir kesim, istihsal edilen toplam balık üretiminde ki pastadan yüzde 90 oranında pay alıyor.
Türkiye’de ki 100 tekneden 90’ına sahip olan kıyı balıkçıları ise üretim pastasının sadece yüzde 10’unu kendi arasında paylaşabiliyor.
100 dilimlik bir pasta düşünün; 90 kişiye 10 dilim, 10 kişiye 90 dilim…
Biliyorum bu hesaptan yola çıktığımız için; küçük balıkçılarımızın zenginler kulübü olarak nitelediği Deniz Ticaret Odası’na üye olan oligark balıkçılarımız hemen şöyle diyeceklerdir: “Biz denize milyon dolarlar yatırdık. 40, 50 metre boyunda gemilerimiz var. Servet değerinde sonar cihazlarına sahibiz. Ağlarımız teknelerimiz den bile pahalı. Bu doğanın kanunudur; ne kadar çok koyarsanız o kadar çok alırsınız. Bu kadar çok yatırım yaptıysak, tabi ki pastanın en büyük dilimini biz paylaşacağız”
Teşekkür ederim ağzınıza sağlık… Vallahi doğru söylüyorsunuz. Hem denizin vazgeçilmez kuralıdır; Büyük balık küçük balığı her zaman yutar.
Çok klişe belki ama yine de sormadan edemeyeceğim: Sizin de ifade ettiğiniz gibi; okyanus sularında dahi balıkçılık yapabilecek nitelikte gemilere sahip olan siz endüstriyel balıkçılara; Karadeniz, Marmara ve Ege gibi iç denizlerde olumsuz hava şartlarını bahane etmek size yakışıyor mu?
Kusura bakmayın ama... "olumsuz hava şartları nedeniyle denize açılamadık" bahaneniz nedense bana hiç inandırıcı gelmiyor
Hem sonra balığın kötü havalarda değerinden fazla satılmasından ötürü sizler özellikle fırtınalı havalarda denize açılmıyor musunuz?
Lütfen istirham ediyorum. Kimse kimseyi kandırmasın! Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker’ide kimse yanıltmaya kalkmasın…
Ülkemizde olumsuz hava şartlarından etkilenen bir kesim varsa o da kıyı balıkçılarımızdır.
5 metre sandalıyla denize 10 parça ağ atıp yakaladığı birkaç kilo balıkla evini geçindiren kıyı balıkçılarımız; aylardır endüstriyel balıkçılığın yasağa girmesini bekliyor.
Nedenini şöyle açıklayayım; 5 metre sandal ile kış mevsiminde balıkçılık yapmak kolay mı? Gerçi hoş yapsanız ne olur? Endüstriyel balıkçılarımız hunharca avladıkları tonlarca balığı arz talep dengesini gözetmeksizin her gün piyasaya sürerken kim neylesin ki kıyı balıkçısının yakaladığı 2 kilo balığı?
İşte bu nedenle de kıyı balıkçısı 15 Nisan’ı yani endüstriyel balıkçılığın yasağa girmesini sabırsızlıkla bekliyor Eylül 2014’ten bugüne…
Kıyı balıkçısı; “endüstriyel balıkçılık yasağı başlasa da; benim tuttuğum üç beş kilo balıkta para etse” diye dua ediyor her gün...
Hiç kimse kusura bakmasın, her kes kaderine razı olmak zorunda… Balıkçılık ve Denizciliğin sivil toplum örgütlerini işgal eden tekneleri büyük olduğu için kendilerini de büyük gören bazı arkadaşlarımız; Hükümete gidip; "Biz tüm balıkçıları temsil ediyoruz, balıkçılar böyle istiyor" diye martaval okumasın.
"Çünkü tekneleri küçük, yatırımları yok, paraları az" diye küçümsediğiniz, söz hakkı vermediğiniz, fikrini bile sormadığınız bir camiayı zinhar temsil edemezsiniz!
Temsil edemediğiniz gibi de; önümüzde bir genel seçim olmasını da avantaja çevirerek; başta Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu olmak üzere Sayın Bakanımız Mehdi Eker'den ve Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürümüz Sayın Durali Koçak'tan "TÜM BALIKÇILAR ADINA" ifadesini kullanarak canınızın her istediğini talep edemezsiniz.
Kaldı ki; adında 'Adalet' olan ve her daim lobilerin değil kobilerin yanında olan bir Parti’nin iktidarı; gariban balıkçısını ezmez, ezdirmez ve üzülmesine izin vermez!
Sayın DTO İzmir Şubesi Başkanım Yusuf Öztürk, size verdiğim bu cevap sadece tespitlerimden küçük bir nüktedir. Oturduğunuz koltukta zengin üyelerinizi kollamak adına taraflı beyanlarınıza devam etmeniz halinde size düzenli olarak her gün cevap yazabilecek bilgi ve enerjiye sahip olduğumu hatırlatmak isterim. Saygılarımla...
KAYNAK: http://www.egetelgraf.com/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.