I. ULUSLARARASI ALTYAPISIZ MİMARLIK SEMPOZYUMU’NDA GELECEĞİN MİMARLIĞI KONUŞULDU
13 Aralık 2006 Çarşamba günü Harbiye Askeri Müze’de gerçekleştirilen I. Uluslar arası Altyapısız Mimarlık Sempozyumu’nda, mimarinin, niteliği gereği tahrip edici olan altyapıya daha az bağımlı olmasının sağlanmasına yönelik yeni buluşlar, teknolojiler ve mimari uygulamalar tartışıldı.
Başkanlığını Doç. Dr. Serkan Anılır’ın üstlendiği sempozyuma İtalya, Japonya, ABD, Çin, İrlanda ve Almanya’dan birçok ünlü bilim adamı, mimar, endüstriyel tasarımcı, bilim kurgu yazarı, astronot ve NASA’da büyük projelere imza atan robot mühendisi olan kişiler katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Zeynep Bodur Okyay, dünyada ilk kez Türkiye’de gerçekleştirilen bu sempozyumun, Türkiye’de bilimin, teknolojinin öne çıkarılması ve bu projelere entegre olmasını sağlamayı hedeflediğini belirterek “Türkiye’nin bu anlamda çalışmaya başlamasının zamanı geldiğine inanıyoruz. Bu entegre çalışmanın Türkiye için de model olması açısından tanıtılmasının yararlı olacağını düşünerek düzenledik.” dedi.
Doç. Dr. Serkan Anılır’ın izleyicilere sempozyum hakkında bilgi vermesiyle başlayan sunumlar Japon mimar Prof. Kengo Kuma’nın “Nesne Karşıtı” adını verdiği sunumla devam etti. Mimarinin ancak doğayla harmanlanıp birleşebileceğini savunan Kuma, yapının mimarisinden, ışığın binaya giriş şekline kadar her şeyin tasarlanması gerektiğini üzerinde durdu.
Sempozyum, Dünya’nın en güneyinde bulunan İngiliz Antarktika İstasyonu olan Halley VI projesinde çalışarak büyük başarı gösteren Hugh Broughton Architects adlı Londra merkezli bir mimari tasarım stüdyosunda çalışan Sarah Besley ve Gianluca Rendina’nın projelelerini anlatan sunumları ile devam etti. Bu istasyon için açılan uluslararası mimarlık yarışmasını kazanan Hugh Broughton Architects grubunun tasarımı, modüler bir Antarktik araştırma istasyonu teşkil edecek ve hem yaşama hem de çalışma için en uygun ortamı sağlayacak biçimde tasarlandığı aktarıldı.
Bilimkurgu alanında çok satan 10 yazar arasında yer alan James P. Hogan’ın geleceğe ilişkin yaşam örneklerini anlattığı konuşmasının ardından endüstriyel tasarımcı Arturo Vittori Roma Mitolojisi’nde “yerin ruhu” anlamına gelen “genius loci” kavramının mimaride kullanımı ile ilgili bir sunum yaptı. İngiltere’den Brent Sherwood şehirciliğin tarihi bağlamında altyapısız yaşamı anlattığı sunumunda tarih boyunca insan yerleşimlerini karakterize eden altyapı sistemlerini anlattı.
Öğleden sonraki sunumlarda, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çalışmalar yapan astronot Roberto Vittori uzayda yaşamı anlattı. Teknolojinin kendisine bu fırsatı verdiğini söyleyen Vittori, uzayın mühendisler tarafından yapılandırıldığını belirtti. Uzayda mikro yerçekimi olan bir ortamda sürekli havada duran objelerle yaşama adapte olmanın zorluğundan, Uluslararası Uzay İstasyonu’nun bir gemi gibi olduğundan fırlatılma ve geri dönüşün uzayda yaşamaktan daha zor bir süreç olduğundan sözederek, uzay istasyonlarının altyapısız sistemle çalıştığını vurguladı.
Sempozyum, Mimaride Lojistik ve tranfer konusunda uzman olan Shuichi Matsumura’nın “Lojistik ve Yönetim” konulu sunuşu ile devam etti. Matsumara, altyapının hayalgücünde cep telefonu, Moğolların taşınabilir barakaları ve astronotların giydiği üniformalarla bağdaştığını söyleyerek, tamamen altyapısız bir sistem yerine daha az altyapıya bağlılığın hedeflenmesi gerektiğini düşündüğünü belirtti. Lojistiğin 20.yy’da önemsenmeye başladığını söyleyen Matsumura özellikle Japonya’da Tokyo’nun nüfusunun artması ile artan konut ihtiyacının altyapıya yükler getirdiğini teknoloji transferleri ile bu yükün azaltılabileceğini belirtti. Matsumura, inşaat aktivitelerinin yönetiminin artık önem kazanmaya başladığını, inşaat sektöründe varolan binaları yenilemenin yeni bina yapmaktan daha çok yer aldığını, eğer yönetim doğru yapılmazsa şehir merkezindeki eski binaların boş kalabileceğini söyledi. Matsumura, binayı yenileme şeklinin de yönetimin işi olduğunu, tarihi bölgeleri yenilerken de (örneğin Pekin) mevcut eskimiş altyapıya yük getirmemek için altyapısız sistemlerin bir alternatif olabileceğini ekledi.
Sempozyum, Robotik Mühendisi Silvano Colombano’nun “Esnek Gezegensel Altyapılar” konulu sunumu ile devam etti. Colombano; özerk altyapı, kendini tamir edebilen sistemler ve insanın sürekli olarak ayda ya da Mars’ta olmasını sağlayan nakliye altyapısından oluşan 3 önemli unsurun kendisine ilham verdiğini belirterek, kendi kendine hareket edebilen, şekil değiştiren zincir tipi robotlardan oluşan bir sistemin, bu robotun sekil ve fonksiyon da değiştirebildiğini söyledi. Habitat Operasyon ve Bakım Sistemi olarak adlandırılan robot sistemi yüzeyde bulunan başka bir modülün başka bir modül geldiğinde yer değiştirmesini ya da inşaat alanı olacaksa bunun düzeltilmesini sağlayabilecek. Colombano uzay üssünün kalıcı olması gerekliliğini vurgulayarak, bu sistemle astronotlar gelmeden robotlarla uzay üssü hazırlanabileceğine değindi.
Sistem mühendisi, düşünür ve yazar olan John P. Allen ise, 1965 yılında kurduğu ekiple birlikte yaptığı biyosferik mimari araştırmalarını ve Biyosfer 2 deneyinin sonuçlarını izleyicilerle paylaştı. Kendilerini korkak maceracılar olarak adlandıran çalışma grubu ile eğer biyosferik yapılacaksa önce biyosferin 2 / 3’ünü oluşturan okyanusu aşılması gerektiği düşüncesi ile her yerde özgür olabilen bir tekne geliştirdiklerini, bunun ardından tarımı öğrendiklerini ve Fransa’da çalışmalara başladıklarını aktardı. Biosfer 2 merkezinde her şeyin altyapısız bir biçimde geliştirildiğini örneklerle gösterdi.
Yaptıkları yapılarda Ayasofya ve Mimar Sinan’ın Süleymaniye’si gibi tekilliği aradıklarını söyleyen Allen, yaptıkları yerlerde alanın ruhunu da dikkate aldıklarını belirtti ve Biyosfer 2’nin yapım ve kullanım aşamalarını katılımcılarla paylaştı.
Uzmanlık alanı yapısal mühendislik olan Prof.Dr. Kenichi Kawaguchi “Altyapısız Yapı: Tek Hücrelilerin Hareket Kabiliyeti” adlı sunumuna Türkiye’den Çatalhöyük gibi ilk çağ dönem örnekleriyle başladı. Altyapısız yapıları; mevcut altyapıya güvenmeden yapılan yapı ve kendi kendine mevcudu muhafaza eden yapı olarak iki aşamadan oluştuğunu söyleyen Kawaguchi, altyapı çevreye bağımlı ise ayarlanabilirlik ve mobilite özellikleri olmasının gerektiğini ekledi. Hızla biraraya getirilen yapılar ile ilgili çalışmalarında üst örtüleri ele alan Kawaguchi çalışma aşamalarını izleyicilere sundu. Sempozyum, Roma Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Antanino Suggio’nun başkanlığında yapılan açık oturumda izleyenlerin soruları yanıtlanarak son buldu. Çanakkale Seramik&Kalebodur tarafından düzenlenen sempozyuma, Tokyo Üniversitesi bilimsel katkılarıyla, XXI Mimarlık Dergisi ise iletişim sponsorluğu ile destek verdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.